Zero Carbon Analytics yeni analizinde, özellikle enerji güvenliği ve enerji ekonomisi bağlamında iklim değişikliği ile mücadelenin, hayat pahalılığı ve ekonomik kriz ile ilişkisini inceleyerek, dünyanın “benzeri görülmemiş derinlikte ve karmaşıklıkta” bir enerji kriziyle karşı karşıya olduğunu ifade ediyor.
Enerji ve hayat pahalılığı krizi
Enerji maliyeti 2021 yılında dünya genelinde yükselmeye başladı. Bunun nedeni, ekonomilerin Covid pandemisinden kurtulmasıyla küresel enerji talebindeki artış ve buna karşılık arzda yatırım eksikliği oldu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali de arzıönemli ölçüde azaltarak fiyatların yükselmesine neden oldu. Gaz fiyatlarındaki artışlar özellikle Avrupa’da aşırı oldu ve Ağustos 2022’de tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. IEA, AB’de toptan elektrik fiyatlarındaki dramatik artışın arkasındaki ana faktörün bu olduğunu tahmin ediyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, Avrupa’da yaz aylarında yaşanan nükleer kesintilerle birlikte bu fiyat artışları tüketicilerin yaşam maliyetlerinin artmasına katkıda bulunarak “benzeri görülmemiş derinlikte ve karmaşıklıkta” bir enerji krizi yarattı. Artan enerji fiyatları, mal ve hizmet üretim maliyetleri de arttığı için daha geniş çaplı enflasyona da katkıda bulunmaktadır. Nitekim enerji fiyatlarındaki artışlar Mayıs 2022’de Avrupa’da yıllık Tüketici Fiyat Endeksi enflasyonunun yarısına neden oldu.
Fosil yakıt fiyatlarındaki artış Avrupa genelinde tüketici enerji faturalarına yansıdı. Sonuç olarak Uluslararası Para Fonu (IMF), AB’deki hane halklarının 2022 yılında yaşam maliyetlerinde ortalama yüzde 7’lik bir artışla karşı karşıya kalacağını tahmin etmektedir. Bu ortalama içinde, enerji şirketlerinin müşterilere ne kadar artış yansıttığına ve hükümetlerin vatandaşlarına ne gibi korumalar sunduğuna bağlı olarak, bazı hanelerin ve ülkelerin diğerlerinden daha fazla etkileneceği açıktır.
Tüketiciler başka şekillerde de etkileniyor. Yükselen petrol fiyatları benzin ve dizel fiyatlarını önemli ölçüde artırdı – örneğin Birleşik Krallık’ta fiyatlar Mayıs 2020’den bu yana yüzde 40‘ın üzerinde artarken, Almanya’da dizel fiyatları aynı dönemde yüzde 70’in üzerinde arttı.
Artan fosil yakıt fiyatları, artan enerji, nakliye ve gübre (büyük kısmı doğal gaz kullanılarak üretilmektedir) maliyetlerinin hane halkı bütçelerini daha da zorlaması nedeniyle gıda fiyatlarını da artırmaktadır. Gıda fiyatlarındaki artışlar, Rusya ve Ukrayna’nın küresel buğday ihracatının yaklaşık yüzde 30‘unu gerçekleştirmesinin yanı sıra küresel çapta önemli gübre ihracatçıları olmaları nedeniyle Ukrayna’daki savaş nedeniyle daha da şiddetlenmektedir.
Bazı yorumcular hayat pahalılığı krizinden, enerji sistemlerimizi 2050 yılına kadar net sıfır yapmak üzere tasarlanmış politika ve tedbirlerin uygulanmasının maliyetlerini sorumlu tutmaktadır. Bu çalışma da, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve enerji verimliliğinin aslında hayat pahalılığı krizinin çözümünün neden önemli bir parçası olduğunu açıklamaktadır.
En çok kim etkileniyor?
Yoksul haneler, daha varlıklı hanelere kıyasla enerji faturalarının gelirlerinden daha büyük bir pay alması nedeniyle orantısız bir şekilde etkilenmektedir.
Artan enerji fiyatları, düşük gelir, yüksek enerji maliyetleri ve yetersiz enerji verimliliği önlemlerinin bir araya gelmesiyle birçok hanenin evlerini yeterince ısıtamayacak kadar enerji yoksulluğuna düşmesine neden olmuştur. 2021 yılında, enerji krizinin en kötü döneminden önce, AB vatandaşlarının yaklaşık yüzde 7‘si evlerini yeterince sıcak tutamıyordu. Avrupa Komisyonu, 2021’den bu yana artan enerji fiyatlarının bu durumu daha da kötüleştirmiş olabileceğini kabul etmektedir.
