Uluslararası Temiz Ulaştırma Konseyi (International Council on Clean Transportation – ICCT), sadece güneş ve rüzgârdan üretilen hidrojenin, sıfır emisyon olabileceğini belirten yeni bir makale yayımladı.
Makale aynı zamanda, doğal gazdan karbon tutma ve depolama yöntemi ile hidrojen üretiminin, fosil yakıt yakmaktan daha da fazla emisyona sebep olabilecek çok yüksek riskli bir seçenek olduğunu vurguluyor.
Avrupa Birliği’ndeki (AB), biyometan üretimi de dâhil olmak üzere her tür hidrojen üretiminin yaşam döngüsü emisyonlarının belirsizliğini inceleyen ilk örnek olarak gösterilen analiz, Ağustos ayında başlatılan ve hükümetlerin net sıfır planlarının bir parçası olarak mavi hidrojen tartışmasında uluslararası dalgalar yaratan tartışmalı “Mavi Hidrojen Ne Kadar Yeşildir” başlıklı makalenin hemen ardından açıklandı.
ICCT Araştırmacısı Yuanrong Zhou, “Yenilenebilir elektrikten elde edilen hidrojen, gerçekten temiz olan tek seçenektir. Bu hidrojen formu, test ettiğimiz tüm seçenekler arasında üretimden kullanıma kadar en az ömür boyu sera gazı emisyonuna ve en az riske sahip.” ifadelerini kullandı.
Araştırmacıları, politika yapıcıların hidrojen üretme seçeneklerini değerlendirirken sağlam yaşam döngüsü analizi kullanmasını ve fosil bazlı hidrojenin teşvik edilmemesi gerektiğine dikkat çekti.
Konuyla ilgili değerlendirme bulunan IEE Energy Process Technology Division Direktörü Jochen Bard, “Tüm hidrojenler eşit değildir. Bu yeni analiz, karbon tutma ve depolamaya sahip (CCS) fosil yakıtlardan üretilen hidrojenin varsayılan olarak düşük karbon olarak kabul edilemeyeceğinin yakın tarihli bir başka kanıtıdır.
Dekarbonizasyon çabalarımıza katkıda bulunduğundan emin olabileceğimiz tek hidrojen, yenilenebilir elektrikten yapılır. Bloomberg analistleri, yenilenebilir hidrojenin 2030 yılına kadar fosil bazlı hidrojenden daha ucuz olmasını bekliyor. Almanya dâhil AB’nin bunu kabul etmesi ve tüm çabalarını, ekonominin elektrifikasyona uygun olmayan sektörlerini karbondan arındırmamıza yardımcı olmak için gerçekten temiz, yeşil bir hidrojen sektörü geliştirmeye odaklaması gerekiyor.” dedi.
E3G Araştırmacısı Eleonora Moro da “Bu yeni analiz, CCS ile birleştirildiğinde bile fosil bazlı hidrojene yatırım yapmanın yüksek riskli bir karbonsuzlaştırma yolu olduğunu vurguluyor. Tarihsel olarak eksik rapor edilen metan sızıntıları ve gelecekteki karbon yakalama oranlarına ilişkin belirsizlik, fosil bazlı hidrojenin düşük emisyon olduğuna güvenemeyeceğimiz anlamına geliyor. İklim açısından değer taşımayan uygulamaların risklerinden her türlü kaçınılmalıdır. AB, ilave yenilenebilir enerjiyle, hidrojenin yaygınlaştırılmasına öncelik vermelidir.” ifadelerini kullandı.