Hot or Cool Institute tarafından bugün kamuoyuna sunulan “1,5 Derece Hedefiyle Uyumlu Yaşam Tarzları” başlıklı araştırma, küresel ısınmanın 2050 yılına kadar 1,5℃ ile sınırlandırılabilmesi için, incelenen G20 ülkelerinin tamamının yaşam tarzına dayalı karbon ayak izini azaltması gerektiğini ortaya koydu.
Raporda, hükümetlerin karbon ayak izini azaltmak üzere yeterli katkı sağlayamayan bireysel davranış değişikliklerine odaklanmak yerine, daha sürdürülebilir yaşam tarzlarının önünü açmaya yönelik uygulanabilecek politikalar incelendi.
Paris Anlaşması’nda belirlenen ve küresel ısınmayı 1,5℃ ile sınırlandırmaya yönelik iklim hedefini karşılamak üzere ne gibi değişikliklerin yapılabileceği konusunda tespitlerin yer aldığı raporda, ülke özelinde güncel kişi başına yaşam tarzı karbon ayak izi belirlendi.
2050 yılına yönelik iddialı hedeflerine ulaşmak için, yüksek gelire sahip ülkelerin yaşam tarzına dayalı ayak izini yüzde 91-95, üst-orta gelire sahip ülkelerin yüzde 68-86 ve Hindistan gibi alt-orta gelire sahip ülkelerin ise yüzde 76 seviyesinde azaltmaları gerekiyor.
Kanada’da bir bireyin yaşam tarzı ayak izi, Endonezya’nın 6 katı
Araştırma, dünyanın öncü ekonomileri arasında yaşam tarzına dayalı sera gazı emisyonlarındaki büyük eşitsizlikleri ve farklılıkları da vurguluyor.
Araştırma kapsamında incelenen ülkeler arasında, kişi başına en yüksek emisyona sahip ülke olan Kanada’daki bir bireyin yaşam tarzı ayak izi, Endonezya’daki birine göre altı kat daha büyük.
Rapor, bireysel davranış değişikliğinin ötesine geçerek, bu azaltımı mümkün kılacak politikaların eksikliğinin, insanların 1,5℃ hedefiyle uyumlu yaşam tarzı seçimleri yapmasını ne şekilde engellediğini değerlendiriyor.
Analiz, ülkelerin toplu taşıma ve konut altyapılarında yapılabilecek değişikliklere yönelik ülke özelinde tavsiyelerden, mega yatların kullanımı gibi karbon emisyonu yoğun tüketim biçimlerinin yasaklanması talebine kadar geniş bir yelpazede, yaşam tarzına dayalı karbon ayak izini azaltmak amacıyla yerel ve uluslararası ölçekte uygulanabilecek politikaları ve piyasa müdahalelerini özetliyor.
“Yaşam tarzlarını ele almadan iklim değişikliğiyle mücadele edilemez”
Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Rapor’un Baş Yazarı Dr. Lewis Akenji, “Yaşam tarzına yönelik değişiklikleri dile getirmek, seçmenlerin yaşam tarzlarını tehdit etmekten korkan karar vericiler için tartışmalı bir mesele. Rapor, bu tartışmaya bilime dayalı bir yaklaşım getirerek, yaşam tarzlarını ele almadan iklim değişikliğiyle mücadele edemeyeceğimizi gösteriyor.” dedi.
Türkiye’de durum ne?
Türkiye’deki yaşam tarzına dayalı karbon ayak izi, çalışma kapsamında değerlendirilen diğer iki üst-orta gelir seviyesine sahip ülke olan Çin ve Güney Afrika’ya oldukça benzerlik gösteriyor.
Yıllık kişi başı 4,9 ton karbondioksit eşdeğeridir (4,9tCO2e) olarak gösterilen bu üç ülkenin ayak izlerinin bileşiminde farklılıklar görülüyor. Bu değişiklik, kültürel farklılıkların yanı sıra, kamu altyapı yatırımlarındaki farklılıkları da içeriyor.
Türkiye’de karbon ayak izinin en büyük bileşeni konutlar
Konutlar, Türkiye’nin karbon ayak izinin en büyük bileşenini oluşturuyor ve toplam ayak izinin yıllık kişi başı 1,7tCO2e kadarına denk geliyor. Konutlardan kaynaklanan ayak izi, Çin’den 0,5, Güney Afrika’dan ise 0,7tCO2e daha yüksek.
Türkiye’nin konutlara dair göreceli daha yüksek olan ayak izinin temelinde ısıtma ve yemek pişirme amacıyla daha fazla petrol ve doğal gaz tüketilmesi yatıyor (şebekeden elde edilen elektrik dışındaki enerji kullanımı).
Gıda ve içecek tüketimi, yıllık kişi başı 1,2tCO2e’lık miktarla, Türkiye’nin yaşam tarzı ayak izine en fazla ikinci katkı sağlayan sektör olarak belirleniyor.
Çin ile kıyaslandığında bir miktar daha düşük olan bu sektörün ayak izi, Güney Afrika’dan ise oldukça düşük. Bu ülkelere kıyasla daha düşük et tüketimi ve karbon yoğunluğu daha düşük olan et türlerinin (sığır eti dışındaki et ürünleri) tercih edilmesi, gıda ve içecek tüketiminden kaynaklı ayak izinin göreceli düşük gerçekleşmesinde önemli rol oynuyor.
Bununla birlikte, süt ürünlerinin tüketimi, yüksek gelirli ülkelerdekiyle karşılaştırılabilir durumda ve bu ürünlerin Türkiye’nin gıda sektörüyle ilintili ayak izinde önemli payı bulunuyor.
Ulaşım sektörü, yaşam tarzı ayak izine en fazla katkı sağlayan üçüncü en büyük sektör olup, ayak izinin yıllık kişi başı 1tCO2e paya sahip. Bu miktar, Çin ve Güney Afrika’nın ulaşım kaynaklı ayak izinden biraz daha düşük.
Türkiye’de otomobil kullanımı, kişisel ulaşım kaynaklı ayak izinin yarısından fazlasına denk geliyor. Çin ve Güney Afrika’yla kıyaslandığında iki kat daha yüksek olan havayolu taşımacılığı emisyonları ayak izine önemli katkı sunuyor.
Karbon ayak izi nasıl azaltılabilir?
Raporda, yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye’nin ayak izini azaltmada önemli katkı sağladığı göz önünde bulundurularak, yenilenebilir enerjiye dayalı dönüşüm öncelik haline getirilmesi öneriliyor.
Mümkün olduğu ve çevresel faydaların gözetilebildiği koşullarda diğer enerji kullanım alanlarında elektrifikasyonun artması gerektiği belirtilen rapora göre, bunu ısı pompaları ile sağlamak mümkün.
Otomobile dayalı ulaşıma alternatifler, ele alınması gereken başka bir müdahale alanı olarak öne çıkıyor. Ulaşımda yapılacak iyileştirmeler, geliştirilmiş ve erişim ağı genişletilmiş toplu taşıma sistemleri ile bisiklet ve yürüyüş gibi emisyon salımı yapmayan alternatiflerle kentsel taşımacılığın teşvik edildiği yatırımları içerebilir.