Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) bugün yayımladığı “Küresel Enerji Görünümü” raporunda, 2020 yılının geri kalanında enerji tüketimi ve karbon salımına dair değerlendirmelerde bulundu.
Küresel enerji sisteminin son 70 yılın en büyük şokunu yaşadığı belirtilen rapora göre, koronavirüs salgını nedeni ile enerji talebinde yaşanan düşüş 2008 yılındaki krizi gölgede bırakacak.
IEA Başkanı Fatih Birol, “Bu durum tüm enerji dünyası için tarihi bir şok. Sağlıkta ve ekonomide yaşanan krizlerin özellikle petrol, kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıt talebini alt üst etmesi şaşırtıcıdır. Elektrik kullanımında daha önce hiç görülmemiş bu çöküşe sadece yenilenebilir enerji kaynakları dayanabiliyor.” dedi.
Krizin uzun vadeli etkilerini belirlemek için henüz erken olduğunu ifade eden Birol, bu durumun enerji endüstrisini önceki krizlere göre daha farklı etkileyeceğini söyledi.
2020’de enerji talebi yüzde 6 düşecek
2020 yılında, enerji talebinin yüzde 6 düşeceği öngörülen rapora göre, bu değer 2008 yılı krizi sonrası yaşanan düşüşün yedi katı. Yani bu düşüş, dünyanın üçüncü büyük enerji tüketicisi olan Hindistan’ın tüm enerji talebine eşdeğer.
Krizin enerji talebi üzerindeki etkisinin büyük ölçüde virüsün yayılmasını engellemeye yönelik alınan tedbirlerin süresine ve katılığına bağlı olacağı belirtilen rapora göre, gelişmiş ekonomilerde de büyük talep düşüşleri yaşanacak.
IEA’ya göre Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yüzde 9, Avrupa Birliği’nde (AB) ise yüzde 11’lik bir talep düşüşü yaşanacak.
Yenilenebilir enerjinin payı yüzde 40’a çıkacak
Rapora göre, yaşanan bu durgunluk ile birlikte elektrik talebinin rüzgâr, fotovoltaik (FV) güneş, hidroelektrik ve nükleer enerji gibi kaynaklardan sağlanmasına yönelik büyük bir dönüşüm söz konusu. 2019 yılında kömürden elektrik üretimi değerlerini ilk kez geçen yenilenebilir enerjinin, elektrik üretimindeki payının 2020’de yüzde 40’a ulaşması bekleniyor.
Güneş ve rüzgârdan elektrik üretimi artmaya devam edecek
IEA’ya göre rüzgâr ve FV güneş enerjisinden elektrik üretimi, 2019’da ve 2020 yılının başında tamamlanan yeni projeler sayesinde artmaya devam edecek.
Kömür ve doğal gazın küresel enerji üretimindeki payının ise 2001’den bu yana görülmemiş seviyelere düşmesi bekleniyor. Kömür talebinin yüzde 8’lik bir azalma ile İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük düşüşü yaşayacağı öngörülüyor. Doğal gaz talebi ise 10 yıllık kesintisiz büyümenin ardından bu yıl yüzde 5 azalacak ve bu değer 20. yüzyılın ikinci yarısından bu yana yaşanan en büyük düşüş olacak.
Büyüyecek olan tek kaynak; yenilenebilir
IEA’ya göre yenilenebilir enerji, 2020’de büyüyecek olan tek enerji kaynağı olacak. Bu kaynakların şebekeye öncelikli erişiminin sağlanması ve düşük işletme maliyetleri ile elektrik üretimindeki payının sıçrama yapması bekleniyor.
Rüzgâr ve güneş enerjileri, tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklara rağmen, 2020 yılında yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminin yüzde 5 artmasını sağladı ve bu kaynaklardan hidroelektriğe göre daha fazla verim alındı.
Birol, “Bu kriz, modern toplumların sağlık sistemlerini, işletmeleri ve günlük yaşamın temel olanaklarını desteklemek için güvenilir elektrik kaynaklarına olan güvenin altını çizdi. Ancak bu durumu garanti olarak kabul etmeyip, elektrik kaynaklarını güvende tutmak için daha büyük yatırımlar ve daha akıllı politikaların oluşturulmasına ihtiyaç var.” dedi.
IEA’ya göre, yenilenebilir enerji kaynakları krize dayanmış olsa da 2020 yılındaki büyüme oranı önceki yıllara göre daha düşük olacak.
Küresel emisyonlar yüzde 8 azalacak
Rapora göre bahsedilen tüm bu eğilimler ile petrol ve kömür kullanımındaki düşüşler küresel emisyonu yaklaşık yüzde 8 azaltacak ve bu değer 2010 yılından bu yana görülen en düşük seviye olacak. IEA’ya göre bu değer 2009 yılında yaşanan 400 milyon tonluk rekor düşüşten yaklaşık altı kat daha büyük.
Birol, “Emisyonların, yaşanan erken ölümler ve ekonomik travmalar sonucu düşmesi sevindirici bir durum değil. 2008 krizinden çıkaracağımız bir sonuç varsa, ekonomik şartların iyileşmesi ile birlikte emisyonların tekrar artmaya başlayacağı.
Ancak hükümetler bu deneyimden; yenilenebilir enerji, verimlilik, bataryalar, hidrojen ve karbon yakalama gibi temiz enerji teknolojilerini ekonomik iyileşme planlarının merkezine koymaları gerektiğini öğrenebilirler. Bu alanlara yatırım yapmak istihdam yaratabilir, ekonomileri daha rekabetçi hale getirebilir ve dünyayı daha dayanıklı ve temiz bir enerji geleceğine yönlendirebilir.” dedi