Uluslararası Enerji Ajansı, 2050’ye Kadar Net Sıfır Yol Haritası’nda ana hatlarıyla belirtilen bina sektörü için Teknoloji İşbirliği Programlarından uzmanların stratejik vizyonunu paylaştı. Çalışmaya göre, tüm ülkeler 2030 yılına kadar yeni binalar için sıfır karbon kodları hedefliyor. 2030 yılına kadar mevcut bina stokunun yaklaşık yüzde 20’sinin sıfır karbona hazır hale getirilmesi iddialı ancak gerekli bir hedef olarak görülüyor.
Buna göre çalışmada, binaların nihai enerji tüketiminde elektriğin payının artırılması, 2020’de yüzde 9 olan güneş ve rüzgâr kaynağının 2030’da yüzde 40’a yükseldiğini öngören 2050’ye Kadar Net Sıfır Emisyon Senaryosunda (NZE Senaryosu) ulaşmak için önemli bir kilometre taşı. Çalışmaya göre, teknoloji maliyetlerinin düşürülmesi, politika desteği ve teknolojinin gelişmesiyle yönlendirilen güneş ve rüzgârın elektrik üretimindeki payı NZE Senaryosunda 2050 yılına kadar yüzde 68’e ulaşacak.
Bunu sağlamak için değişken yenilenebilir enerji üretimi ve kullanım süresi arasındaki boşluğu kapatmak için, elektriksel ve termal (elektrikle çalışan ısı pompalarıyla güçten ısıtmaya) enerji depolamanın yanı sıra dinamik fiyatlandırma ve akıllı ev kontrolleri gibi esneklik mekanizmalarının sisteme dahil edilmesi gerekiyor. 2030’a kadar binalar, enerji sistemi için giderek artan bir şekilde bir esneklik kaynağı haline gelerek, değişken güneş ve rüzgârın bina amaçlı elektriğin (örn. ısıtma/soğutma) kullanımıyla verimli bir şekilde birleştirilmesini mümkün kılıyor.
Çalışmaya göre, 2030’a kadar elektrikli araçlar dünya çapında satılan araçların yüzde 60’ından fazlasını temsil ediyor ve çift yönlü şarj, akıllı şebekelerdeki esneklik ve piller (araba aküleri) veya termal depolama (sıcak ve soğuk depolama) şeklinde enerji depolaması ile şarj istasyonlarının binalara kurulumunu kolaylaştırılabilir. Ekonomik etkenler, esneklik ve akıllı binalara yerleştirilen enerji depolamanın, tüketici ve ticari düzeylerde enerji bilinçli davranışı ve alımını daha da geliştirmesi de beklenenler arasında.
Bu tip akıllı çözümlere ulaşmanın önündeki engeller ise operasyonel maliyetler olarak görülüyor. Başlangıç maliyetlerinin yanı sıra konfor ve kullanım kolaylığı maliyetlerinin de kullanıcıların kabulünü hızlandırmaya yardımcı olması bekleniyor. Henüz yaygın olmayan bina enerji yönetim sistemlerinin de hızlandırılması gerekirken, geleneksel elektrik altyapı ağlarının, yük modelleri ve daha değişken elektrik talebi ile dağıtılamayan yenilenebilir enerji üretimini kolaylaştırmak için dinamik hale gelmesi de gerekiyor.
Çalışmanın politika önerileri ise şöyle sıralanıyor:
- Temiz enerjiden elektrifikasyonu hızlandırmak için binalardaki yeni fosil yakıt kurulumlarını aşamalı olarak kaldırın.
- Standartların bir parçası olarak akıllı şebekeye hazır olma göstergelerini tanıtın, örneğin ısı pompaları ve enerji depolama sistemleri kurucuları için güvenlik kodları.
- Kapasite oluşturma ve yatırımları koordine etmek için düzenleyici geri dönüşler aracılığıyla uzun vadeli planlama kesinliğini sağlayın.
- Yenilenebilir enerjinin ön maliyetini azaltmak için finansal araçlar kullanın
- Hedeflenen sübvansiyonlar yoluyla enerji açısından fakir, düşük gelirli ve savunmasız insanlar için finansman sağlayın.
- Daha fazla sistem esnekliği (enerji depolama dahil) beklentisiyle yeni düzenleyici yaklaşımlarla binalara yenilenebilir elektriğin entegrasyonu ile ilgili akıllı şebeke çözümlerini destekleyin.
- Farklı paydaşların iletişim kurabileceği ve teknoloji etkileşimi konusunda en iyi uygulamaları paylaşabileceği bilgi platformlarının geliştirilmesini teşvik edin.
- Bina sistem optimizasyonu araştırmalarını desteklemek için verilere tercihli erişime izin verin.
- Teknoloji dağıtımını desteklemek için tüm solar panel ve rüzgâr tedarik zincirlerinde kampanyalar geliştirin ve başlatın.