Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 26 Nisan-7 Mayıs tarihleri arasında Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları Güneş Enerjisi Santralleri-3 (YEKA GES-3) yarışmaları düzenleyeceğini duyurmuştu.
Koronavirüs nedeniyle alınan yeni tedbirler sonucunda 29 Nisan’a kadar süren yarışmalarda dört günde 12 farklı şirkete toplam 260 MW kapasite tahsis edildi. Yarışmalarda en düşük teklif kWh başına 18,5 kuruşla 10 MW kapasiteli Antalya-3 Bölgesi için geldi.
Solar3GW Derneği Başkanı Yusuf Bahadır Turhan mini YEKA yarışmalarını, güneş enerjisi sektörünün son durumunu ve yatırımcılar için önemli konu başlıklarını Temiz Enerji Haber Portalı’na değerlendirdi.
Öncelikle mini YEKA’lar nedir? Bu yarışmalara neden ihtiyaç duyuldu?
Mini YEKA’ların (Yenilenebilir Kaynak Alanları) resmi adı YEKA GES-3 kapasite tahsisi olarak geçiyor. Bu, devletin mevzuata aldığı yenilenebilir enerji kaynağından elektrik üretimi için bir kapasite tahsis metodu, yani bir yatırım iş modeli. Daha önce YEKA’lar güneşte, YEKA GES-1 tek parça 1000 MW ve YEKA GES-2, 500, 300 ve 200 MW’tan oluşan üç parça halinde 1000 MW olmak üzere iki defa ilana çıkmıştı.
Bunlardan ilkinin ihalesi 2017 yılında yapıldı ve şu anda santral inşa halinde. İkincisi ilana çıktı ve 2018’de yapılması beklenirken yeterli ilgi olmadığı gerekçesi ile iptal edildi. Şimdi ise 1000 MW’lık toplam kapasite 10, 15 ve 20 MW’lık parçalar halinde toplam 74 parçada ihale edildiğinden, sektör dilinde bunlara “mini YEKA” dendi. Nitekim bu kapasite, önceki GES YEKA’lara göre çok daha küçük parçalar halinde ihale ediliyor.
Bildiğiniz gibi devlet, GES kurulması için bir kapasite tahsis edeceği zaman, kapasiteyi tahsis edeceği bölgeleri belirliyor ve bu bölgelere birden fazla başvuru geldiği zaman da kapasiteyi kime tahsis edeceğini yarışma usulü ile belirliyor. Özetle, bu yarışmalara bu yüzden gerek duyuldu. Mevzuata ve şartnameye göre, kapasiteye talip olanlar santrali kurduktan sonra üretecekleri elektriğin kWh’ini 15 yıl boyunca kaç kuruştan satacağı konusunda açık eksiltme usulü teklif veriyor.
Kapasite, en düşük teklifi verene tahsis ediliyor ve bu yatırımcıdan belirli sürede belirli yükümlülükleri yerine getirerek bu santralleri kurup, işletmesi bekleniyor. On beş yılın ardından santraller bir 15 yıl daha elektriğini serbest piyasada ya da ikili anlaşmalar yoluyla, normal lisanslı bir elektrik üretim santrali gibi satabilecek. Yani şartnameye göre verilen lisansın süresi 30 yıl.
“MİNİ YEKALAR, YERLİ EKİPMAN ÜRETİMİ KONUSUNDA FAYDA SAĞLAYACAK”
Güneş enerjisi sektöründeki mini YEKA’lar sektöre ne gibi avantajlar sağlayacak?
Mini YEKA’lar, sektöre en fazla yerli ekipman üretimi konusunda destek sağlayacak. Şartnameye göre, santrallerin belirli oranlarda yerliliğe sahip ekipmanla kurulması gerekiyor. Bu oranlar fotovoltaik (FV) modülde yüzde 70, inverterda, taşıyıcı yapıda ve DC kablolarda ise yüzde 51. Özetle bu toplamı 1000 MW olacak 74 adet santral, yerli ekipman kullanmak durumunda. Bu da yerli ekipman üreticisine direk bir müşteri sağlamış oluyor. Bu anlamda da müşterisi hazır olan yerli ekipman üretim sektörü gelişmek için fırsat yakalamış oluyor.
Onun dışında elbette ki her bir MW güneş kurulu gücü sektöre projelendirmeden kuruluma, işletme bakımdan,güvenlik, sigorta gibi yan hizmetlere kadar pek çok alanda iş imkanı sağlıyor. Ancak bunlar YEKA özelinde değil, kurulan her GES’in getirebileceği faydalar.
Yarışmalara teklif verme sürecinde önemli olan konu başlıkları neler? Yatırımcıların nelere dikkat etmesi gerekiyor?
