Doç. Dr. Atilla Ersöz, TÜBİTAK MAM ENERJİ ENSTİTÜSÜ Emekli Başuzmanı / Kimya Mühendisi
Mevcut Durum Analizi
2020 yılında tüm dünyayı derinden sarsan, ekonomileri kırılganlaştıran, tedarik zincirlerinde kopmalara neden olan Covid-19 salgını neredeyse bütün bir yılı olumsuz yönde etkiledi. 2021 yılında dünya genelinde ekonomik faaliyetlerin yeniden güçlenmesi, doğal olarak enerjiye olan talebin artmasını ve enerji piyasalarının canlanması sonucunu doğurdu.
Coğrafyalar itibarıyla farklılıklar bulunmakla birlikte, imalat sanayii sektörlerinde hem birincil enerji ve hem de konutlarda ve hizmet sektöründe ise elektrik talebinde güçlü bir büyüme eğilimi ortaya çıktı. İklim değişikliği kaynaklı etkilere bağlı olarak, yeryüzünün belli bölgelerinde ciddi kuraklıklar yaşanması, bunun yer yer hidrolik enerji üretimlerini etkilemesi, aşırı hava olaylarının (aşırı sıcaklar ve beklenmedik soğuk hava dalgaları) enerji talebini yükseltmesi, fosil yakıtlara olan talebi de arttırdı. Gerek doğal afetlerin ve pandemi sonrası şartların etkisiyle, gerekse birtakım teknik ve politik (Rusya’nın ihracat tercihleri vb.) sebeplerle bazı fosil yakıtların arzında yaşanan kısıtlamalar da hem ülkemizde hem de dünya genelinde 2021 yılının ilgi çekici bir başka gelişmesi oldu.
Türkiye Enerji Stratejisi
Türkiye, enerji ihtiyacını karşılamada, %74’lük bir ithalat bağımlılığına sahip. Türkiye’nin enerji stratejisinin çok yönlü yapısı ve enerjide dışa bağımlılığı, bu alanda uluslararası ilişkileri ön plana çıkarmakta. Türkiye’nin enerji stratejisinin ana hedeflerinden biri, enerji arz güvenliğini güçlendirmek için güzergâhları ve kaynakları çeşitlendirmek. Türkiye ayrıca bölgesel ve küresel enerji güvenliğine katkıda bulunmayı ve enerjide bölgesel bir ticaret merkezi olmayı hedeflemekte.
Türkiye’nin enerji stratejisinin uluslararası boyutunu oluşturan temel unsurlar:
- Artan talep ve ithalat bağımlılığı dikkate alınarak, petrol ve doğalgaz arzında güzergâh ve kaynakların çeşitlendirilmesini sağlamak,
- Bölgesel ve küresel enerji güvenliğine katkıda bulunmak,
- Enerjide bölgesel ticaret merkezi olmak,
- Enerji zincirinin her aşamasında sosyal ve çevresel etkileri sürdürülebilir kalkınma bağlamında dikkate almak,
- Elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir enerjinin payını artırmak,
- Nükleer enerji teknolojilerini, enerji karışımına dahil etmek.
Türkiye’de enerji talebi güçlü şekilde büyürken, bu talebin ucuz yoldan karşılanması ise mümkün olamadı. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Ekim 2022 tarihli verilerine göre, Türkiye elektrik enerjisi tüketimi 2021 yılında bir önceki yıla göre %8,74 artarak 332,9 milyar kWh, elektrik üretimi ise bir önceki yıla göre %9,14 oranında artarak 334,7 milyar kWh olarak gerçekleşti. 2017-2019 dönemi ile karşılaştırma yapıldığında ise, 2021 yılının ilk 9 ayında ortalama %8,9’luk bir yıllık büyüme olduğu görülmekte (Şekil 1).
Hem yakıtlarda hem de elektrik tarafında talebin güçlü biçimde canlandığı, ancak arz yönünün yeterince dinamik olamadığı bir konjonktürde, fiyatlar da enflasyon ve kur etkisi hariç olmak üzere yukarı yönlü bir seyir izledi. Küresel piyasalara belli oranda benzer biçimde seyreden fiyat artışlarının, 2022 yılında enerji sektöründe en çok tartışılacak başlıklardan biri olacağı öngörülmekte.
Türkiye toplam elektrik talebi 2000-2020 yılları arasında 2001, 2009 ve 2019 yılları haricinde bir düşüş göstermemiş ve artış trendini sürdürmüştür. 2018 yılında toplam elektrik talebi 304,2 TWh iken, 2019 yılı sonu itibarıyla 303,3 TWh olarak gerçekleşti. Covid-19 pandemisinin ön plana çıktığı 2020 yılında ise elektrik talebi 2019 yılına göre %0,9’luk sınırlı bir artış ile 306,1 TWh’e yükseldi.
