Yaklaşık 873 milyar ABD doları hacimle Türkiye’deki finansal sektör, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yaklaşık olarak 1,2 katına ulaşmaktadır. Aktif toplamında yüzde 86,5 ile bankacılık sektörü, finansal sektörün en büyük payını almaktadır.[1] Bu doğrultuda Türkiye’de enerji verimliliği yatırımları, ağırlıklı olarak ticari bankalar tarafından finanse edilmektedir.
Enerji verimliği pazarı, 2017-2023 yılları arasında beklenen 10,9 milyar ABD doları[2] pazar büyüklüğü ile finans kurumları için son derece iştah açıcı bir pazardır. Enerji verimliliği finansmanının potansiyel pazar hacmi, Türkiye’deki tüm finansal kiralama (leasing) sektörünün toplam büyüklüğünün üzerindedir.[3] Yatırımların geri ödeme süresinin Türkiye’de ortalamada üç yıl ve altında olması nedeniyle, likidite yönetiminin ön plana çıktığı günümüz ekonomik şartlarında, finans kurumlarına fonlama vadesini rahat yönetebilme imkânı tanımaktadır.
Enerji verimliliği finansmanına dair finans sektöründe herhangi bir raporlama yükümlülüğünün olmaması, Türkiye’de enerji verimliliği finansmanının hacmi, ortalama vadesi, sorunlu kredi gibi oranlarına ilişkin istatistiki bir veri verememektedir. Enerji verimliliği yatırımları, bankacılık sektöründe yatırım kredileri, işletme kredileri, taksitli ticari krediler, tüketici kredileri veya kredi kartları ürünleri ile finanse edilmektedir.
“Enerji verimliliği yatırımları daha az risk taşıyor”
Enerji verimliliği yatırımlarının finansmanı, enerji verimliliği yatırımlarının diğer büyüme yatırımları gibi tedarik, satış, tahsilat riski taşımıyor olması ve yapısı itibarı ile işletmelerin içerisinde ilave nakit yaratması özellikleri ile diğer finansman türlerine göre daha az risk taşıyan bir alandır. Ancak finans sektörünün büyüme ve tüketim finansmanlarına dönük ilgisi ve sektör genelinde sürdürülebilirlik misyonunun kredilendirme için henüz temel hedeflerden biri haline gelmemesi nedenleri ile enerji verimliliği, finans sektörü için henüz öncelikli alanlardan biri haline gelememiştir.
Enerji verimliliği finansman projelerinin değerlendirildiği bir çalışmada[1] bazı enerji verimliliği yatırımlarının çok yüksek oranlarda (ısı geri kazanımında yüzde 76, ısı yalıtımında yüzde 66 gibi) tasarruf sağladığı görülmüştür.
Ortalama olarak enerji verimliliği için yatırılan her bir Amerikan Doları 7,98 KWh enerji tasarrufu sağlamaktadır. Proje portföyündeki payı küçük de olsa, bazı enerji verimliği projelerinde bu değer her bir Amerikan Doları yatırım karşılığında 45 KWh enerji tasarrufuna kadar çıkmaktadır.
Türkiye’de enerji verimliliği finansmanı, genel olarak uluslarası finans kurumlarının yürüttüğü kredi programları aracılığı ile yürütülmektedir. EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası), Dünya Bankası, IFC (Uluslarası Finans Kurumu), AFD (Fransız Kalkınma Bankası), KfW (Alman Kalkınma Bankası) ve İslami Kalkınma Bankası gibi uluslararası finans kurumlarının direkt veya anlaşmalı finans kurumları aracılığı ile uyguladığı programlar, Türkiye’de özellikle finans sektöründe farkındalığın artmasına önemli katkı sağlamıştır.
Bu programlar sayesinde finans kurumları, enerji verimliliği finansmanını kısmi olarak farklılaştırabilmekte, elde edilen tasarrufu ve emisyon azaltımlarını raporlayabilmektedir. Bu programlar dışında finanse edilen enerji verimliliği yatırımları, ticari finans kurumları tarafından, yaygın olarak makine ekipman yatırımı finansmanı, işletme sermayesi finansmanı veya tüketici kredileri ile fonlanmaktadır.
