Rüzgâr enerjisinden elektrik üretimi günden güne artıyor.
BBC’nin haberine göre geçtiğimiz yıl İngiltere’de rüzgâr enerjisinde bir rekora imza atıldı.
Rüzgâr enerjisinden elektrik üretimi 18 Aralık’ta 17,2 GW ile şimdiye kadarki en yüksek seviyesine ulaşırken, 26 Ağustos’ta ise rüzgâr yüzde 60 ile İngiltere’nin enerji üretiminde en büyük payına ulaştı.
Ülkedeki açık deniz (offshore) rüzgâr santrallerinin kimi zaman ülkenin ihtiyaç duyduğundan çok daha fazla elektrik ürettiğini belirten uzmanlara göre, açık deniz rüzgâr enerjisinden elde edilen bu fazla enerjinin hidrojen üretimi için kullanılması için atılan adımlar günden güne artıyor.
Sürdürülebilirlik alanında danışmanlık hizmeti sunan ERM’ye göre, deniz suyunun tuzdan arındırılması için rüzgar türbinlere yerleştirilen bir ekipman aracılığı ile elde edilen tatlı suyun elektrolizi ile oksijen ve hidrojene ayrıştırılması büyük önem taşıyor.
Paris Anlaşması hükümleri uyarınca önümüzdeki 30 yıl içinde daha yeşil enerji sistemlerine geçmek isteyen ülkeler, açık deniz rüzgâr enerjisine ve bu enerjiden hidrojen üretme konusundaki çalışmalarını artırmaya başladı.
Karbondan arındırılması zor sektörler için kullanılması hedeflenen yeşil hidrojen üretiminin önümüzdeki 10 yıl içinde artması bekleniyor.
İngiltere’de hayata geçecek yeni bir proje kapsamında, açık deniz rüzgâr enerjisinden hidrojen üretimi için yaklaşık 10 MW kapasiteli bir santral kurulması planlanıyor.
Rüzgâr türbini üreticisi Siemens Gamesa ve enerji firması Siemens Energy, yerleşik elektrolizörlü bir açık deniz türbininin geliştirilmesi için 120 milyon avroluk bir yatırım yapmayı planlıyor.
Alman enerji şirketi Tractebel da açık deniz rüzgâr türbinlerinden güç alan bir hidrojen üretim tesisi kurma olasılığını araştırıyor.
İngiltere merkezli Neptune Energy, bir petrol platformunu, hâlihazırda doğal gaz taşıyan borularla bir hidrojen üretim istasyonuna dönüştürmek istiyor.
Dublin City Üniversitesi’nde sürdürülebilir enerji alanında çalışmalar yürüten Yrd. Doçent James Carton, büyük ölçekli hidrojen elektrolizörlerinin daha erişilebilir hale geldiğini ve rüzgâr türbinlerinin kurulum maliyetlerinin önemli ölçüde düştüğünü söylüyor.
WindEurope’a göre ise rüzgâr enerjisinden üretilen yenilenebilir hidrojen geleceğe hazır olmasına rağmen, bu sistemlerin daha büyük bir etkiye sahip olması için teknolojik gelişmelerin 10 yıl içinde artması gerekiyor.