Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye), Ekosfer Derneği, Greenpeace Akdeniz , İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği (İDPAD), İklim İçin 350 Derneği, Sağlık ve Çevre Birliği HEAL, Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), TEMA Vakfı, Yeşil Düşünce Derneği, YUVA, Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal), ve Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe), Kasım 2022’de Mısır’da gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi (COP27) öncesinde sera gazı emisyonu azaltım hedefini güncellemesi beklenen Türkiye’nin, 2053’te net sıfır hedefine ulaşabilmesi için 2020 yılına kıyasla 2030’da en az yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı hedeflemesi gerektiğini açıkladı. Bu, 2053 yılı için sera gazı emisyonlarını net sıfır seviyesine indireceğini açıklayan Türkiye’nin, emisyonlarını 2020 yılındaki 523,9 MtCO2e (milyon ton karbondioksit eşdeğeri) seviyesinden 340 MtCO2e’ye indirmesi anlamına geliyor.
İklim krizinin önüne geçmek için küresel sıcaklık artışını 1,5 derecenin altında tutmayı amaçlayan Paris Anlaşması, 191 ülke tarafından onaylanmıştı. Türkiye de 192. ülke olarak Ekim 2021’de anlaşmaya taraf oldu. Geçen yılki iklim zirvesine katılan tüm taraflar, bu yıl düzenlenecek COP27 öncesi emisyon azaltım hedeflerini iyileştirme konusunda anlaşmışlardı. Çünkü 1,5 derece eşiğini aşmamak için 2050 yılına kadar küresel çapta emisyonların net sıfır seviyesine inmesi şart.
Türkiye’nin 2030’da yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı hedefine ulaşabilmesi için STK’ların önerileri, ;
- 2030 yılı itibariyle kömürden elektrik üretimine son verilmesi,
- Elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının yüzde 75’e çıkarılması,
- Elektrikli araçların payının binek araçlarda en az yüzde 20’ye, yolcu ve yük taşıma araçlarında en az yüzde 10’a çıkarılması,
- Demiryolu yatırımlarının artırılarak binek araçlarda yüzde 5, karayolu toplu ulaşım ve yük taşımada yüzde 10 raylı sisteme geçiş sağlanması,
- Sanayi, hizmet sektöründe ve tarım uygulamalarında enerji verimliliği, elektrifikasyon ve doğrudan yenilenebilir enerji kullanımının artırılması,
- Binalarda ise kömür ve sıvı fosil yakıt kullanımının sonlandırılması, büyük ölçüde elektrikle ısınmaya geçilmesi.
Konuya ilişkin düzenlenen basın toplantısında konuşan SEFiA Direktörü Bengisu Özenç, rüzgâr ve güneş enerjisini merkeze alan planlı ve zamana yayılan bir enerji dönüşümünün bölgesel kalkınma fırsatlarını da beraberinde getireceğini dile getirdi. Özenç şöyle devam etti:
“Son araştırmalar Türkiye’nin aktif bir iklim politikası yürütmesi halinde milli gelirinin yüzde 7 artacağını gösteriyor. Türkiye enerjide yüzde 70’in üzerinde dışa bağımlı ve bu bağımlılığın temel nedeni petrol, gaz ve kömür. İklim krizini durdurmak için yapmamız gereken de bu üç fosil yakıtı kullanmayı bırakmak. Rüzgar ve güneşi merkeze alan, planlı bir enerji dönüşümü, ihtiyacımız olan teknoloji içeriği yüksek bir sanayi gelişimini ve bölgesel kalkınma fırsatlarını da beraberinde getirme potansiyeli taşıyor. İddialı bir 2030 hedefi bizi bu kazanımlara yaklaştırırken, Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi konusundaki samimiyetini de ortaya koyacaktır.”
WWF-Türkiye İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli Sabuncu, küresel iklim siyasetinin tarihinden ve Türkiye’nin buradaki yerinden başladığı konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye, bugün belirleyeceği iddialı iklim hedefleri ile karbonsuzlaşmayı hızlandırarak dönüşümün faydalarından daha erken yararlanabilir. Örneğin Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) tahminlerine göre enerji verimliliği, rüzgâr ve güneş enerjisi alanında ilave yatırımlarla 2030 yılına kadar 300 bin ilave istihdam yaratmak ve yıllık milli gelirde 10-45 milyar TL ek kazanç sağlamak mümkün. Öte yandan Türkiye 2030 yılına kadar yeterli emisyon azaltımı sağlayamazsa, 2053 net sıfır hedefine ulaşabilmesi için, sonraki yıllarda çok daha hızlı, zorlu ve keskin emisyon azaltım eylemleri gerçekleştirmek zorunda kalacak ve ağır bir yük altına girecek.”
Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Ersin Tek ise iklim krizinin tartışmasız bir hayatta kalma sorunu olduğunun altını çizdiği konuşmasında hızlı, acil ve kesin bir azaltım olması gerekliliğine dikkat çekti. Tek, “Türkiye’nin, net sıfıra giden yolda atması gereken adımlar arasında, enerji politikasında fosil yakıtın terk edilmesi merkez önemde yer alıyor. Fosil yakıta bağımlılık, hem yerel, hem de ulusal ölçekte büyük maliyetler yaratıyor. Özellikle elektrik üretiminde adil dönüşüm perspektifinin eşlik edeceği bir kömürden çıkış politikası; Türkiye’nin iklim hedeflerine ulaşmasında büyük rol oynayabilir.” dedi.
Düzenlenen panele katılan ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Voyvoda şu açıklamayı yaptı: “2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda oluşturulacak politika önerileri, gerek Türkiye gerekse küresel ekonominin şartlarını göz önünde bulundurarak, hak temelli yaklaşımı ve aynı zamanda teknolojik dönüşüm, ticaret, finans ile uluslararası politikanın 1,5 derece hedefiyle uyumu içselleştirmeli. 2030 tüm bu hedeflerin somutlaştırılması için kritik bir ara yıl. Türkiye için, enerji sektörü kaynaklı emisyonları ağırlıklı olarak inceleyen bilimsel çalışmalar, elektrik üretiminde kömür kullanımını aşamalı olarak sonlandırarak, ulaşım ve sanayide ise büyük yapısal değişikliklere gitmeden önlemler alarak, Türkiye’nin 2030’a kadar sera gazı emisyonlarını 340 Mt CO2e seviyesine indirmesinin gayet gerçekçi ve mümkün olduğunu gösteriyor.”
Türkiye’nin mevcut hedefi nedir?
Türkiye, 2015 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) Sekreteryasına sunduğu Ulusal Katkı Niyet Beyanı’nda (INDC) 2030’a kadar mevcut politikalar senaryosuna kıyasla en az %21 emisyon azaltımı hedefi vermişti. Bu hesaplama, mutlak azaltım değil artıştan azaltım hedefi ile yapıldı ve şu anlama geliyor: Türkiye, güncel emisyonları 430 MtCO2 iken, 2030 yılına kadar hiçbir aksiyon almazsa emisyonlarının 1.175 MtCO2e’ye çıkacağını hesapladığını, iklim eylemleri ile bunu 929 MtCO2e’de sınırlamayı hedeflediğini açıkladı. Bu hedef, her ne kadar “azaltım hedefi” olarak adlandırılsa da, sayılardan da görüleceği üzere azaltım hedefi doğrultusunda bile emisyonların 2030’a kadar iki katına çıkması anlamına geliyor.
Mutlak azaltım nedir?
Mutlak azaltım, güncel emisyon miktarından azaltım hedeflemek anlamına gelir. Örneğin Türkiye’nin bugüne kadarki en yüksek sera gazı emisyonu 2017’de 528 MtCO2e olarak gerçekleşti. Sivil toplumun bültene konu olan hesaplamasında ise iklim hedefi mutlak azaltım yöntemiyle hesaplanarak en güncel veri olduğu için 2020 sera gazı emisyon düzeyi referans alındı: 523,9 MtCO2e. 2030 yılında %35 mutlak azaltım için emisyon miktarının 340 MtCO2e’ye inmesi gerekiyor.
Net Sıfır nedir?
Net sıfır emisyon; insan faaliyetleri sonucu (fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma, atık yönetimi, hayvancılık, vb.) atmosferde biriken sera gazı miktarının, yine insan faaliyetleri ile sağlanan azaltım miktarı ile (yutak alanların restorasyonu, doğa tabanlı karbon tutma ve yakalama vb.) birbirini dengelemesi anlamına geliyor.
Diğer yandan “karbon nötr” ifadesi ise atmosfere salınan karbondioksit (CO2) miktarı ile yutak alanların tuttuğu karbondioksit (CO2) miktarı miktarının birbirini dengeler hale gelmesi anlamına geliyor.
Bir başka deyişle karbon nötr kavramı yalnızca CO2 emisyonlarının dengelenmesini ifade ederken net sıfır emisyon CO2 de dahil olmak üzere tüm sera gazı emisyonlarının dengelenmesine işaret etmektedir. CO2 toplam sera gazı emisyonlarının yüzde 76’sını oluşturduğundan iklim kriziyle mücadelede CO2 azaltımına daha çok vurgu yapılıyor.