Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen ‘Dr. Fatih Birol ile Depremzede Öğrencilere Destek Buluşması’ toplantısında konuşan Dr. Fatih Birol, Rusya – Ukrayna ile birlikte enerji konusu dünyada nasıl gelişti? Nasıl reaksiyonlar verildi? başlıklarını, Türkiye ekonomisi için çok önemli olan Rusya ve Avrupa açısından değerlendirdi.
Dr. Fatih Birol, konuşmasına şöyle devam etti:
“Rusya ekonomisi, bütçesi büyük bir oranda enerjiden, özellikle de petrol ve doğalgaz satışından gelen gelirlere bağlı. Rusya, 24 Şubat’a kadar dünyanın bir numaralı enerji ihracatçısıydı. Petrolde, doğalgazda bir numaralı ihracatçı, kömür piyasalarında çok büyük bir oyuncu. Bugün ise, Rusya’nın petrol ve doğalgaz gelirlerinde yüzde 60’a varan bir düşüş oldu. Uygulanan ambargoların olumsuz etkilerinin yanı sıra askeri harcamalarında ve sübvansiyonlar harcamalarında da artış oldu. Yani Rusya bütçesinde çok önemli üç farklı yük söz konusu. Dolayısıyla Rusya’nın bütçe açığı da şu anda üç misli artmış durumda.”
Avrupa’nın enerji krizini başarıyla yönettiğine dikkat çeken Dr. Birol, “Avrupa ekonomisi, on yıllardır Rusya’dan gelen ucuz enerjiye bağımlı bir model. 24 Şubat 2022 itibari ile Avrupa ülkeleri, Amerika, Avustralya ve başka ülkeler de, başta alınan enerjiyi minimuma indirmek olmak üzere Rusya’ya karşı çeşitli tedbirler aldı, ambargolar uyguladı. Böyle olunca, ‘Avrupa’da bu kış evlerde ısınma olmayacak’, ‘Avrupa ekonomisi çökecek’ ve ‘Avrupa çok fazla fosil yakıt kullanıp emisyonlarını arttıracak’ gibi beklentiler konuşuluyordu. Oysa bir yıllık karnelerine baktığımızda Avrupa’da durum hiç de öyle kötü değil. Enerjide kesinti yaşanmadı. Ilıman geçen kışın etkisi ile evler ısındı. Avrupa büyük bir resesyona da girmedi.
Avrupa, lisans prosedürlerini hızlandırarak yenilenebilir enerjide sıçrama kaydetti. Güneş ve rüzgar enerjisi yüzde 41 arttı, ısı pompasında yüzde 40, elektrikli araçlarda da yüzde 15 artış kaydettiler. Emisyon ise, beklentilerin aksine artmak yerine yüzde 2,5 azaldı. Enerji gibi kolay olmayan, çok ağır yürüyen, zor gelişen bir sektörde bunu başardılar.” açıklamasını yaptı.
Dünya sanayisi temiz enerji ile üretim döneme girdiğini ifade eden Dr. Birol, Bataryalar, GES, RES, elektrikli arabalar konusunda ülkeler arası muazzam bir rekabet olduğunu vurguladı.
Dr. Birol, “Petrol ve doğalgazda birkaç ülkeye bağımlı olan dünya, ileride temiz enerji konusunda da belli başlı ülkelere mi bağımlı olacak? En önemli soru bu. Bu alarm zili, Avrupa’dan Amerika’ya kadar çaldı. Çünkü temiz enerjide, bataryalar, solar güneş panelleri, rüzgâr gülleri gibi kritik malzemelerin hangi ülkelerde üretildiğine baktığınızda, Çin’in payının muazzam olduğunu görüyoruz. Yüzde 50’nin üzerinde paya sahip ve adeta tek başına domine etmiş durumda. Örneğin; dünyadaki bataryaların yüzde 75’i Çin’de üretiliyor. Çin yüzde 75, dünyadaki diğer tüm üreticiler ise yüzde 25. Rüzgârda da öyle, güneşte muazzam. Hidrojende kullanılan ekipman üretiminde de yine son derece büyükler. Çünkü, Çin herkesten önce başladı.” diye konuştu.
“AB’nin temiz enerji sanayi hedefli kanunu Türkiye için de çok kritik”
AB’nin temiz enerji sanayi hedefli kanununun Türkiye için kritik öneme sahip olduğunu belirten Dr. Birol, “Bu Türkiye sanayisi, ülke ekonomisi için son derece önemli ve kritik bir gelişme. Bu yerlilik payının biraz esnetilerek AB ile serbest ticaret anlaşması yapan ülkelere de genişletilebilmesi halinde ekonomide bir sıçrama, sanayide önemli bir gelişim yaratabilir. Ülkemizin bu konuyu çok ciddi ele alması lazım.” dedi.
Dr. Birol şöyle devam etti: “Ülkemiz açısından ‘Türkiye, acaba bu arz zinciri boyunca çeşitli temiz enerji teknolojilerinin hangisinde, nasıl rol alabilir?’ diye düşünmemiz ve ona uygun ekonomik politikalar geliştirmemiz, ‘kendimizi nasıl konuşlandıracağımız’ çok önemli. Deprem, seçimler söz konusu ancak Avrupa’daki tartışmalara bir an önce müdahil olmamız, bu çok önemli treni kaçırmamamız gerekiyor”.