İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gültekin Topuz, bu maden ve elementlerin, kritik teknolojilerde, sanayide kullanıldığını, ülke sanayisi ve güvenliği için elzem olduğunu söyledi.
AA’dan Gülseli Kenarlı’ya açıklama yapan Prof. Dr. Topuz, kritik madenlerin bazılarının ağır metaller olduğunu, çıkarılma faaliyetlerinin madencilik standartlarında yapılmaması durumunda çevre açısından sorunlar ortaya çıkabileceğini vurgulayarak, “Her halükarda maden işletmesi sırasında çevreye verilen zararın en aza indirilmesi için çaba gösterilmesi lazım.” dedi.
Madenciliğin doğaya verdiği en önemli zararların maden çalışmaları sürecinde topoğrafyada meydana gelen olumsuz değişiklikler ve etrafa bırakılan atık malzemeler olduğunu anlatan Topuz, bu atıkların bazılarının hava, bazılarının ise suyla temasa geçtiğinde yörenin su ve hava kalitesinin bozulmasına neden olabileceğini dile getirdi.
Bakır, çinko, kurşun, antimuan gibi madenlerde de su teması riskinin bulunduğunu bildiren Topuz, platin grubu elementler ve nadir toprak elementleri için ise su ve havayla temas durumunda bir etkinin söz konusu olmadığını belirtti.
Topuz, kritik madenlerin ve nadir toprak elementlerinin çevreye katkıları hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bunlar bize yeşil bir dünya sağlamayacak ancak petrol ve yan ürünlerine nazaran daha yeşil çevre koşulları getirecekler. Bu madenlerin teknolojinin gelişimine sağlayacakları katkı, atmosfere karbondioksit salımını önemli ölçüde azaltacaktır. Bunların elektrikli araçların, rüzgâr ve güneş enerji santralleri bileşenlerinin üretimi gibi alanlarda yoğun kullanımları, petrol ve doğal gaz kaynaklı ulaşım ve enerji sektörü emisyonlarının önüne geçecektir. Yine petrol ve doğal gaz ile çalışan cihazlar bu madenler sayesinde geliştirilen teknolojilerle ortadan kalkacaktır.”
“Kendi kritik madenler listemizi oluşturmamız ve envanterini çıkarmamız lazım”
İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emin Çiftçi, yeşil enerji ve çevre dostu teknolojilerin fosil kaynaklara bağımlı olduğunu, elektrikli araç üretebilmek için bataryada kullanılan lityum, kobalt ve kadmiyumun fosil kaynaklardan elde edildiğini kaydetti.
Maden yataklarının tamamının fosil kaynaklar olması nedeniyle iç içe geçme durumu olduğundan bahseden Çiftçi, doğal kaynaklara bağımlılığın form değiştirerek devam edeceği görüşünü paylaştı.
Çiftçi, “Günümüzde en önemli emisyon kaynağı baca gazları ve trafik. Kritik madenler sayesinde bunu ortadan kaldırıyorsunuz, bu aslında doğa için olabilecek en güzel senaryo. Ama biz her zaman doğal kaynaklara bağımlıyız, bir elektrikli araçta yaklaşık 20 kilogram bakır kullanılıyor ve bakır da maden yataklarından geliyor.” ifadelerini kullandı.
Bazı madenlerin çıkarılmadıkları zaman da doğaya zarar verebileceğine dikkati çeken Çiftçi, sözlerini şöyle tamamladı:
“Madencilik olmadan teknolojik gelişmişlik olamaz. Çıkarılmadıkları sürece madenlerin bazı bileşenleri madenden toprağa, topraktan bitkilere veya madenden sızıntı şeklinde yer altı sularına karışabilmektedir. Bu yüzden çıkarılmaları herkes için iyi. Türkiye’de metal madenciliğinde çok iyi standartlarımız var, çevreye verilen zararlar minimize edilmiş durumda. Yeni ve çevreyle barışık teknolojiler artık hayatımızın kaçınılmaz parçası. Bu teknolojilerin gerektirdiği elementler için bizim de kendi kritik madenler listemizi oluşturmamız, envanterini çıkarmamız ve kaynak durumumuzu sorgulamamız lazım. Gerçek olan şu ki madenlerinizi iyi değerlendirirseniz Avrupa ülkeleri gibi kalkınır, ilerlersiniz, iyi değerlendiremezseniz Afrika ülkeleri gibi yerinizde sayarsınız.”