Türkiye’de “Kamuoyunda Enerji Verimliliği Bilgi Endeksi”, yüksek-alt, “Davranış Endeksi” ise orta-alt olarak tespit edilmiştir.[2] Yüksek bilincin davranışa dönüşememesinin önemli bir nedeni, potansiyel yatırımların uygun koşullarla finansmana erişiminin sağlanamamasıdır.
Enerji verimliliği finansmanında, segment olarak kurumsal nitelikli işletmelerin finansmanı en yüksek payı almaktadır. 1000 TEP üzeri enerji tüketimi olan işletmelerin dört yılda bir etüt yaptırma zorunluluğu[3], düzenli olarak enerji verimliliği projelerinin belirlenmesine ve bu projeler için fizibilite raporlarının hazırlanmasına imkân sağlamaktadır. Bu projeler, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sağlanan teşviklere daha rahat erişim sağlamaktadır. Finans kurumlarının bu projeleri gelir getirici projeler şeklinde değerlendirebilmesi, yatırımdan elde edilecek gelirle finansmanın geri ödenmesini sağlayabilmektedir. Kurumsal firmaların yatırım kararlarında sürdürülebilirlik misyonlarını önceliklendirmeye başlamaları, enerji verimliliği finansmanını daha etkin bir şekilde kullanmalarının diğer nedenidir. Son dönemde, kurumsal nitelikli işletmeler ile servis sağlayıcılar arasında imzalanmaya başlayan “enerji tedarik anlaşmaları” ve “enerji performans sözleşmeleri” ile enerji verimliliği alanında üçüncü taraf finansmanı şekillenmeye başlamıştır.
“Üçüncü taraf finansman modelinin yaygınlaşma potansiyeli mevcut”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bu tür finansmanlara önem vererek yasal altyapıyı ve uygulama pratiklerini (örnek sözleşmeler, kılavuzlar, örnek projeler gibi) destekleyen çalışmaları, önümüzdeki dönemde üçüncü taraf finansman modelinin yaygınlaşma potansiyeli olduğunu işaret etmektedir.
Üçüncü taraf finansmanın yaygınlaşması ile birlikte enerji verimliliği ekipman tedarikçileri veya hizmet firmaları için yeni bir pazarlama alanı oluşacak, yatırımı kendi bilançosunda göstermek istemeyen veya finansmana erişiminde sıkıntı olan firmalar ve kurumlar için enerji verimliliği yatırımlarını hayata geçirme imkanı doğacaktır. Modelin yaygınlaşması ile tüm segmentlerde enerji verimliliği finansmanı bilinci artacaktır.
KOBİ segmentinde değerlendirildiğinde, enerji verimliliği finansmanının henüz başlangıç aşamasında olduğu söylenebilir. Enerji Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı ve uluslararası finans kurumlarının farkındalık artırıcı ve finansman programlarına rağmen enerji verimliği, Türkiye genelinde maalesef KOBİ’ler için temel yatırım motivasyonu olamamıştır.
Enerji maliyetinin sabit gider şeklinde görülmesi, üretimin verimliliğinden çok sürekliliğinin önceliklendirilmesi, büyüme ve maliyet azaltımı arasındaki kârlılık hesaplarının iyi analiz edilmemesi, işletme içi teknik değerlendirme kapasitesinin yetersiz olması, teknolojik gelişmelerin takip edilmemesi ve teknik ekip ile finans ekibi arasındaki koordinasyon eksikliği KOBİ’lerin enerji verimliliği alanında yatırım yapmalarının önündeki en önemli engellerdir.
KOBİ’lerin enerji tüketim payı düşük olsa bile sayısal ağırlıkları ve büyük boyuttaki kolay enerji verimliliği imkânları nedeniyle birçok ülkede yeni çalışmaların odağındadır. Uluslararası Enerji Ajansı, dünya enerji tüketiminde KOBİ’lerin payının yüzde 13 olduğunu (1,8 milyar TEP ) ve sağlanabilecek yüzde 30’un üzerindeki enerji tasarrufunun boyutunun, dünyanın iki sanayi devi olan Japonya ve Güney Kore’nin toplam tüketiminden fazla olduğunu hesaplamıştır. Benzer bir yaklaşımla Türkiye’deki KOBİ’lerin enerji tüketiminin yaklaşık 8 milyar ABD doları ve enerji tasarrufu potansiyelinin ise yıllık 2,3 milyar ABD dolarından fazla olduğu söylenebilir.