Kurulu Güç Analizi
2000 yılı itibarıyla 27,3 Gigavat (GW) civarında olan Türkiye toplam kurulu gücü, 2021 yılı Ekim ayı sonunda 99,1 GW seviyesine ulaştı.
2021 yılına kadar uygulanan yenilenebilir enerji ve yerli kaynaklardan elektrik üreten santrallere verilen teşviklerin artması ile beraber, Türkiye toplam kurulu gücünde artış eğilimi devam etmektedir (Şekil 2).
2022 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla ülkemiz kurulu gücü 102.281 MW’a ulaşmıştır. Yine 2022 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla kurulu gücümüzün kaynaklara göre dağılımı; %30,9’u hidrolik enerji, %24,7’si doğal gaz, %20,6’sı kömür, %10,9’u rüzgâr, %8,8’i güneş, %1,6’sı jeotermal ve %2,4’ü ise diğer kaynaklar şeklindedir.
2021 yılında elektrik üretimimizin, %30,9’u kömürden, %33,2’si doğal gazdan, %16,7’si hidrolik enerjiden, %9,4’ü rüzgardan, %4,2’si güneşten, %3,2’si jeotermal enerjiden ve %2,4’ü diğer kaynaklardan elde edilmiştir.
Ayrıca Ülkemizde elektrik enerjisi üretim santrali sayısı, 2022 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla 11.142’ye (Lisanssız santraller dâhil) yükselmiştir. Mevcut santrallerin 750 adedi hidroelektrik, 67 adedi kömür, 357 adedi rüzgâr, 63 adedi jeotermal, 345 adedi doğal gaz, 9.071 adedi güneş, 489 adedi ise diğer kaynaklı santrallerdir.
2021 yılı ilk 10 ay içerisinde 3.160 megavat (MW) civarında gerçekleşen net kurulu güç artışı, yenilenebilir kaynaklardan elektrik üreten santrallerden meydana gelmiştir.
485 MW’lık kurulu güç artışı hidroelektrik santrallerinden (HES) sağlanmış, toplam artışın 1.420 MW’lık kısmı rüzgâr enerjisi santrallerinden (RES), 991 MW’lık kısmı ise güneş enerjisi santrallerinden (GES) kaynaklanmıştır. İlgili dönemde doğal gaz ve çok yakıtlılar kullanarak elektrik üreten santrallerin net toplam kurulu gücü 141 MW azalmıştır.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kurulu gücü yıllar itibarıyla artan bir trend izlemektedir (Tablo 1). 2013 yılında 25,6 GW olan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı kurulu güç, yıllık ortalama %10 oranında artarak 2021 yılı Eylül ayı itibarıyla yaklaşık 53 GW düzeyine ulaşmış, 2013 yılında %40 olan toplam kurulu güç içerisindeki yenilenebilir payı ise 2021 yılı Eylül ayı itibarıyla %53,2 seviyesine yükselmiştir.
Enerji alanında özel sektörün 2010-2021 dönemi arasında sabit sermaye yatırımlarına yıllık ortalama 3,2 milyar dolar katkı sağladığı, 2019 ve 2020 yıllarında bu rakamların düştüğü, 2021 yılı sonunda ise tekrar ortalama değere yakınsayan bir sonucun ortaya çıkmasının beklendiği de ifade edilmesi gereken bir başka husustur.
T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından her iki yılda bir, T.C. Kalkınma Bakanlığı ve Kurum görüşleri alınmak suretiyle hazırlanan, “Türkiye Elektrik Enerjisi Talep Projeksiyonu Raporu” çalışmasının sonuçlarına göre elektrik tüketiminin baz senaryoya göre, 2025 yılında 370 TWh, 2040 yılında ise 591 TWh seviyesine ulaşması beklenmektedir.
Enerji sektöründeki, özellikle yenilenebilir enerji alanındaki çeşitli mevzuat düzenlemelerinin, kapasite mekanizması çerçevesinde termik santrallere verilen desteklerin, YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı)* ihalelerinde oluşan fiyatların yeni yatırım kararlarını ne şekilde etkileyeceği ve yatırım ortamının güçlendirilmesinde nasıl bir rol oynayacağı da 2022 yılında öne çıkacak başlıklar arasında yer almaya adaydır.