Isınma için kullanılan gazın fiyatı ve evdeki enerji verimliliği seviyesi – hem binanın kendisi hem de içindeki cihazlar – gibi birçok faktör hane halkı enerji maliyetlerini etkilemektedir. Düşük gelirli haneler, binanın verimliliğini artıracak önlemlere yatırım yaparak, güneş panelleri veya ısı pompaları gibi yenilenebilir teknolojiler kurarak veya daha az verimli olanları değiştirmek için yeni cihazlar satın alarak fiyat artışlarına daha az yanıt verebilmektedir.
Buna ek olarak, düşük gelirli hanelerin büyük bir kısmı ev sahibi olmak yerine evlerini kiralamaktadır. Faturalarını azaltacak önlemleri kendileri karşılayamadıkları gibi, ev sahiplerinin de yalıtım gibi enerji tasarrufu seçeneklerine yatırım yapma konusunda isteksiz olduklarını görebilirler.
Ne yapılıyor?
Birçok hükümet tüketicileri enerji fiyatlarındaki artışlardan korumak için sübvansiyonlar, vergi indirimleri ya da fiyat kontrolleri uygulamaya koymuştur. Bu önlemlerin 2021 yazından bu yana Avrupa hükümetlerine maliyetinin 2022 yılı sonuna kadar GSYH’nin yüzde 3,5’ini veya 705 milyar Euro‘yu aşacağı tahmin edilmektedir.
Ancak bunlar sadece kısa vadeli müdahalelerdir. Çoğu durumda da kötü tasarlanmışlardır ve en çok ihtiyacı olan savunmasız tüketicilere daha fazla destek sağlamak yerine tüm tüketicileri eşit şekilde hedeflemektedirler. Uzun vadede farklı bir yaklaşım gerekecektir, çünkü sadece bu kısa vadeli önlemler temel soruna hitap etmemektedir, aynı zamanda enerji fiyat artışlarının etkisini sınırlamak aslında daha az enerji kullanma, verimliliği artırma ve yenilenebilir teknolojiler kurma teşviklerini azaltır, böylece enerji talebini sürdürür ve sonuçta fiyatları normalde olacağından daha yüksek tutar.
Enerji fiyatlarını düşürmek için ne yapılabilir?
IEA, Dünya Ekonomik Forumu ve Dünya Bankası ve diğer birçok kuruluş, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru iyi yönetilen bir enerji geçişinin, enerji piyasalarındaki dalgalanmaların azaltılmasına yardımcı olabileceği konusunda hemfikirdir. IEA başkanının da söylediği gibi: “Bu bir yenilenebilir enerji ya da temiz enerji krizi değil; bu bir doğal gaz piyasası krizi.”
IMF tarafından yakın zamanda yapılan bir çalışma, yenilenebilir enerji üretiminin Avrupa’daki toptan elektrik fiyatlarını düşürdüğünü ortaya koymuştur – yenilenebilir enerjideki her yüzde 1’lik artış, toptan fiyatlarda yüzde 0,6’lık bir düşüşe neden olmuştur.[1] Yenilenebilir üretim seviyesi ne kadar yüksek olursa, elektrik fiyatındaki düşüş de o kadar büyük olmaktadır. Bu, yakıt maliyeti olmayan ve düşük işletme maliyetlerine sahip rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının, yüksek yakıt maliyetlerine sahip doğal gaz gibi üretimin yerini aldığı Merit Order Etkisi olarak bilinir.
Başka bir deyişle, yenilenebilir enerji kaynaklarına, enerji verimliliğine ve diğer düşük karbon seçeneklerine yatırım yapmak, enerji piyasalarındaki dalgalanmayı ve yüksek fiyatları azaltmanın anahtarıdır. Bu da enerji fiyatlarındaki artışların gıda sistemi üzerindeki etkilerinin ele alınmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle hükümetler artık odak noktalarını enerji fiyatlarındaki artışlara karşı tavan fiyat gibi ‘yapıştırma yama’ yanıtlardan uzaklaştırmalı ve bunun yerine altta yatan sorunlara yönelik bu uzun vadeli çözümlere yatırım yapmalıdır.
Enerji verimliliğinin artırılması
Enerji talebinin azaltılması, yoksul hane halklarının değişken enerji piyasalarına maruz kalmasını hafifletmek ve aynı zamanda karbon emisyonlarını azaltmak için en etkili uzun vadeli çözümdür. Ne demişler, ‘en ucuz enerji kullanmadığınız enerjidir’. Önlemler, çatı katı yalıtımı ve hava akımı yalıtımı gibi nispeten basit müdahalelerden, masif duvar yalıtımı gibi daha karmaşık adımlara kadar uzanmaktadır. Daha verimli termostatların kullanılmasına yönelik basit bir geçiş bile AB vatandaşlarına enerji faturalarında 12 milyar avroya kadar tasarruf sağlayabilir.
