Ember’in yayımladığı Türkiye Elektrik Üretimi raporuna göre, 2024 yılında rüzgâr ve güneş enerjisi santralleri toplam 62 TWh elektrik üreterek, 47 TWh’lik üretim gerçekleştiren yerli kömürü geride bıraktı. Böylece Türkiye elektrik üretiminde ilk kez bu iki yenilenebilir kaynağın toplam üretimi, yerli kömürün üzerine çıktı.
Rüzgâr ve güneşten elde edilen üretim, yerli kömürün 2019’daki 53 TWh’lik zirve üretimini de geçerek bu üstünlüğün geçici değil, kalıcı olduğunu ortaya koydu.
Rapora göre, güneş enerjisinden elde edilen elektrik üretimi 2023’e kıyasla yüzde 39 artarak 7,3 TWh seviyesine ulaştı. Bu büyüme, Türkiye’nin 2018’deki toplam güneş enerjisi üretimine neredeyse eşit.
Kurulu kapasite bakımından da önemli bir sıçrama yaşandı. 2022’de 10,9 GW olan güneş enerjisi kapasitesi, 2024 sonunda 19,8 GW’a çıkarak neredeyse iki katına ulaştı. Ancak tüm bu gelişmelere rağmen Türkiye, güneş enerjisi potansiyeli kendisinden daha düşük olan Polonya’nın gerisinde kaldı. Benzer potansiyele sahip İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerde ise güneşin elektrik üretimindeki payı yüzde 14 ile 22 arasında değişiyor.
Rüzgâr ve güneşin toplam payı yüzde 18’i aştı
Güneşin elektrik üretimindeki payı geçen yıl yüzde 7,5’e çıkarken, rüzgâr ve güneşin toplam payı yüzde 18,2 olarak hesaplandı. Hidroelektrik santrallerin üretimi ise yıllık 11 TWh artışla toplam üretimin yüzde 22’sini karşıladı. Özellikle barajlı santrallerin kurak dönemlerde sağladığı esneklik, sistemin güvenliği açısından önemini koruyor.
Raporda dikkat çeken bir diğer bulgu ise kömür ve doğal gazın elektrik üretimindeki payının yüzde 55’e düşmesi. Bu oran, son 31 yılın en düşük seviyesi olarak kayda geçti. Doğal gazdan üretim yüzde 4 azalırken, kömürün toplam üretimdeki payı da yüzde 36,9’dan yüzde 35,6’ya geriledi. Üstelik 2024’te kömürle çalışan elektrik santrallerinin yüzde 61’i ithal kömüre dayalı olarak çalıştı.
Türkiye’nin geçtiğimiz yıl açıkladığı 2035 hedefleri, rüzgâr ve güneş enerjisi kapasitesinin mevcut seviyesinin dört katına çıkarılmasını öngörüyor. Ember’in analizine göre, bu hedeflere ulaşılması durumunda rüzgâr ve güneşin elektrik üretimindeki payı yüzde 49’a çıkabilirken, fosil yakıtların payı yüzde 20’nin altına inebilir.
Bu dönüşümün gerçekleşmesi için ise bağlantı kapasitesinin artırılması, hibrit santrallere olanak sağlanması, ihalelerin iyileştirilmesi ve bölgesel şebeke entegrasyonlarının güçlendirilmesi öneriliyor.
Ember Türkiye ve Kafkaslar Bölge Lideri Ufuk Alparslan, rüzgâr ve güneşin yerli kömürü geride bırakmasının Türkiye açısından bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. Alparslan, “Bu gelişme, rüzgâr ve güneşin artık sadece çevresel değil, enerji güvenliği açısından da vazgeçilmez kaynaklar haline geldiğini gösteriyor.” dedi.
2035 hedeflerinin iddialı ancak ulaşılabilir olduğunu belirten Alparslan, “Türkiye’nin artan elektrik talebini karşılaması ve fosil yakıt ithalatını azaltması için rüzgar ve güneş yatırımlarını hızlandırması şart. Bir sonraki adım, yerli ve temiz enerji kaynaklarının önünü açacak yapısal reformları hayata geçirmek olmalı.” ifadelerini kullandı.