Son olarak, 2022 yılında iklim krizini hafifletmeye yönelik adımların, enerji verimliliğiyle ilgili örnek gelişmelerin ve bu yöndeki arayışların da daha önceki yıllara oranla daha fazla tartışılacağı öngörülmektedir.
Enerji Verimliliğine Yönelik Politikalar, Mevzuat ve Kurumsal Altyapı
2007 yılında yürürlüğe giren 5627 sayılı “Enerji Verimliliği Kanunu” ile enerji maliyetlerinin ekonomi üzerindeki yükünün hafifletilmesi ve çevrenin korunması için enerjinin kullanımında verimliliğin artırılması amaçlanmıştır. 2012 yılında yayımlanan “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi” ile 2023 yılı enerji verimliliği hedefleri oluşturulmuştur. Enerji verimliliği alanındaki başlıca politika belgeleri ve mevzuat Tablo 2 de gösterilmektedir.
*https://enerji.gov.tr/eigm-yenilenebilir-enerji-uretim-faaliyetleri-yeka-modeli
Dünya Ekonomisinde Görünüm- Küresel Trendler ve Enerji Dönüşümü
COVİD19 salgını döneminde uygulanan destekleyici para ve maliye politikaları, dünya ekonomisinde hızlı bir toparlanma sağlıyor. Bu süreçte uygulanan parasal ve mali destek politikalarının büyüklüğü ile salgınla mücadele başarısı, ekonomilerin performanslarında belirleyici oldu.
2021 yılı, genel itibarıyla 2020 yılında dünya ekonomilerini sarsan ve tedarik zincirinde de oldukça olumsuz bir tablo çizilmesine neden olan Covid-19 salgınının yol açtığı hasarların sarılması ve şartların salgın öncesi seviyelere gelmesi için yapılan çalışmalarla geçti.
2020 yılında dünyadaki enerji arzının kaynaklara göre dağılımının önceki yıllardan farklılaştığı gözlenmiştir. BP’nin yıllık olarak yayımladığı “Dünya Enerji İstatistikleri” raporunda işaret edildiği üzere, 2020 yılında küresel enerji talebinde yaklaşık %4,5 oranında bir düşüş yaşandığı tahmin edilmektedir. Bu düşüş, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük mutlak düşüştür. “Covid yılı” olarak nitelenen 2020’de, petrol talebindeki azalma ile karbon yoğun yakıtların enerji arzındaki oranı azaldığından, enerji kaynaklı küresel karbon salımı yüzde 6,3 düştü.
Bu düşüşteki en önemli etmenin, salgın sürecinde yaşanan karantinalar nedeniyle ulaşım sektörünün sekteye uğraması ve petrol talebinde azalma yaşanması olduğu değerlendirilmektedir. Aynı raporda (Dünya Enerji İstatistikleri) belirtildiği üzere, petrol fiyatları ise 2020 yılında varil başına ortalama 41,8 dolara gerileyerek, 2004 yılından bu yana en düşük seviyeyi gördü. Petroldeki bu rekor talep gerilemesi doğal gazda daha mutedil bir seyir izledi; doğal gaz talebindeki %2,3’lük düşüşe rağmen doğal gazın birincil enerji kaynaklarındaki payının %27,7 seviyelerine çıktığı izlendi. Doğal gaz talebindeki kısmi düşüşün ana nedeni ABD ve Rusya’daki talep azalmasıdır. Fakat doğal gaz talebinin 2020 yılı içerisinde özellikle Çin ve İran’daki artışı, gazın küresel enerji arzındaki payının yükselmesinde rol oynayan bir diğer faktör oldu.
2021 yılı trendleri ve dünya enerji dönüşümü üzerine yapılan araştırmaların buluştuğu ortak nokta ise, geçtiğimiz yıl yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen yeşil ve temiz enerji yatırımlarının hız kazanarak devam etmiş olmasıdır. Rüzgâr ve güneş enerjisi kurulu gücü birlikte düşünüldüğünde, küresel çapta yaklaşık 238 GW ilave kapasite sisteme eklenmiş, böylece yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik kurulu gücü içindeki payı artış göstermiştir.
Total Energies tarafından yayınlanan “2021 Enerji Görünümü” raporuna göre, dünya nüfusunun 2050 yılında yaklaşık 2 milyar artarak 10 milyar seviyelerine ulaşması öngörülmektedir. Nüfustaki artış ve yaşam standartlarının iyileştirilmesinin enerji talebini artırıcı bir rol oynaması beklenmektedir.
Dünyada NZE (Net Zero Emission) hedefine ulaşmak için gelecek yaklaşımları, eylemleri ve uygulamalarına bakıldığında aşağıdaki başlıklar öne çıkmaktadır.