Yarışmalara teklif verirken dikkat edilmesi gereken konu elbette öncelikli olarak projelerin teknik fizibiliteleri. Yani yarışmaya konu kapasite, yarışma bölgesinde ne kadar elektrik üretebilir, kurulumu kaça mal olur, işletme ve bakımına ne kadar para harcanır gibi konular önemli.
Bundan sonra tabi ki finansal konular önem arz ediyor ki bunlar şu anda tahmin edilmesi en güç konular. Çünkü finansman ne kadar bir maliyetle bulunur, geri ödemesi ne kadar yılda olacak gibi konular biraz da yatırımcı özelinde konular. Öte yandan fiyatların TL olması, ancak ilk yatırım bedelinin dolar cinsinden olması kur riski ve kur tahminlemesi gerekliliğini de beraberinde getiriyor.
Ancak bize göre yatırımcıların en çok dikkat etmesi gereken konu, verilen fiyat teklifinde yapılacak eskalasyon. Yani fiyat TL cinsinden oluyor ancak, bu fiyat yarışma gününden başlamak üzere üç aylık periyotlarda güncelleniyor.
Güncellemede yüzde 52 ağırlıkta o döneme ait TÜFE ve ÜFE ortalaması kullanılırken, yüzde 48 ağırlıkta yine o dönemdeki 1 avro ve 1 dolardan oluşan kur sepetindeki değişim kullanılıyor. Yine bu eskalasyonda, üstten de 5,3 dolar sent/kWh’e karşılık gelen TL tutarında bir limit mevcut; eskalasyon ile fiyat 5,3 dolar sent karşılığı TL’yi geçemeyecek yani.
Özetle, fiyat döviz kuru değişimlerinden tamamen bağımsız değil. Bu anlamda, bir miktar da olsa, yarışmada teklif edilen fiyat kur değişimlerine karşı güvenceye alınmış diyebiliriz. Ancak bu bir taraftan da teklif verecek yatırımcının geleceğe yönelik kur tahminini daha da önemli hale getiriyor. Teklif verirken yatırımcıların kur öngörüsüne çok dikkat etmesi gerekli diyebiliriz.
Yarışmalarda sunulan fiyat tekliflerini nasıl değerlendirirsiniz? Dünya ile kıyaslandığında Türkiye ne durumda?
Yarışmalarda ilk tur fiyat teklifleri, 26-29 Nisan tarihlerindeki yarışmalarda verildi. Burada toplam 19 yarışma yapıldı ve geriye 55 yarışma kaldı. Bu ilk grup yarışmadan sonrakiler, pandemi tedbirleri çerçevesinde yapılan tam kapanma nedeniyle 17 Mayıs’tan sonraki bir tarihe ertelendi ve takvim daha sonra Bakanlık tarafından açıklanacak.
GÜNEŞ SANTRALİ KURULUM MALİYETLERİ YÜZDE 55 AZALDI
Her şeyden önce verilen teklifler ortalama 22 kuruş/kWh civarında seyrediyor. Bugün ülkemizde serbest piyasa elektrik fiyatlarının 30 kuruş/kWh civarında seyrettiğini düşünürsek, bu fiyatlar bu seviyelere göre son derece düşük. Aslında bu da güneşin bir elektrik üretim kaynağı olarak artık en ucuz kaynak olduğunun ülkemize de bir yansıması. Üstelik, bu fiyat, serbest piyasada elektrik satan başka pek çok santralin tabi olmadığı; yerli ürün kullanım şartı ve daha pek çok başka kısıtlarla donanmış bir şartnameye rağmen verilmiş bir fiyat.
O zaman güneş elektriği artık en ucuz elektrik diyebiliriz. Bu elbette ki güneş santrali kurulum maliyetlerinin önümüzdeki yıllarda daha da düşmesi beklentisinin bir sonucu. Nitekim güneş kurulum maliyetleri, geçtiğimiz beş yılda yaklaşık yüzde 55 düştü. Bu ihalelerde tahsis edilen kapasitenin belirli projelendirme, izinler ve lisanslama süreçlerinin de şartname takvimine göre her şey yolunda gittiğinde ve mücbir sebepler oluşmadığında dahi üç yıl süreceğini düşünürseniz, verilen bu düşük fiyatların teklif sahiplerinin güneş yatırım maliyetlerinin daha da düşeceği beklentileriyle ilgili olduğunu görürsünüz. Bu beklentiler gerçekleştiğinde belki bu fiyatlar o kadar da düşük gelmeyecek.
Özetle verilen fiyatlara yüksek ya da düşük demeden önce, bu değerlendirmenin aslında en az üç yıl sonrası için daha sağlıklı yapılabileceğini belirtmek gerekir. Öte yandan yine bu tekliflerin her bir yatırımcının, kendine özel risk algısı, geri dönüş beklentisi ve gelecek öngörüleriyle yakından ilgili olduğunu da unutmamak gerekir.