Avrupa, dünyanın en eski ve en az verimli binalarından bazılarına sahiptir ve bu binalar Avrupa’nın CO2 emisyonlarının üçte birinden sorumludur. Bu sorunu ele almak, enerji talebini azaltmanın nispeten düşük maliyetli ve hızlı bir yoludur – Avrupa Tüketici Örgütü (BEUC), iddialı konut güçlendirme politikalarının iki yıldan daha kısa bir sürede kendini amorti edebileceğini tahmin etmektedir.
Enerji verimliliğinin artırılması, hava kalitesinin iyileştirilmesi, solunum ve kalp hastalıklarının azaltılması, ruh sağlığının iyileştirilmesi ve daha az kış ölümleri gibi sağlık açısından da faydalar sağlayabilir.
Yenilenebilir kapasitenin artırılması
Yenilenebilir kaynaklardan elde edilen sıfır karbonlu elektrik bize sürdürülebilir enerji, ısı ve mobilite sağlayabilir. Yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrik seviyesinin artırılması, enerji sistemi genelinde karbonsuzlaştırmanın kilidini açmanın anahtarıdır.
Güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir teknolojilerin inşa edilmesi ve işletilmesi, son on yılda maliyetlerde yaşanan dramatik düşüşün ardından artık geleneksel fosil yakıt santrallerinden daha ucuz. BloombergNEF‘in hesaplamalarına göre, yeni kara rüzgâr ve güneş enerjisi projeleri, yeni kömür ve gaz yakıtlı enerji santrallerinden yüzde 40 daha ucuzken, IRENA’ya göre sadece 2021’de eklenen yenilenebilir kapasiteden elde edilen tasarruf, 2022’de küresel olarak elektrik üretim maliyetlerinde en az 55 milyar ABD doları tasarruf sağlayacaktır (aşağıdaki tabloya bakınız). Bunun başlıca nedenlerinden biri, fosil yakıtlı santrallerin aksine yenilenebilir enerji kaynaklarının çoğunun yakıt maliyetinin olmamasıdır.
Rystad Energy, mevcut yüksek gaz fiyatlarının aslında Avrupa’da yeni güneş enerjisi kapasitesi inşa etmenin uzun vadede gazla çalışan elektrik santrallerini işletmekten 10 kat daha ucuz olacağı anlamına geldiğini tahmin etmektedir. Tasarruf o kadar büyük ki, hızlı bir yeşil enerjiye geçiş, fosil yakıtlara yatırım yapmaya kıyasla trilyonlarca dolarlık tasarrufla sonuçlanabilir.
Yenilenebilir enerji santralleri kurmak ve işletmek, Avrupa dışından fosil yakıt ithal etmek zorunda kalmayı da önleyerek enerji arz güvenliğini artırmaktadır. IRENA, güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi kullanımının sadece Ocak ve Mayıs 2022 arasında yaklaşık 50 milyar ABD doları değerinde fosil yakıt ithalatını önlediğini tahmin etmektedir.
Avrupa’da elektrik piyasalarının işleyiş şekli de yüksek fiyatlarda bir faktördür. Jeneratörlere elektrik için ödenen toptan satış fiyatı, en yüksek maliyetli jeneratör olan gaz yakıtlı santraller tarafından belirlenmektedir. Bu, marjinal fiyatlandırma ya da net olarak ödeme olarak bilinmektedir. Avrupa Komisyonu, yenilenebilir enerji kaynaklarının düşük maliyetlerinin tüketici faturalarına daha iyi yansıtılması için bunun nasıl reforme edilebileceğine dair öneriler sunmuştur. Bunlar arasında, sistemin esnekliğini arttırmak ve akıllı şebekelerin geliştirilmesini teşvik etmek için elektrik depolama ve talep tarafı önlemlerinin seviyelerinin arttırılması yer almaktadır; bunların hepsi fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmaya ve fiyatları düşürmeye yardımcı olabilir.
Isı pompası kurulumu
Evlerde enerji verimliliğine yapılan yatırımlar düşük karbonlu ısıtma teknolojilerinin de önünü açmaktadır. Isı sağlamak için elektrik kullanmak, özellikle hem gaz kazanlarından hem de geleneksel elektrikli ısıtıcılardan daha verimli olan ısı pompaları kullanıldığında tasarruf sağlayabilir. Yenilenebilir enerji ile çalıştıklarında, fosil yakıtların yakılmasını da önlerler. Bir çalışma, Birleşik Krallık’ta ısı pompası kullanımının, gaz kazanına kıyasla hanelerin ısınma faturalarında yüzde 27’ye kadar tasarruf sağlayabileceğini gösterirken, IEA, mevcut yüksek gaz fiyatları bağlamında, ABD’deki hanelerin ısı pompası kurmaları halinde yılda 300 ABD doları, Avrupa’dakilerin ise 900 ABD doları tasarruf edebileceğini tespit etmiştir. Isı pompalarının yoğun olmayan zamanlarda kullanılması, insanların ısınma maliyetlerini geleneksel yakıtlara kıyasla yüzde 31’e kadar azaltmalarını sağlayabilir.
