Yazar: Selen İnal / TurSEFF İş Geliştirme Müdürü
2022 yılı itibariyle dünyada ve Türkiye’de kaynakların sürekli azaldığı veya çeşitli sebepler ile mevcut kaynaklara erişimin daha kısıtlandığı bir dönemin, şimdiye kadarki en üst noktasına ulaştığını hissediyoruz. Bu eğilimin önümüzdeki sene içinde de devam etmesi bekleniyor. Sera gazı emisyonlarından kaynaklı iklim değişikliğinin sebep olduğu sel, yangın, fırtına gibi aşırı hava olaylarını yaşayarak konunun çevresel ve yaşamsal boyutları ile yüzleşiyoruz. Bir yandan da fosil yakıtlara bağımlığımızı yeterince hızlı azaltarak enerji kaynağımızı daha yüksek bir oranda yenilenebilir enerjiye dönüştüremediğimiz için, artan fosil yakıt fiyatlarına paralel olarak sürekli artan elektrik fiyatları ile mücadele etmemiz gerekiyor. İşte bu noktada Yeşil Dönüşüm tüm işletmeler için sadece çevresel sürdürülebilirliğin değil, aynı zamanda rekabetçiliğin ve hayatta kalabilmenin anahtarı haline geliyor. Daha öngörülü hareket ederek geçtiğimiz 3-5 sene içinde yeşil dönüşüm yatırımlarının en azından bir kısmını bile gerçekleştirmiş işletmelerin şu anda rekabetçilikte bir adım öne geçmiş olduğunu dile getirebiliriz.
Türkiye’deki KOBİler söz konusu olduğunda yeşil dönüşüm alanında iki kavramın çok kritik olduğunu söyleyebilirim; Öztüketim ve Verimlilik. Lisanssız elektrik üretimi mevzuatında yer bulan “Öztüketim” kavramı, yenilenebilir kaynaklardan ürettiği elektriğin tamamını şebekeye vermeden veya şebeke ile mahsuplaşarak kendi tüketimi için kullanan bir iş modeli. Bu model, KOBİlerin elektrik maliyetlerini düşürmeleri ve artma eğilimde olan elektrik fiyatlarından daha az etkilenmeleri için önemli bir çözüm sunuyor. KOBİler; çatılarına, fabrika arazilerine kuracakları bir Güneş Enerjisi Santrali (GES), yine fabrika arazilerine kuracakları bir Rüzgâr Enerjisi Santrali (RES) veya diğer yenilenebilir enerji türleri ile rekabetçiliklerine önemli katkı sağlayabilirler. Zaten mevcut elektrik fiyat artışları ile bu tip yatırımların geri dönüş süreleri oldukça kısalmış durumda. 2022’nin ikinci yarısındaki mevzuatsal değişiklikler ile de sadece kendi fabrika arazilerine ve/veya çatılarına değil farklı bir dağıtım bölgesindeki bir araziye bir yenilenebilir enerji santrali kurulumu yapılarak “aylık mahsuplaşma”nın önü açılmıştır. Burada en temel prensip, elektrik tüketimi olan bir KOBİ’nin bunu karşılamak için kendi elektriğini üretmesidir. Daha önce çatı alanı ile sınırlı olduğu için çoğu işletmedeki tüketimin sadece bir kısmının üretimi karşılanabilmekle birlikte son mevzuatsal değişikliklerden sonra işletmeler tüm tüketimlerine karşılık gelen üretimdeki yenilenebilir enerji santralini fabrika çatısından veya arazisinden bağımsız bir arazide kurabilir ve hatta güneş ışınımının daha yüksek olduğu bir bölgedeki farklı bir dağıtım şirketine bağlı olarak da yapabilirler.
KOBİ bu yatırımı yaparken, projenin fizibilitesinin doğru yapılması ve nakit akışının doğru hesaplanması kritiktir. Öztüketim projeleri belli yıl içinde kendilerini geri ödeyen projelerdir ve bu süre bittikten sonra KOBİ bu elektriğe ücret ödemeden ulaşacaktır. Projelerin geri dönüş sürelerinin doğru tespit edilmesi ve kredi/leasing geri ödemelerinin, elektrik üretiminden kaynaklı tasarruf edilecek elektriğin aylık ödemeleri ile doğru şekilde eşleştirilmesi, şirket bütçesinden ekstra bir ödeme olmadan projenin kendini geri ödemesini sağlar. Eğer fizibilite fazla iyimser yapılır ve yatırımın geri dönüş süresi çok daha kısa öngörülürse – ki ilk etapta müşteriye cazip görünecektir – bu iyimser üretimin gerçekleşmediği ve kredi/leasing ödemelerinin bu nakit akışına göre hesaplandığı durumda, müşterinin ödemelere kendi bütçesinden ekstra bir meblağ eklemesi gerekebilir. Yine doğru EPC firması ve doğru ekipman seçimi, sistemin uzun vadeli ve beklenilen iyi performans seviyesinde devamlığı için önemlidir. KOBİler, EPC firması ile bir Enerji Performans Sözleşmesi imzalayarak bu konuyu sözleşme şartlarına bağlı olarak bir dereceye kadar garanti altına alabilirler. Başka bir çözüm de pazarda nispeten yeni bir iş modeli olan ESCO modeli ile bu yatırımları Enerji Hizmet Şirketleri, müşteri adına gerçekleştirebilir, finansmanını sağlayabilir ve uzun vadeli olarak işletmesini yapabilirler.
