İtalyan enerji devi Enel Group, 2050 yılına kadar portfolyosundan fosil yakıtları tamamen çıkaracağını açıkladı.
Enel Green Power CEO’su Salvatore Bernabei, “2050 için net sıfır emisyon hedefimiz var. Bu açıkça doğal gazın olmadığı bir gelecek demek.” ifadelerini kullandı.
Enel, basın açıklamasında, karbon yakalama ve depolama (CCS) veya karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) gibi teknolojilerin endüstrinin karbonsuzlaştırılmasına etkisiz çözümler olduğunun kanıtlandığını ve “sorunu çözemediğini” savundu.
Enel hem dünyadaki en büyük yenilenebilir enerji üreticilerinden hem de Avrupa’nın en büyük karbon salımı yapan firmalarından biri.
S&P Global Market Intelligence’ın bir parçası olan Trucost’un verilerine göre Enel, çoğunlukla İspanya ve İtalya’da bulunan çok sayıda kömür santralinden gelenler de dahil olmak üzere 2019’da yaklaşık 70 milyon ton CO2 eşdeğeri doğrudan emisyon üretti.
Enel, tüm kömür santrallerini 2027 yılına kadar kapatmak istediğini söylese de, İtalya’da kalan beş kömür santralinden en az dördünü doğal gaz yakacak şekilde dönüştürmek istiyor.
Şirket hâlihazırda Avrupa ve Güney Amerika’da 15.000 MW kombine çevrim doğal gaz santraline sahip ve bu sayının en az 2022 yılına kadar sabit kalması bekleniyor.
Enel, 2015’te 409g/KWh olan emisyon yoğunluğunu, 2020 verilerinde 254g/KWh’e düşmesini bekliyor. On yılın sonunda ise, kalan yoğunluğunu yarı yarıya azaltmayı ve 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşmayı hedefliyor.
Geçmişte karbon yakalama teknolojilerini kullandıklarını ancak sonuç alamadıklarını belirten Bernabei, “Bunlar çok büyük ve karmaşık projeler. Ve sonunda sorunu çözmeyecekler. Geçmişte CCS’yi zaten denedik ve bu bizi başarıya götürmedi.” dedi.
Uzmanların açıklamalarına göre doğal gaz, kömür veya petrolden daha düşük karbon emisyonuna sebep olmasına rağmen, karbondan yaklaşık 30 kat daha etkili şekilde küresel ısınmaya sebep olan büyük miktarda metan yayıyor.
Elektrik sektöründeki CCUS uygulamaları bugüne kadar başarısız oldu
Yapılan bazı analizler, karbon yakalama teknolojisinin enerji sektöründe başarısız olduğu ve geliştirmek için harcanan milyarlarca dolara rağmen endüstride kullanım için maliyetli olduğunu söylüyor.
Endüstrinin karbon yakalama teknolojilerine yönelik yükseliş beklentileri ve Paris Anlaşması ile uyumlu yollardaki belirgin konumu hakkındaki düşüncelerini dile getiren uzmanlar, su kullanım yoğunluğu, aşırı yüksek maliyetler ve karbonu yer altında depolamanın güvenliği ile doğrudan ilgili konularda da endişeli.
Kemper, Boundary Barajı ve FutureGen gibi “temiz kömür” projeleri için milyarlarca dolarlık kamu finansmanı sağlandı, ancak 20 yıllık geliştirme süreci ve defalarca tekrarlanan vaatlerin ardından yalnızca iki adet CCUS’li elektrik üretim projesi faaliyete geçti.
Bu iki projenin karbon tutumu yalnızca 2,4 milyon ton CO2 /yıl olarak gerçekleşiyor. Bu durum, Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosu kapsamında 2030 yılı için konulan elektrik sektörünün yıllık 223 MtCO2’lik seviyesine ulaşma hedefinin oldukça gerisinde seyrediyor.
Hidrojen enerjisinin uygulamaya konması için CCUS gerekmiyor
Avrupa Birliği’nin yeşil kurtarma paketleri, yenilenebilir hidrojen üretiminin 2024 yılına kadar altı kat artmasını öngörüyor ve yakıt maliyetlerini düşürmek amacıyla destekleniyor. Bununla birlikte, “sıfır karbonlu yakıt” olarak değerlendirilen hidrojen teknolojisi hakkındaki mevcut söylem yanıltıcı görünüyor.
Bunun sebebi, günümüzde kullanılan hidrojenin, yüzde 76’sı doğal gaz ve yüzde 23’ü kömür olmak üzere, neredeyse tamamının fosil yakıtlardan üretilmesi.
Küresel ölçekte hidrojen üretimi, her yıl 830 MtCO2‘lik salıma yol açıyor. Bu miktar yaklaşık olarak Endonezya ve Birleşik Krallık’ın emisyonlarına denk geliyor. Buna rağmen, CCUS ölçeklendirmeye hazır bir teknoloji olarak lanse ediliyor ve bu durum fosil yakıt endüstrisinin net sıfır emisyonlu bir ekonomiye yönelik adım attığını iddia edebileceği anlamına geliyor.
CCUS’ın uygulamaya konma hızı, IEA’nın önceki tahminlerinin gerisinde seyrediyor
Ulusalararası Enerji Ajansı’nın (IEA) 2013 yılında hazırladığı CCS Teknolojisi Yol Haritası, 2020 yılına gelindiğinde atmosferden tutulan CO2 miktarının 50 milyon ton CO2‘ye ‘’güvenli’’ ve ‘’etkin’’ şekilde ulaşmasını ve en az 30 adet projenin uygulamaya konmasını öngörüyordu.
Bugün atmosferde tutulan CO2 miktarı 39 milyon ton olup, bu miktarın yüzde 80’inin Gelişmiş Petrol Geri Kazanımı (Enhanced Oil Recovery, EOR) amacıyla kullanıldığını gösteriyor.
2013 yılında IEA, tüm sektörlerde tutulan ve depolanan toplam karbonun miktarının 2030 yılına kadar yıllık 2000 MtCO2‘nin üzerinde olacağını tahmin ediyordu, ancak son raporda bu miktar 2030’a kadar yıllık 840 MtCO2′ şeklinde revize edildi.