Bir araştırmaya göre, ısı pompası kurulumu binaların daha enerji verimli hale getirilmesi için yenilenmesi ile eşleştirilirse, Avrupa’nın ortalama ısınma faturası 2050 yılına kadar yarı yarıya azalabilir. Dahası, bu kurulumlar Avrupa’nın 2030 yılına kadar gaz ithalatına yaptığı yıllık harcamayı 15 milyar avro azaltmasını sağlayacaktır.
Elektrikli ulaşım
Ulaşım, AB’deki karbon emisyonlarının yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadır ve diğer sektörlerin aksine ulaşımdan kaynaklanan emisyonlar artmaktadır. Bu nedenle, AB’nin net sıfır hedeflerine ulaşması için ulaştırma sektörünün iklim üzerindeki etkisinin ele alınması hayati önem taşımaktadır. Ulaşım emisyonlarının yaklaşık yüzde 60’ı otomobil kullanımından kaynaklandığından, kişisel ulaşımın değiştirilmesi kilit önem taşımaktadır.
Elektrikli araçların (EV) satın alınması hala geleneksel araçlardan daha pahalı olsa da, EV’ler için batarya maliyeti son onyılda düştü – 2013 yılında 684 USD/kWh olan bir batarya paketi 2021 yılında 151 USD/kWh’ye düştü. Bu düşüşün hızı, kısmen lityum tedarik zinciri sorunlarının bir sonucu olarak son yıllarda yavaşladı, ancak Renault ve Ford gibi bazı otomobil üreticileri 2030 yılına kadar 80 USD/kWh pil paketi hedeflerini açıkladılar ve bu da elektrikli araçların gelecekteki maliyetini önemli ölçüde azalttı.
Elektrik fiyatlarındaki artışa rağmen, AB’de yakın zamanda yapılan bir araştırma, özel ev şarj cihazları kullanıldığında, elektrikli araçların çalıştırılmasının hala içten yanmalı motorlu araçlardan daha ucuz olduğunu ortaya koymuştur. Yukarıda tartışıldığı gibi, elektrik sistemlerimizdeki yenilenebilir enerji seviyelerinin artması, gelecekte fiyatların daha da düşmesine yardımcı olacaktır.
İçten yanmalı motorlar iklim üzerindeki etkilerinin yanı sıra erken ölümlere ve hastalıklara da neden olmaktadır. Avrupa Çevre Ajansı, 2020 yılında, ilk ikisi doğrudan otomobiller tarafından salınan partiküller, nitrojen dioksit ve ozona maruz kalmanın neden olduğu 300 binden fazla erken ölüm olduğunu bildirmektedir.
Bazı ülkeler, hayat pahalılığı baskılarını ele almanın bir yolu olarak insanları toplu taşıma kullanmaya teşvik etmek için kısa vadeli önlemler almıştır. Örneğin, 2022 yılında Almanya’da bölgesel ulaşım için uygulamaya konulan aylık 9 avroluk bilet, araç kullanımının azalmasının yanı sıra CO2 emisyonlarında 1,8 milyon ton ve yerel hava kirliliğinde yüzde 7’lik bir azalmaya yol açmıştır. İyi düşünülmüş politika tedbirleri toplu taşıma kullanımının artırılmasına, hayat pahalılığı krizinin ele alınmasına ve emisyonlar ile diğer çevresel zararların azaltılmasına katkıda bulunabilir.
Ancak kişi başına düşen otomobil sayısının sürdürülebilir bir şekilde azaltılması, daha düşük karbonlu alternatifleri daha uygulanabilir kılmak için daha fazla elektrikli araç şarj noktası veya daha fazla bisiklet yolu gibi daha iyi bir altyapı gerektirmektedir. Avrupa Bisiklet Federasyonu’na göre, yolculukların yüzde 30’unun araba yerine bisikletle yapılması halinde AB vatandaşları her yıl yakıt faturalarında 2.8 milyar avroya kadar tasarruf sağlayabilir. Yürümeyi, bisiklete binmeyi ve toplu taşımanın daha fazla kullanılmasını teşvik edecek politikaların uygulamaya konulması gerekmektedir.