Yine KOBİ özsermaye kullanımı ve finansman kullanımı arasında bir karşılaştırma yapmak isterse, örneğin mevcut durumu bir veya iki sene önceki durum ile karşılaştırırken tüm fizibiliteyi göz önünde bulundurmalıdır. Elektrik fiyatlarının artışı, ilk yatırım maliyetlerinin durumu, finansman maliyetleri gibi parametreleri bağımsız olarak değerlendirip karar vermek yerine, tüm bunları fizibilitede simüle ederek sonucunda yatırımının ne kadar sürede geri döndüğüne bakmak önemlidir. Çünkü örneğin elektrik fiyatlarının yüksek ve artma eğiliminde olduğu durumda beklenilen her gün daha yüksek fiyattan elektrik faturası ödemek anlamına geleceğinden şirketin rekabetçiliği açısından dezavantaj yaratabilir.
Sadece elektrik fiyatları bakış açısından değil, eğer Avrupa Birliği’ne ihracatı olan bir KOBİ iseniz de A.B. Yeşil Mutabakatı bakış açısından, karbon emisyonlarınızı azaltmak yönünde yeşil dönüşüm yatırımlarınızı şimdiden yapmaya başlamanız, önümüzdeki 3-5 sene içinde işletmenizin rekabetçilik ve sürdürülebilirliği için kritiktir çünkü karbon emisyonlarınızı talep edilen seviyeye çekemediğiniz durumda Sınırda Karbon Düzenlemesinden dolayı ek maliyetler ile karşılaşabilirsiniz.
Öte yandan, yine rekabetçilik için Türkiye olarak sanayideki yeşil dönüşümü işletmelerimizi daha verimli kılacak şekilde gerçekleştirmemiz gerekiyor. Verimlilik dediğimiz durumda enerji verimliliği, su verimliliği, hammadde verimliliği ve atık yönetiminden bahsedebiliriz. Yeşil dönüşüm yatırımları işletmelerin emisyonlarını azaltmanın yanında aynı ürünleri daha az enerji, su ve hammadde kullanarak üretmelerini ve atıklarını döngüsel bir yaklaşımla ekonomik değere dönüştürmelerini sağlıyor. Verimlilik yatırımları da belli sürede kendilerini geri ödeyen ve geri ödeme süresi bittiğinde de işletmeye kazandıran yatırımlar. Sistemin hammadde tarafında birincil hammaddelere erişimin zorlaşması, atık tarafında ise yönetilemez hale gelen bir atık oluşumu sistemin sürdürülebilir olmadığına işaret etmektedir. İş modellerinin gözden geçirilmesi üretimde ve tüketimde mevcut iş yapış şekillerinin gözden geçirilmesini gerektiriyor. Kaynakların verimli kullanıldığı süreçler döngüsel olarak yeniden tasarlandığı durumda kaynak tasarrufuyla birlikte çöp depolama sahalarına giden atık miktarında da ciddi bir azalma olacaktır. Döngüsel ekonomi aynı zamanda hammaddelerin tedarikini garanti altına alabilir, rekabetçiliği artırabilir, yenilikçiliği teşvik edebilir ve ekonomik büyümeyi ateşleyebilir.
Öncelikli olarak KOBİlerin, yeşil dönüşüm yatırımlarının işletme rekabetçiliklerine sağlayacağı katkı ve bunları belli bir süre içinde gerçekleştirmemeleri durumunda karşılaşacakları riskler konusunda doğru şekilde bilgilendirilmeleri çok değerli. Kendi ana iştigal alanları dışındaki bu konulardan haberdar olmaları için hem devlet kurumlarına (örneğin; kalkınma ajansları, ticaret ve sanayi odaları vb.) hem de sektörel derneklere önemli bir görev düşüyor. Yeşil yatırımların rekabetçiliklerine muhtemel katkılarını kavramış KOBİlerin öncelikli olarak bir etüt yaptırarak, işletme içindeki olası verimlilik projelerini belirlemeleri ve bu projelerden minimum yatırım ile maksimum tasarruf/kazanç sağlayacaklarını önceliklendirmeleri gerekiyor. Önceliklendirilen projelerden seçilenler için daha detaylı fizibilite çalışması yapılarak bir taahhüt firması tarafından uygulaması gerçekleştirilebilir. Yine bu projeler için de doğru taahhüt firması ve doğru ekipman seçimi, sistemin uzun vadeli ve beklenilen iyi performans seviyesinde devamlığı için önemlidir. Finansman tarafında da Öztüketim için bahsetmiş olduğum şekilde doğru fizibilite ve yeşil dönüşüm yatırımı kararında finansal fizibilitenin iyi şekilde değerlendirilmesi, KOBİ’yi rahatlatacaktır.
Yenilenebilir enerji ve kaynak verimliliği yatırımlarının finansmanı için, TurSEFF gibi finansman ve teknik desteğin birlikte sağlandığı sürdürülebilirlik odaklı finansman programları giderek daha fazla ön plana çıkıyor. Çünkü bu yatırımlarda ihtiyaca uygun teknolojilerin seçilmesi ve yatırım sürecinin sorunsuz uygulanabilmesi işletmeler açısından büyük önem taşıyor. Artık çevre yatırımları bir ek maliyet değil, KOBİlerin karlılığını artırarak, tedarik zincirindeki şoklara karşı dayanıklılığını artırıp, daha rekabetçi hale gelmelerini sağlayan projeler.