Danimarka’nın 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını 1990’a kıyasla yüzde 70 oranında azaltmak için iddialı bir planı var. Bu, dünyanın en zorlu iklim hedeflerinden biri olarak görülürken, Sonderborg Belediyesi de, Danimarka’nın bu ulusal özlemini yerine getirmesini sağlamak için enerji sistemini 2029 yılına kadar karbondan arındırmayı planlıyor.
Sonderborg, ProjectZero ile 2029 yılına kadar enerji sistemini akıllı ve uygun maliyetli bir şekilde karbondan arındırmak için net bir yaklaşıma sahip.
Projenin 2007 yılında başlamasından bu yana yüzde 55 azaltım oranına yaklaşan Sonderborg’un dekarbonizasyon yolculuğunu ve küresel iklim kriziyle mücadelede yerel desteğin önemini Danimarka İstanbul Başkonsolosu Sayın Thierry Hoppe ve ProjectZero CEO’su Sayın Brian Seelberg ile konuştuk.
İklim hedeflerini gerçekleştirmek için yerel desteğin önemi
Şehirlerin iklim kriziyle mücadelede belirleyici bir rol oynadığını belirten Seelberg, iklim eyleminin şehirlerde gerçekleştiğini ve bu nedenle yerel iklim hedefleri ve girişimleri etrafında yerel destek ve taahhüdün gerekli etkiyi elde etmede oldukça önemli olduğunun altını çiziyor.
Sonderborg projesi hakkında…
ProjectZero modelinin hızlı, akıllı ve uygun maliyetli bir karbonsuzlaştırmayı mümkün kılmak için beş evrensel öğrenme ve sürücü üzerine kurulduğunu söyleyen Seeberg, cesur bir iklim hedefi ve bu hedef etrafında yerel paydaşların katılımının öneminin birincil öncelik olduğunu ifade ediyor.
Seeberg 3 basit ilkeye dayalı akıllı ve uygun maliyetli bir ana planın önemini vurgularken, bu 3 ilkeyi şöyle açıklıyor:
- Önce enerji verimliliği. En yeşil enerji kullanmadığımız enerjidir.
- Halihazırda üretilen enerjiyi aşırı ısı olarak yeniden kullanın
- Gerisini yeşillendirin
Çalışmaların bu ilkeleri uygulayarak, karbonsuzlaştırmanın toplam maliyetlerinin neredeyse yüzde 50 oranında azaltılabileceğini desteklediğini belirten Seeberg, yerel eylemi organize etmek, sürücü performans yönetimi ve hızlı aksiyon almayı diğer öncelikler olarak açıklıyor.
Seeberg, Sonderborg’un, ProjectZero ile 2029 yılına kadar enerji sistemini akıllı ve uygun maliyetli bir şekilde karbondan arındırmak için net bir yaklaşıma sahip olduğunu söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Sonderborg Belediyesi, Danimarka’nın ulusal özlemini yerine getirmesini sağlamak için enerji sistemini 2029 yılına kadar karbondan arındıracak. Danimarka’nın 2030 yılına kadar CO2 emisyonlarını 1990’a kıyasla yüzde 70 oranında azaltmak için iddialı bir planı var. Bu, dünyanın en zorlu iklim hedeflerinden biridir.”
Proje ne aşamada ve ilerleyen dönemlerde neler yapılacak?
Seeberg, Sonderborg, 2007’de ProjectZero’nun başlamasından bu yana CO2 emisyonlarını yüzde 55 oranında azalttığını belirtirken, 2029’a kadar karbon nötrlüğe yönelik yeni görevin, enerji verimliliği, gazdan bölgesel ısıtmaya dönüşüm, endüstrilerden gelen fazla ısının kullanımı açısından sektör entegrasyonu, ulaşım sektörünün karbondan arındırılması, rüzgâr ve güneş santrallerinden yenilenebilir enerjinin uygulanması konusundaki çalışmalara devam etmek olduğunu açıklıyor.
Türkiye’yi iklim değişikliği ile mücadelede yerelden başlayarak öncü adımlar atan bir ülke olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Danimarka İstanbul Başkonsolosu Thierry Hoppe, Danimarka ve Türkiye arasındaki enerji konusunda hükümetten hükümete iş birliğinin, Danimarka’nın bir toplumu ulusaldan ulusa dönüştürme konusunda son 50 yılda edindiği deneyim ve tamamen fosil bazlı olmaktan yeşile bilgi birikiminden faydalanmak için eşsiz bir fırsat olduğuna dikkat çekerken, “Türkiye bundan gerçekten yararlanabilir, zamandan ve emekten tasarruf edebilir.” açıklamasında bulunuyor.
Türkiye’nin hedeflerine ulaşmak için yerel paydaşları harekete geçirmek için atması gereken adımlar konusunda önerileriniz neler?
Hoppe ve Seeberg, Türkiye’nin toplumu iklim değişikliği gerçeğine dönüştürmenin henüz çok erken aşamalarında olduğunu ifade ederek şunları söylüyor:
“Türkiye’de yatırım getirisinin son derece kısa olduğu çok uygun maliyetli yatırımlar büyük etki yaratabilir. Dönüşümle, yalnızca daha az kaynak kullanımı ve çevreyi daha az etkileme açısından büyük bir değişiklik meydana getirmekle kalmaz, aynı zamanda finansal kazanımları da hızla gerçekleştirebilirsiniz. Gerçekten ihtiyaç duyulan tek şey, bu tür yatırımlar için finansman seçenekleri geçiş yapmak isteyen paydaşlar için ise finansman.”
“Beklemeyin, çözümler var!” diyen Seeberg, “İklim değişikliğini sınırlamak ve sınırlı kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımını teşvik etmek için doğru olanı yapmak bir etik veya inanç meselesi değil, basit bir finansal hesaplamadır. YAPMAMAYI göze alamayız.” açıklamasıyla sözlerini sonlandırıyor.