- Ulaşım sektöründe 2035 yılı itibarıyla içten yanmalı motorlu taşıtların satışının yasaklanması,
- Hafif taşıtların elektrikli hale getirilmesi ve diğer ulaşım araçlarında hidrojen, hidrojen bazlı yakıt ve biyoenerji kullanımının artması,
- Depolama teknolojileri kullanılarak rüzgâr ve güneş enerjisinden daha fazla yararlanılmasının sağlanması,
- Özellikle enerji ve sanayi sektörlerinde geçiş yakıtı olarak doğal gaz kullanımının artması ve
- Tek kullanımlık plastik yasağının getirilmesi ve plastik geri dönüşümünün artırılması.
2021’in ilk çeyreğinde enerji talebine ilişkin en son istatistiksel veriler, salgının küresel enerji kullanımı üzerindeki devam eden etkilerini vurgulamaktadır. İlk çeyrek verilerine dayanan 2021 tahminleri, Covid kısıtlamaları kalktıkça ve ekonomiler düzeldikçe, enerji talebinin %4,6 artmasının beklendiğini ve 2021’de küresel enerji kullanımının Covid-19 öncesi seviyenin %0,5 üzerine çıkmasının beklendiğini gösteriyor.
Tüm yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimindeki artışlar, elektrik üretim karışımındaki yenilenebilir kaynakların payını 2021’de tüm zamanların en yüksek seviyesi olan %30’a yaklaştırdı. 2021’de Nükleer ve yenilenebilir enerji toplamı dünyadaki kömür santrallerindeki elektrik üretimini aştı (Şekil 3).
Önemli Bulgular
Covid-19 salgını küresel enerji talebini etkilemeye devam ediyor. Salgının dalgaları, hareket üzerindeki kısıtlamaları devam ettiriyor ve küresel enerji talebini baskılamaya devam ediyor. Ancak teşvik paketleri ve farklı aşı/ilaç uygulamaları bir umut ışığı olarak görülüyor.
Küresel ekonomik çıktının 2021’de %6 oranında toparlanarak, küresel GSH (Gayri Safi Hasıla) ‘yi 2019 seviyelerine göre %2’den fazla artırması bekleniyor.
Küresel enerji talebi artışı 2021’de yaklaşık %4,6. 2020’deki %4,5 daralmanın telafisi ve talebin 2019 seviyelerinin %0,5 üzerinde olması.
Küresel enerji talebinde öngörülen artışın yaklaşık %70’i, talebin 2019 seviyelerinin %3,4 üzerine çıkacağı yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomilerdedir.
Gelişmiş ekonomilerde enerji kullanımı, Covid pandemisi öncesi seviyelerin %3 altında olacağı tahmin edilmektedir.
Fosil yakıtlar arasında, doğal gaz 2019 seviyelerine göre en fazla artışa sahip. Asya, Orta Doğu ve Rusya Federasyonu’ndaki (Rusya) artan talebin etkisiyle, 2021 yılında ortalama doğal gaz talebi büyümesi %3,2. Bu durum neticesinde küresel talebin 2019 seviyelerinin %1’den fazla artması bekleniyor.
Elektrik talebi 2021’de %4,5 veya 1000 TWh’in üzerinde. Bu, 2020’deki düşüşün neredeyse beş katı ve elektriğin nihai enerji talebindeki payını %20’nin üzerine çıkarmaktadır. 2021’de talepte öngörülen artışın neredeyse %80’i yükselen piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerde görülüyor. Tek başına Çin Halk Cumhuriyeti (“Çin”) küresel büyümenin yarısını oluşturuyor.
Yenilenebilir enerji, Covid-19 döneminin başarı hikayesi olmaya devam ediyor. Yenilenebilir enerji talebi 2020’de %3 arttı ve 2021’de elektrik, ısıtma, endüstri ve ulaştırma gibi tüm kilit sektörlerde artış var.
Yenilenebilir enerji kaynakları, 2021’de küresel elektrik arzındaki artışın yarısından fazlası seviyelerinde. Yakın gelecekte, Solar PV ve rüzgarın, yenilenebilir enerjinin büyümesinin üçte ikisine katkıda bulunması bekleniyor.
Rüzgar, yenilenebilir enerji üretiminde en büyük artışı kaydetme yolunda ilerliyor. Rüzgar, 2020’dekinden 275 TWh veya yaklaşık %17 büyüyerek en büyük yenilenebilir enerji üretim artışını kaydetme yolunda ilerliyor. 2021’de Güneş PV elektrik üretimi 145 TWh. Oransal olarak %18 artış var.
