Chatzimarkakis, AA’dan Gülşen Çağatay ile yaptığı röportajda, hidrojenin Avrupa’nın enerji çeşitliliğindeki rolü ve Türkiye’nin bu ekosisteme katkısı hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Hydrogen Europe’ta Türkiye’den birçok üye bulunduğunu ve bu ülkede çeşitli öncü projeleri destekleyeceklerini ifade eden Chatzimarkakis, “Hidrojen Türkiye” adıyla bir yapı oluşturacaklarını söyledi. Chatzimarkakis, kısa vadede yenilenebilir ve düşük karbonlu hidrojenin, fosil yakıtların yoğun kullanıldığı çimento, çelik, nakliye ve havacılık gibi endüstrilerde mevcut süreçlerin karbonsuzlaştırılmasında kullanılacağını belirten Chatzimarkakis, uzun vadede ise temiz hidrojenin enerji depolanması ve elektrik şebekelerinin dengelenmesi için kullanılacağını kaydetti.
Chatzimarkakis, “Hidrojen, ayrıca hava ve deniz taşımacılığında, ticari ve endüstriyel ısıtmada ve otoyol taşımacılığının farklı segmentlerinde kullanılabilecek. Hidrojen ve yenilenebilir enerji, madalyonun iki yüzü gibi değerlendirilebilir. Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları, hidrojen üretim potansiyeli ve stratejik boru hatları ile Avrupa Birliği’nin enerji kaynak çeşitlendirmesinde önemli bir ortak.” dedi.
Hidrojenin jeopolitik ve ekonomik avantajları
Daha fazla hidrojenin enerji sistemine dahil edilmesinin jeopolitik ve ekonomik açıdan birçok avantaj sağladığını vurgulayan Chatzimarkakis, “Rusya-Ukrayna Savaşı, Avrupalı ülkelerin Rus petrolü ve doğal gazına bağımlı olmanın sürdürülemez olduğunu anlamalarına yardımcı oldu. Savaş, hidrojenin ve döngüsel ekonominin potansiyelini daha da belirgin hale getirdi,” dedi. Hidrojenin, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltarak enerji güvenliğini artıracağını belirten Chatzimarkakis, uygun desteklerle hidrojenin doğal gazın yerini alabileceğini ifade etti.
Üretim maliyetlerinin azaltılması
Hidrojenin üretim maliyetlerinin düşürülmesine en büyük katkıyı sağlayan faktörlerden birinin proje ölçeği olduğunu belirten Chatzimarkakis, ölçek büyüdükçe ve projeler arttıkça maliyetlerin düşeceğini vurguladı. Ayrıca, piyasanın düzenleyici ortamının da önemli bir faktör olduğunu dile getirdi. Yenilenebilir hidrojene ilişkin katı kuralların üretim maliyetlerini artıracağına dikkat çeken Chatzimarkakis, 2026’da bu kuralların hafifletilmesini umduklarını söyledi. Chatzimarkakis, ölçek ekonomileri geliştikçe ve teknoloji ilerledikçe hidrojen maliyetlerinin düşeceğini öngördüklerini belirtti ve Hidrojen Bankası açık artırmasındaki başarılı sonuçlara işaret etti.