Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminde rüzgâr enerjisine karşı aldığı politikalar, yenilenebilir enerji sektöründe önemli etkilere yol açmış durumda. Başkanlık görevine başladığı ilk gün, Trump, federal sularda açık deniz rüzgârı kiralama satışlarını geçici olarak durduran ve hem kara hem de açık deniz rüzgârı projeleri için onay, izin ve kredilerin verilmesini askıya alan bir yürütme emri imzaladı.
Trump yönetimi ayıca, rüzgâr enerjisi projelerinin izin süreçlerini zorlaştıran bir dizi düzenleme getirdi. Bu düzenlemeler, özellikle çevresel incelemelerin arttığı ve yerel yönetimlerin daha fazla etkiye sahip olduğu bir ortam yaratırken, rüzgâr enerjisi yatırımlarının hızla ilerlemesini engelleyerek, sektördeki bazı projelerin iptal edilmesine neden oldu.
Trump’ın rüzgâr enerjisine yönelik eleştirileri uluslararası boyuta da taşındı. Örneğin, İngiltere’nin Kuzey Denizi’ndeki rüzgâr türbinlerini kaldırması gerektiğini savunarak, bu tür projelerin çevreye ve ekonomiye zarar verdiğini iddia etti.
Bu politikalar, Trump’ın fosil yakıtları teşvik eden ve yenilenebilir enerji kaynaklarına karşı mesafeli duran enerji stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilirken, uzmanlar, Trump’ın enerji politikalarını jeopolitik avantaj sağlamak amacıyla kullanabileceğini öne sürüyor.
“ABD’yi küresel enerji pazarında geride bırakabilir”
Donald Trump’ın rüzgâr enerjisi karşıtı politikalarına yönelik eleştiriler, enerji uzmanları ve çevre bilimciler tarafından sıklıkla dile getiriliyor.
Columbia Üniversitesi Sabin Merkezi Direktörü Michael Gerrard, Trump yönetiminin rüzgâr enerjisi karşıtı politikalarının kısa vadede fosil yakıt sektörünü desteklese de, uzun vadede ABD’nin yenilenebilir enerji rekabet gücünü zayıflatacağını belirtiyor. Gerrard’a göre, bu tür politikalar, ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesiyle başlayan çevreye zarar verici bir enerji stratejisinin devamı niteliğinde.
UC San Diego Enerji Politikaları Uzmanı David Victor, Trump yönetiminin enerji politikalarının ekonomik açıdan rüzgâr enerjisi projelerini geciktirdiğini, bunun da yatırımcıların sektörden çekilmesine neden olduğunu ifade ediyor. Victor, “Rüzgâr enerjisi sektörü, özellikle yerel ekonomilere büyük katkı sağlayabilirdi; ancak bu fırsat kaçırıldı.” diyor.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Direktörü Fatih Birol, Trump’ın rüzgâr enerjisine yönelik eleştirilerinin enerji dönüşümünü sekteye uğrattığını belirterek, yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımların ABD’nin enerji güvenliği açısından önemini vurguluyor. Birol’a göre, yenilenebilir enerjiye geçişin ertelenmesi, ABD’yi küresel enerji pazarında geride bırakabilir.
Exeter Üniversitesi Enerji Politikası Profesörü Catherine Mitchell, rüzgâr türbinlerinin çevresel etkileri konusundaki eleştirilerin bilimsel gerçeklikten uzak olduğunu savunuyor. Ona göre, Trump’ın iddiaları, yenilenebilir enerji projelerini baltalamaya yönelik siyasi bir hamleydi. Mitchell, “Rüzgâr türbinlerinin iddia edildiği gibi kuş ölümlerine ya da insan sağlığına zarar verdiğine dair somut bir kanıt yok.” ifadelerini kullanıyor.
“Elektrifikasyon durdurulamaz”
CNBC’nin haberine göre, Siemens Energy’nin Başkanı Joe Kaeser, Trump’ın enerji politikalarının şirketi doğrudan olumsuz etkilemediğini ve Avrupa ağırlıklı pazar payı sayesinde rüzgâr enerjisinde güçlü kaldıklarını belirtti. Iberdrola CEO’su Ignacio Galán ise fosil yakıtlardan uzaklaşmayı “kaçınılmaz” olarak değerlendirerek, elektrifikasyon talebinin artacağını vurguladı. Ancak, Orsted gibi Avrupa rüzgâr şirketleri artan maliyetler ve tedarik zinciri sorunları nedeniyle zarar bildirirken, Rystad Energy’den Artem Abramov, ABD’de açık deniz rüzgâr projelerinin risk altında olduğunu ifade etti.