Dolayısıyla her yatırımcı, kendine göre en optimum fiyatı vermektedir. Nitekim verilen fiyatlarla ciddi bir teminat riskine de giriliyor ve şartnameye göre projenizi gerçekleştiremezseniz bu teminatlarınız idare tarafından irat kaydediliyor. 10 MW’lık kapasite başına, yarışmayı kazanan için 7 milyon TL’lik bir teminat söz konusu. Dolayısıyla, hiçbir yatırımcı, para kazanamayacağı bir fiyat teklifi ile ihaleleri alıp, sonunda da projeyi yapmaz ise bu teminat tutarını çöpe atmak istemez. Herkes hesabını buna göre yaparak kendince en uygun fiyat teklifini veriyor.
Bir yandan da dünyadaki durum ile de kıyasladığınızda aslında ülkemizde çıkan fiyatların o denli de düşük olmadığını görürsünüz. Elbette her ülkenin farklı ışıması, farklı yatırım risk primi ve farklı fiyatlandırma ve vergilendirme şartları var. Ancak yine de hepsini normalize ettiğinizde bu 22 kuruş/kWh yani bugünkü kurla yaklaşık 2,7 dolar cent/kWh fiyatın, dünyadaki fiyatlardan çok da kopuk olmadığını görürsünüz.
Mesela Avrupa’da ışıması bizimkine benzer ülkelerinden İspanya’da, ikili anlaşmalardaki elektrik fiyatları bugün 3,4 avro sent/kWh civarlarında. Ancak bahsettiğim gibi bu bugünkü fiyatlar ve aslında her geçen yıl aşağı gitmekte. Yine ışıması bizden iyi ancak ortalama sıcaklığı yüksek olan, yani yaklaşık benzer spesifik üretime sahip Suudi Arabistan’da bu ay sonuçlanan bir ihaledeki satış fiyatı da 1,09 dolar sent/kWh olarak gerçekleşti. Özetle, güneşten üretilen elektriğin ucuz olması artık küresel bir gerçek ve tabii ki Türkiye’de de durum bundan farklı değil.
Bu yıl ihalelerde ilk kez TL cinsinden teklif sunuldu. Bunun avantajı ne olacak?
Bunun avantajı elbette yatırımcıdan çok bu fiyat garantisini veren devlete ve bu fiyatı fonlayan elektrik piyasasına olacak. Nitekim piyasadaki faturalar TL cinsinden, elektrik tüketicileri de büyük çoğunlukla TL kazanıyor. Her ne kadar fiyat, yukarda anlattığımız eskalasyon mekanizması nedeniyle sadece yüzde 52 oranında dövizden bağımsızsa da yine de TL cinsinden bir fiyatla karşı karşıyayız.
Fiyatın tamamen dövizden bağımsız olmaması aslında yatırımları finansal açıdan modellemeyi daha da zorlaştırıyor. Nitekim gerçekte fiyat tamamen TL’ye bağlı olsa ve her ne kadar ilk yatırımınız büyük oranda dövize bağlı olsa da, yatırımın yapıldığı gün aldığınız TL kredi ile ya da kullanılacak bazı finansal enstrümanlarla bu ilk günkü döviz harcamanızın geri ödemelerini sabitleme şansına sahip olabilecektiniz. Oysa şimdi ne tam TL ne de tam döviz bir fiyat söz konusu. Bu durumda değişimi öngörmekte ekstra bir parametre daha var ve bu tabi modellemeyi zorlaştıran bir unsur. Yine de fiyatın bir oranda TL olması, kur değişimlerinde bunu fonlayacak piyasaya binecek yükü hafifleteceğinden, piyasaya avantaj olacak.
Bildiğiniz gibi özellikle pandemi nedeniyle gelen kapamalarla elektrik tüketiminin azaldığı, kurun yukarı yönlü atak yaptığı ve sulardaki artış nedeniyle YEKDEM’deki HES’lerin yüksek üretim gerçekleştirdiği 2020 Nisan Mayıs aylarında, YEKDEM bedeli, en büyük elektrik tüketicisi sanayiciler arasında haklı bir tartışmaya yol açmıştı.
“GÜNEŞTEN ÜRETİLEN ELEKTRİK KENDİNİ AMORTİ EDENE KADAR PİYASA FİYATLARINI AŞAĞI ÇEKEBİLİR”
Öte yandan böyle dönemlerde, yükün sanayiciden alınarak, bir miktar devlet tarafından bu maliyetin sübvanse edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Nitekim, yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrik, yatırımlar kendini amorti ettikten sonra son derece ucuz bir kaynak haline geliyor ve fiyatları aşağı çekiyor. Ancak bu son YEKA ihalelerinde verilen fiyatlara baktığımızda, artık güneşten üretilen elektrik kendini amorti edene kadar da piyasa fiyatlarını aşağı çekecek etki gösterebilir. Nitekim fiyatlar yine yukarıda ancak bahsettiğim gibi piyasadaki elektrik fiyatlarının altında.
