Germanwatch tarafından her yıl hazırlanan İklim Değişikliği Performans Endeksi, (Climate Change Performance Index, CCPI) ulusal ve uluslararası iklim politikalarında şeffaflığı sağlamaya yönelik güncellemesini yayınladı.
Endeks, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 90’ından fazlasını oluşturan 63 ülke ve AB’nin iklim performansını, sera gazı emisyonları, yenilenebilir enerji, enerji kullanımı ve iklim politikası kategorilerinde değerlendiriyor.
Bu yıl CCPI karışık bir tablo çiziyor: 64 ülkeden 61’i son beş yılda enerji karışımında yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırırken, 29 ülkedeki sera gazı emisyonlarını azaltmaya dair performansları hala düşük veya çok düşük olarak değerlendiriliyor.
İlk üç sıra önceki yıllarda olduğu gibi boş kaldı. Ülkelerin Paris Anlaşması’nın küresel ortalama sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlama hedefini başarmaları için iklim eylemlerini hızlandırmaları gerekiyor. Danimarka 3.sırada yer alırken, en üst sıradaki ülke olmaya devam ederek ayrıca iklim politikası derecelendirmesinde yüksek performans gösteren tek ülke oldu. Yine de Danimarka, genel olarak çok yüksek bir derece elde edecek kadar iyi performans göstermiyor. Danimarka’yı 5. sırada yer alan Hollanda takip ediyor, ancak yeni hükümeti iklim politikası için kötü bir işaret. Birleşik Krallık bu yılın en büyük yükselişini göstererek 6. sırada yer aldı. Son kömürlü termik santralini kapatması ve hükümetin fosil yakıt projeleri için yeni ruhsatlar vermeme taahhüdü bu yükselişte önemli rol oynadı.
CCPI’da son sırada yer alan dört ülke İran (67.), Suudi Arabistan (66.), Birleşik Arap Emirlikleri (65.) ve Rusya (64.). Bu dört ülke dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticileri arasında yer alıyor. Enerji tüketimi içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 3’ün altında ve bu ülkelerde fosil yakıtlardan uzaklaşma gündemi yok.
Türkiy’de yenilenebilir kapasite artıyor ancak fosil yakıtlar ikame edilemiyor
Türkiye, bu yılki CCPI sıralamasında 53. sırada, alt sıralardaki ülkeler arasında yer aldı. Yenilenebilir enerji kategorisinde orta düzeyde yer alırken, sera gazı emisyonları, enerji kullanımı ve iklim politikaları konularındaki performansı “düşük” olarak değerlendirildi.
Türkiye’nin güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı (NDC), 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarında azalma yerine artışı hedefliyor. Uzmanlar, 2025 yılında sunulması beklenen ikinci NDC’nin bilime dayanmayacağı ve küresel ısınmanın 1,5°C’nin altında sınırlandırılmasıyla uyumlu olmayacağı yönündeki endişelerini dile getiriyor.
Değerlendirmede, Türkiye’de yenilenebilir enerji kapasitesi artarken, bunun fosil yakıtları ikame etmediğinin altı çiziliyor. Fosil yakıtların aşamalı olarak sonlandırılması ve yeterli uzun vadeli iklim hedeflerinin belirlenmesi temel hedefler olarak ön plana çıkıyor.
Türkiye’nin performansı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Avrupa İklim Eylem Ağı Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz: “Türkiye’nin 2035 yılı için 120 GW’lık güneş ve rüzgâr hedefi açıklamasının ardından İklim Değişikliği Performans Endeksinde zayıf not alması şaşırtıcı gelmiş olabilir. Ancak yenilenebilir enerji hedeflerini yüksek tutmak tek başına güçlü bir iklim politikası için yeterli değil. Türkiye’nin iklim politikasında performansını artırması için yeni fosil yakıt aramalarını durdurması ve fosil yakıtlardan çıkış için tarih ve yol haritasını ortaya koyması gerekli. Türkiye’de kömürden çıkışı konuşmak bile tabu gibi görülüyor. Oysaki kömürden vazgeçemeyen Türkiye, geleceğini yakıyor. Milas’ta kömür madenini genişletmek için Akbelen ormanı yok edildi, şimdi de zeytinlikler, tarım alanları tehdit altında. Afşin ve Elbistan ilçelerinde yapılmak istenen yeni kömür santralinin sağlık maliyetinin olası faturası ise 88,4 milyar lira”. dedi.
İstanbul Politikalar Merkezi İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin ise, “Türkiye’nin iklim politikaları yıllar içinde gelişse de ne yazık ki hala ciddi bir inandırıcılık sorunu var. Bunun da nedeni kendi içinde uyumlu bir politika seti kurulamamış olması. Bir yandan bu endekste aldığı nispeten yüksek notta da görüldüğü gibi yenilenebilir enerji hedefleri olması gereken düzeylere yükseliyor ve takdir topluyor. Ancak bu alanda bile hedeflerin nasıl uygulanacağına dair soru işaretleri nedeniyle çok yüksek not alamıyor. Öte yandan yüksek yenilenebilir hedefleriyle uyumsuz bir şekilde herhangi bir emisyon azaltım hedefi ilan etmiyor ve emisyonları 2038’e kadar yükseltme politikasından ve kömürü savunmaktan vazgeçmiyor. Üstelik iklim politikası içinde nükleer enerjiye yenilenebilir hedeflerinin uygulanmasına engel olacak şekilde öncelik veriyor. Aslında Türkiye gelecek sene bu endekste çok üst sıralara tırmanabilir. Bunun için yapılması gereken şey bir kömürden çıkış takvimi hazırlamaya cesaret etmek ve mutlak emisyon azaltım hedefi belirlemek. O zaman dünyaya ve piyasalara karışık mesajlar vermemiş olacak ve enerji dönüşümü gerçek anlamda başlayacak. Dönüşüm için gerekli finansmanı bulmak da ancak böyle tutarlı ve kararlı bir politikayla mümkün olacaktır.” açıklamasını yaptı.