2022 İklim Şeffaflığı raporu, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin Paris Anlaşması’nda yer alan 1,5°C ısınma sınırını canlı tutmak için 2030 yılına kadar emisyonları yarıya indirilmesi gerektiği yönündeki uyarılarına rağmen, fosil yakıt üretimi sübvansiyonlarının 2021’de şimdiye kadarki en yüksek seviyesinde olduğunu gösteriyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle ortaya çıkan enerji krizinden önce bile, iklim krizinin kötüleşen etkilerine rağmen G20 hükümetlerinin fosil yakıt üretimine verdiği desteğin 2021 yılında 64 milyar ABD doları ile yeni bir zirveye ulaştığını gösteriyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre, G20 hükümetlerinin fosil yakıt sübvansiyonları 2020 yılında 147 milyar ABD dolarına düşmüşken, 2021 yılında yüzde 29 artışla 190 milyar ABD dolarına yükseldi. Sübvansiyonlar, kısmen Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin enerji fiyatlarını tetiklemesi ve bunun da enerji şirketlerinin kârlarını artırması nedeniyle 2022’de de artmaya devam etti.
Fosil yakıtlar için en yüksek toplam sübvansiyona sahip ülkeler Çin, Endonezya ve Birleşik Krallık olup, bu ülkeler küresel sıcaklıkların Paris Anlaşmasında küresel olarak kabul edilen ve geçen yıl Glasgow’daki COP26’da yeniden teyit edilen 1,5°C ısınma sınırının çok üzerine çıkmasına katkıda bulunacak üretim ve tüketimi destekliyor.
Türkiye gerekçi önlemlerle 2030 yılına kadar yüzde 32’lik azalma sağlayabilir
Türkiye ile ilgili verilere göre, Türkiye’nin kişi başı emisyonları G20 ortalamasının altında ( 0,69 katıdır) ancak kişi başına düşen toplam emisyon G20 ülkelerinde düşme eğilimindeyken, 2014 ve 2019 yılları arasında Türkiye’de yüzde 5,7 oranında arttı. Çin ve Türkiye kişi başına düşen emisyonlar 2019’dakinden daha yüksek seviyeye ulaşan iki G20 ülkesi konumunda.
2020’ye kıyasla 2021’de kişi başına enerji kaynaklı CO2 emisyonlarında (2020’ye kıyasla 2021) en yüksek artışa sahip ülkeler Brezilya (2019 ve 2020 arasında yüzde 6’lık bir düşüşün ardından +%13 artış), Türkiye (-%1’lik bir düşüşün ardından +%11 artış) ve Rusya oldu. (-%4’lük bir düşüşün ardından +%10).
2021’in başından 2022’nin ortasına kadar 2,9 GW’lık ek yenilenebilir enerji üretimi onaylandı ancak rapora göre bu, Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelinin çok altında kalıyor ve ve enerji ithalatını azaltmak için büyük bir fırsat kaçırılıyor. Buna karşın Türkiye, sadece elektrik, bina, imalat ve ulaştırma sektörlerinde iddialı ancak gerçekçi önlemlerle 2030 yılına kadar tüm CO2 emisyonlarında 2018 seviyelerinin altında yüzde 32’lik bir azalma sağlayabilir.
Rapora göre, Türkiye önemli bir yenilenebilir enerji potansiyeline sahip olarak görülüyor ancak daha iddialı yenilenebilir enerji hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmayı destekleyecek politikaları uygulamaya koyması gerekiyor. Bunun yerine, yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji karışımındaki payı 2023 hedefinin altına düşmüş durumda.
Türkiye’nin, kömür üretimini artırmak yerine yenilenebilir enerji yoluyla enerji bağımsızlığını güvence altına alırsa yeni istihdam yaratabileceği ve kısmen yüksek fosil yakıt fiyatlarından kaynaklanan mevcut enflasyonu azaltabileceği öngörülüyor.
Türkiye’nin sera gazı emisyonları (Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık – LULUCF hariç) 1990 yılında 226 MtCO2e/yıl iken 2019 yılında %127 artarak 514 MtCO2e/yıl’a yükseldi. Toplam emisyonlardaki artış büyük ölçüde enerji ile ilgili emisyonlarda ve endüstriyel proses emisyonlarında sırasıyla yaklaşık yüzde 157 ve yüzde 139’luk sürekli bir artıştan kaynaklandı; aynı zaman diliminde tüm sektörlerde emisyon artışı görüldü.