Teknolojide meydana gelen gelişmeler ihaleleri nasıl etkiliyor?
Teknolojide meydana gelen gelişmeler, özellikle ilk yatırım maliyetlerinin düşmesini tetiklediğinden bu ihalelerde verilen fiyatları da yakından ilgilendiriyor. Mesela 2015 senesinde, GES yatırımlarında, 265 Wp’lik paneller kullanılırken, bugün aynı büyüklükteki paneller artık 335 Wp. Yani aynı güçte bir GES’i kurmak için, altı sene öncesine göre yüzde 25 daha az sayıda panele ve daha küçük alana ihtiyacınız var. Bu da hem arazi maliyetinizi, hem kurulumdaki işçilik maliyetinizi, hem de taşıma maliyetlerinizi düşüren bir unsur.
Öte yandan panel fiyatları da aynı dönemde üretimde yapılan teknolojik yenilikler sayesinde, Wp başına 60 dolar sent’ten, bugün 28 dolar sent seviyesine geriledi. Gerçekte, ithal panellere uygulanan gözetim ve anti-damping olmasa, bu 24-25 dolar cent dahi olabilir. Özetle burada da aynı dönemde yüzde 60’a yakın bir gerileme söz konusu. Bu denli olmasa da fiyat gerilemeleri inverterler için de geçerli. Özetle, teknoloji güneş yatırımları için neredeyse her şey diyebiliriz. Gelişen teknoloji sayesinde ihalelerde, piyasa elektrik fiyatı altındaki bu fiyatlar çıkıyor diyebiliriz.
“GÜNEŞ ARTIK PİYASAYA DESTEK OLACAK NOKTAYA GELDİ”
Güneş enerjisi sektörü için atılması gereken yeni adımlar var mı?
Güneş enerjisi ucuz olmasıyla beraber, yerli kaynak olması açısından cari açığı azaltıcı etkisi de var. Bir taraftan karbon emisyonlarını azaltıcı, çevre dostu etkisi de var. Özetle hem ekonomik refahımız, hem de çevre ve insan sağlığımız açısından güneş gücümüzü hızla artırmamız gerekli. Bunun için de önerimiz, serbest piyasa dinamikleri çerçevesinde şekillenen, özel sektör dinamizmini sonuna kadar kullanacak yeni ve modern iş modellerini sektöre getirmek.
“YETA MODELİNİ ÖNERİYORUZ”
Güneşin artık teşvike ihtiyacı olmadığını, bu ihalelerde verilen fiyatlardan görüyoruz. Hatta güneş artık piyasaya destek olacak noktaya geldi. O zaman yeni kapasite tahsisinde böyle ihaleli modeller yerine; ihalesiz ve teşviksiz modelle yenilenebilir tedarik anlaşmaları yani YETA modellerini öneriyoruz. Bunlar aracılığıyla, ülkemizde, hem sektörü daha da geliştirecek, hem ekonomimize ivme verecek ve cari açığımızı azaltacak hem de karbon emisyonlarımızı azaltarak Avrupa Birliği’nin de yeni Yeşil Mutabakat’ı ile istediği kriterleri sağlamamıza yardımcı olacak. Her yıl 3 GW güneş gücünü elektrik üretim karmamıza kazandırabiliriz.
Sektörü ilgilendiren bir diğer önemli konu da gerek son ürün güneş panellerinde, gerek panel üretiminde kullanılan yarı-mamül ya da hammaddelerin ithalatında gümrükte uygulanan gözetim ve anti-damping vergileri ile ithalatın kısıtlanması.
Biz Solar3GW Derneği olarak, yerli panel üretiminin gerekli ve çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Ancak yerli üretimin, ithalatı kısıtlayıcı bu tip tedbirler yerine, yerli üreticiyi vergiler, üreticilerin giderlerini azaltmaya yönelik teşvikler ve yatırımlar anlamında destekleyen uygulamalar ve Ar-Ge konusunda verilecek ciddi hibeler ile desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Sadece iç pazarı değil, ihracatı da aynı oranda besleyen bir yerli ekipman üretim sanayimiz olmalı. Böylece, yerli sanayicimizi desteklerken, yatırımcıların omzuna da ilk yatırımlar anlamında daha az yük yüklemiş oluruz. Bu da yatırımları artırarak, daha fazla temiz enerji, daha fazla temiz enerji alanında istihdam ve daha fazla ekonomik katkı anlamına gelir.