Potsdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü’nden (Potsdam Institute for Climate Impacts Research, PIK) önde gelen üç araştırmacı tarafından Nature dergisinde iklim değişikliğinin dünya ekonomisi üzerindeki etkisi üzerine yeni bir makale yayınlandı. Potsdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü’ndeki (PIK) bilim insanları, son 40 yılda dünya çapında 1.600’den fazla bölgeden elde edilen ampirik verilere dayanarak, değişen iklim koşullarının ekonomik büyüme üzerindeki gelecekteki etkilerini ve bunların kalıcılığını değerlendirdi.
Araştırmaya göre, CO2 emisyonları bugünden itibaren büyük ölçüde azaltılsa bile, dünya ekonomisi iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar yüzde 19’luk bir gelir kaybına uğrayacak. Bu zararlar, küresel ısınmayı iki derece ile sınırlamak için gereken azaltım maliyetlerinden altı kat daha büyük.
PIK bilim insanı ve çalışmanın ilk yazarı Maximilian Kotz, “Kuzey Amerika ve Avrupa dahil olmak üzere bölgelerin çoğunda ciddi gelir düşüşleri öngörülürken, Güney Asya ve Afrika en ciddi şekilde etkileniyor. Bunlar, iklim değişikliğinin tarımsal verim, işgücü verimliliği veya altyapı gibi ekonomik büyümeyle ilgili çeşitli unsurlar üzerindeki etkisinden kaynaklanıyor” diyor.
Genel olarak, küresel yıllık zararın 2050 yılında 19-59 trilyon dolar aralığında olmak üzere 38 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor. Bu zararlar temel olarak artan sıcaklıklardan kaynaklanmakla birlikte yağış ve sıcaklık değişkenliğindeki farklılıklardan da kaynaklanıyor. Fırtınalar veya orman yangınları gibi diğer aşırı hava koşullarının hesaba katılması bu rakamları daha da yükseltebilir.
Raporun bulgularına göre iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar Türkiye’nin ekonomik geliri yüzde 17 azalacak.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği için de büyük ekonomik maliyetler
Çalışmayı yöneten PIK bilim insanı Leonie Wenz, “Analizimiz, iklim değişikliğinin önümüzdeki 25 yıl içinde dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde, hatta Almanya, Fransa ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde de büyük ekonomik zararlara yol açacağını gösteriyor. Bu yakın vadeli zararlar geçmiş emisyonlarımızın bir sonucudur. Bunların en azından bir kısmından kaçınmak istiyorsak daha fazla adaptasyon çabasına ihtiyacımız olacak. Ve emisyonlarımızı büyük ölçekte ve derhal azaltmalıyız – aksi takdirde, yüzyılın ikinci yarısında ekonomik kayıplar daha da artacak ve 2100 yılına kadar küresel ortalamada yüzde 60’a varacaktır. Bu durum, iklimimizi korumanın bunu yapmamaktan çok daha ucuz olduğunu açıkça gösteriyor ve bu, yaşam kaybı veya biyolojik çeşitlilik gibi ekonomik olmayan etkileri hesaba katmadan dahi geçerlidir.” diyor.
Bugüne kadar, iklim değişikliğinin neden olduğu ekonomik zararlara ilişkin küresel projeksiyonlar genellikle uzun vadeli ufuklar boyunca ortalama yıllık sıcaklıklardan kaynaklanan ulusal etkilere odaklanıyor. Araştırmacılar, son 40 yılda dünya çapında 1.600’den fazla bölgede iklimin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerine ilişkin en son ampirik bulguları dahil ederek ve önümüzdeki 26 yıla odaklanarak, uzun vadeli projeksiyonlara ilişkin büyük belirsizlikleri azaltırken, sıcaklık ve yağış değişikliklerinden kaynaklanan yerel zararları zaman ve mekan boyunca çok ayrıntılı bir şekilde tahmin edebildiler. Bilim insanları ampirik modelleri en son teknoloji iklim simülasyonlarıyla (CMIP-6) birleştirdi. Daha da önemlisi, iklim etkilerinin geçmişte ekonomiyi ne kadar kalıcı olarak etkilediğini de değerlendirdiler ve bunu da dikkate aldılar.
En az sorumlu ülkeler en fazla zararı görecek
Potsdam Enstitüsü Karmaşıklık Bilimi Araştırma Departmanı ve çalışmanın ortak yazarı Anders Levermann, “Çalışmamız iklim etkilerinin önemli ölçüde adaletsiz olduğunu vurguluyor: Neredeyse her yerde zarar görüyoruz, ancak tropik bölgelerdeki ülkeler zaten daha sıcak oldukları için en fazla zararı görecekler. Bu nedenle daha fazla sıcaklık artışı en çok buralarda zararlı olacak. İklim değişikliğinden en az sorumlu olan ülkelerin, yüksek gelirli ülkelere kıyasla yüzde 60, yüksek emisyonlu ülkelere kıyasla ise yüzde 40 daha fazla gelir kaybına uğrayacağı tahmin ediliyor. Bu ülkeler aynı zamanda iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için en az kaynağa sahip olanlardır. Karar vermek bize düşüyor: yenilenebilir bir enerji sistemine doğru yapısal değişim güvenliğimiz için gerekli ve bize para kazandıracak. Şu anda bulunduğumuz yolda devam etmek ise felaketle sonuçlanacak. Gezegenin sıcaklığı ancak petrol, gaz ve kömür yakmayı bırakırsak dengelenebilir” diyor.