Yenilenebilir elektrik üretimindeki küresel artışta, Çin Halk Cumhuriyeti’ ni, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Hindistan izliyor. 2021 yılında Çin’in güneş PV ve rüzgârdan 900 TWh; Avrupa Birliği’nin 580 TWh ve Amerika Birleşik Devletleri’nin 550 TWh üretiminin tümü; küresel güneş, PV ve rüzgar üretiminin neredeyse dörtte üçünü temsil ediyorlar.
Gelecek Yaklaşımları ve Öngörüleri
Yeni enerji ekonomisi daha fazla elektriğe dayalı, verimli, birbirine bağlı ve temiz olacak. Gerçekleşmesi hedeflenen politika eylemleri ile, teknolojide inovasyon ve ivmelenme artık daha düşük maliyetlerle sürdürülüyor olacak.
Güneş veya rüzgar enerjisi artık mevcut en ucuz yeni elektrik kaynağını temsil ediyor. Gelecekte de bu durum güçlenerek devam edecek. Diğer temiz enerji teknolojilerinde (hidrojen, elektrikli araçlar, dijital teknolojiler vb.) eğilim artacak, bu yeni teknolojiler piyasalarda sıçrama yapacak.
Temiz enerji teknolojileri, yatırım için önemli bir yeni alan haline geliyor. İstihdam, uluslararası iş birliği ve rekabet için dinamik bir arena mevcut. Bu teknolojilerde momentum artacak. 2050 itibarıyla temiz enerji pazarının kümülatif olarak 27 Trilyon dolar olarak gerçekleşmesi tahmin edilmektedir (Şekil 4). Temiz enerji sektöründe oldukça önemli büyüme yaşanacak ve tabi ki bu önemli dönüşüm süreci için aşılması gereken zorluklar var.
Enerji sektörü, halihazırdaki emisyonların neredeyse dörtte üçünden sorumlu. Enerji sistemi üzerindeki baskılar önümüzdeki on yıllarda dinmeyecek.
Hava ve iklim aşırılıklarına neden olan küresel ortalama sıcaklıklar, görünür etkilerle birlikte, sanayi öncesi çağdan bu yana 1,1 °C daha yüksek.
İklim değişikliğinde enerji sektörü çözümün merkezinde olacak. NZE (Net Sıfır Emisyon) hedefi doğrultusunda ülkeler yenilikçi politikalar üretmeye devam edecek. Enerji verimliliği çalışmaları büyük istihdam olanakları yaratacak. Hem iklim değişikliği etkileri ile mücadele hem de elektrik arz güvenliği açısından, işletmesi kolay ve esnek küçük ölçek modüler nükleer reaktörler (4. nesil) üzerindeki çalışmalar devam edecek.
2050 yılına kadar yaklaşık 2 milyar kişi tarafından büyüyecek olan küresel bir nüfusun beklentileri, artan gelirler, enerji hizmetlerine olan talebi artırıyor. Birçok gelişmekte olan ekonomi tarihsel olarak enerji ve emisyonların yoğun olduğu kentleşme ve sanayileşme evresinde yer alıyor.
Günümüz enerji sistemi bu zorlukları henüz karşılayabilecek durumda değil. Yakın gelecekte hükümetler tarafından acil eylem planları hazırlanıp uygulanacak. Sürdürülebilir ekonomik toparlanma önemli hale gelecek.
Önümüzdeki 10 yıl içinde dünya enerji talebinin yaklaşık %90 kadarı yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile karşılanacak.
Dijitalleşme enerji sektörünün bütününde daha çok yer alacak. Evlerimizdeki ısıtma teknolojilerinden, elektrik şebekelerinin tasarımına kadar dijitalleşmenin önemi artacak. Dijitalleşmede ülkeler arasında büyük bir rekabet ortamı oluşacak.
Kaynaklar
- Enerji Görünümü Raporu, KASIM 2021, TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası).
- Dünya Enerji Konseyi Türkiye 2021 Küresel Enerji Raporu Nisan 2021.
- World Energy Outlook 2021.
- Turkey’s International Energy Strategy, https://www.mfa.gov.tr/turkeys-energy-strategy.en.mfa
- C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, https://enerji.gov.tr/
- C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, https://enerji.gov.tr/bilgi-merkezi-enerji-elektrik#:~:text=T%C3%BCrkiye%20elektrik%20enerjisi%20t%C3%BCketimi%202021,7%20milyar%20kWh%20olarak%20ger%C3%A7ekle%C5%9Fmi%C5%9Ftir