Ülkemizde KOBİ’ler için enerji verimliliği, genellikle kapasite artışı veya yenileme yatırımlarının bir sonucudur. Yatırım esnasında enerji verimliliği hesaplarının doğru analiz edilmemiş olması, işletmelerin finans kurumlarına standart bir kredi başvurusu yapması ile sonuçlanmaktadır. Bu durumda, finans kurumları, işletmelerin kredi değerlendirmelerini bilanço değerliliği ile yapmakta ve yatırımın enerji tasarrufundan elde edilecek gelirini kredi değerlendirmesinde göz önüne almamaktadır. Bunun sonucunda KOBİ’ler, çoğu zaman daha fazla teminat göstererek, uluslararası finans kurumları tarafından sağlanan avantajlı finansman imkânlarına erişememektedir. Bu durum ticari finans kurumlarının toplam enerji verimliği portföyünü raporlayabilmesinin önünde de bir engel oluşturmaktadır.
Kamu sektöründe enerji verimliliği finansmanı, yaygın olarak İller Bankası veya kamu bankaları tarafından yıllık borçlanma limitleri içerisinde sağlanmaktadır. Kamu binalarının enerji verimliliği yatırımlarının yaklaşık üç yıllık geri ödeme süresi[1], yerel yönetimlerin toplam tüketiminin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturan su ve kanalizasyon işletmelerinin enerji verimliliği projelerinde çok daha kısadır.
Örnek olarak Şanlıurfa Su ve Kanalizyon İdaresi (ŞUSKİ), 2017 yılında yaklaşık 2,5 milyon TL’lik bir yatırım maliyeti ile su pompalarını yenilemiş ve bu yatırımla 19,5 MW kapasiteli güneş enerjisi yatırımından sağlanacak enerji üretimine denk gelen bir tasarruf sağlamıştır. Yatırım kendisini iki ay gibi çok kısa bir sürede geri ödemiştir. Ancak özellikle yerel yönetimlerde, yatırım kararı almalarında yatırımların finansal geri dönüş hesaplamalarının öncelik olarak alınmaması, yatırım karlılığından çok görünürlüğe önem verilmesi, proje finansman yapısının tam olarak bilinmemesi ve çok kısa sürede kendisini geri ödeyen projeler için bile uzun süre hibe beklenmesi gibi nedenler verimlilik potansiyelinin hayata geçmesini engellemektedir.
[1] 2013 Yılında Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan 166 adet kamu binasina ait enerji verimliliği etüt çalışması değerlendirme sonuç raporu göre yatımların geri ödeme süresi 3.32 yıl hesaplanmıştır.
Özel Raporun İkinci Bölümünde – Yarın: Enerji verimliliğinde bireysel tüketicilerin kullandığı finansman mekanizmaları neler? Sektörü hareketlendirmek için ne tür teşviklere ihtiyaç var?
Yazar: Özlem Yakut /Sürdürülebilir Finans Uzmanı
Özlem Yakut, yedi yıllık bankacılık deneyimi sonrası, 2004 yılında, uluslararası finans programlarında danışman olarak çalışmaya başlamıştır. Türkiye ve gelişmekte olan diğer ülkelerdeki pek çok finansman programında danışman ve eğitmen olarak görev almıştır. 2014 yılından beri ağırlıklı olarak enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji projelerinde sürdürülebilir finans uzmanı olarak çalışmaktadır.
Kaynakça:
- BDDK 2019 yıllık raporu
- Enerji Bakanlığı, Enerji Verimliliği Eylem Planı
- BDDK 2019 yıllık raporuna göre finansal kiralama sektörü büyüklüğü 9.8 milyar USD
- BDDK Mayıs 2020 Aylık Bülten
- Improving Energy Efficiency Financial Mechanisms for Industry in Turkey Study
- ETKB, Haziran 2020 Stratejik İletişim Planı
- 5627 No’lu Enerji Verimliliği Kanunu