Uluslararası Hidrojen Dergisi’nde yayınlanan araştırmaya göre, Kyoto Üniversitesi liderliğinde uluslararası araştırmacılardan oluşan ekip, en düşük emisyon miktarı için yenilenebilir kaynaklardan yararlanan bir hidrojen tesisi tasarımı geliştirdi.
Ekip, güneş enerjisiyle çalışan gelişmiş biyokütle dolaylı gazlaştırma hidrojen üretim tesisi veya SABI-Hidrojen tesisi adı verilen yeni bir tür hidrojen tesisi oluşturmak için iki farklı sistemi birleştirmek üzerinde çalışıyor. Ekibin biyokütleyi gazlaştırmak için güneş enerjisiyle ısıtmayı kullanmaya yönelik yaklaşımı, düşük karbon ayak izine sahip hidrojen üretmenin en etkili ve pratik yolu olarak tanımlanıyor.
Yapılan çalışmada ilk olarak, güneş ışığını etkili bir şekilde yakalamak için, ışığı bir kule yapısının tepesindeki alıcıya odaklayan, heliostat adı verilen özel aynalardan oluşan bir düzenleme seçildi. Bu koşullar altında, alıcıdaki ısı transfer malzemesi 1.000 santigrat dereceye kadar sıcaklıklara ulaşabiliyor.
Bu ısı daha sonra, alıcıdan sistemin gazlaştırıcı kısmına aktarılıyor ve biyokütle olarak odun yongaları içeren bir kap oksijen yokluğunda yoğun şekilde ısıtılıyor. Böylece talaşlar yakma yerine büyük oranda hidrojen içeren bir gaz karışımına dönüştürülüyor. Alternatif olarak, güneş enerjisiyle ısıtma olmadığında, bu gazlaştırıcı, sisteme ısı vermek için geleneksel olarak yakıt yakılarak da ısıtılabiliyor.
Ekip, sistemin genel çevresel etkisini değerlendirerek, SABI-Hidrojen sisteminin üretilen her kg hidrojen için yalnızca 1,04 kg emisyon salımı yapacağını açıkladı. Bu oran, mevcut tüm hidrojen üretim yöntemleri arasında en küçük değer olarak görülüyor.
Çalışmanın yazarı Shutaro Takeda, “Modellememiz, ormanlardan gelen güneş enerjisi ve biyokütle kaynaklarını kullanmanın, hidrojeni sürdürülebilir ve düşük çevresel etki ile üretmemize izin verebileceğini gösteriyor” diyor.