Pandemi sonrası ekonomileri canlandırmak ve karbondan arındırmak için hayata geçirilecek pek çok proje yenilenebilir enerjiye odaklanıyor.
Bu nedenle iklim verileri de temiz enerji endüstrisi ve şebeke operatörleri açısından daha önemli hale geliyor.
Yenilenebilir enerji payı artıyor
2019 yılı Avrupa’da, özellikle güneş enerjisi üretim kapasitesinin 2018 yılına kıyasla iki kat arttığı bir yıl olarak gösteriliyor.
Euronews’te yer alan makaleye göre, 2019’da Avrupa Birliği’nde (AB) yenilenebilir kaynakların elektrik tedarikindeki payı yüzde 34,6’ya ulaştı.
Mayıs ayında Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan iyileşme paketinin merkezinde yer alan yeşil dönüşümün yanı sıra, yine Komisyon’un hayata geçirmeyi hedeflediği Avrupa Yeşil Düzeni ile de 2050 yılına kadar iklim değişikliği ile mücadele hedeflerine ulaşılması amaçlanıyor.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’na (IRENA) göre de AB, enerji karışımındaki yenilenebilir enerji payını önemli ölçüde artırabilir ve bundan kâr edebilir.
Düşen teknoloji maliyetleri de bu yöne işaret ediyor ve 2020’de düşük karbonlu enerji endüstrisinin ilerlemesi bekleniyor.
Yenilenebilir enerji, değişen iklim koşullarına dayanıklı mı?
Yenilenebilir enerji kaynakları ekonomik şoklara karşı dirençli olabilirken, bu kaynakların değişen iklim modellerine karşı dayanıklılıklarını kanıtlamaya devam etmeleri gerekiyor.
Sıcaklık, yağış, sel veya kuraklık gibi aşırı uçlardaki değişiklikler, yenilenebilir enerji çıktılarını, altyapıyı ve enerji talebini etkileyebiliyor.
Yağışların düşmesi hidroelektrik üretim kapasitesini azalttı
Agora Energiewende’ye göre, Avrupa’da yağışların düşmesi ile geçen yıl hidroelektrik üretim kapasitesi yüzde 6 azaldı.
Bazı bilim adamları, değişen yağış ve sıcaklık modellerinin Kuzey Avrupa’nın hidroelektrik potansiyelini artırabileceğini, güneyde ise azaltabileceğini tahmin ediyor.
Rüzgâr hızlarına ilişkin tahminler ise belirsizliğini koruyor. Küçük değişiklikler bile elektrik çıktılarını büyük ölçüde etkileyebiliyor.
Avrupa’da 2018 yılında, düşük yaz rüzgârları nedeniyle üretim yüzde 20 azaldı.
Güneş enerjisi de belirsiz iklim değişkenleriyle karşı karşıya. Bazı çalışmalar Avrupa’da güneşten daha fazla verim alınabileceğini öngörürken, sıcaklığın aşırı artması durumunda ise fotovoltaik (PV) panellerin verimliliğinin azalabileceği belirtiliyor.
Çevre Analiz Enstitüsü (Institute of Environmental Analytics – IEA) CEO’su Colin McKinnon, “İklim araştırmaları bize aşırı hava olaylarının daha sık olacağını söylüyor. Ama bu ne kadar olacak? Bunlar güvenilir yenilenebilir enerji kaynakları sağlamada hayati sorular.” dedi.
İklim verilerinin özellikle yenilenebilir enerji sektöründeki enerji ihtiyacı ve üretim kapasitenin değerlendirilmesi için şart olduğuna dikkat çeken uzmanlara göre, yenilenebilir enerji üreticilerinin, projelerin ömrü boyunca iklim değişikliği ile ilgili verilere önem vermesi ve bu verileri takip etmesi gerekiyor.
“Arz ve talep iklim koşullarına göre dengelenmeli”
Şebeke işletmecilerinin de iletim hatlarını etkileyen aşırı hava olaylarını öngörmesi, arz ve talebi sel, rüzgâr, fırtına gibi enerji üretimi ve tüketimini etkileyen iklim koşullarına göre dengelemesi gerekiyor.
Avrupa çapında geniş bir yenilenebilir proje portföyüne sahip olan İspanyol şirket Iberdrola’nın iklim ekibine göre, “İklim bilgisi, projelerin farklı aşamalarında karar verme sürecinin bir parçası olarak düşünülmesi gereken kritik bir girdi.”
Şirket, her proje sahasında saha ölçümlerini kısa ve uzun vadeli iklim bilgileriyle birleştiriyor. Rüzgâr enerjisi söz konusu olduğunda Iberdrola, türbinleri kurmak ve ömür boyu üretim kapasitelerini tahmin etmek üzere en iyi sahaları belirlemek için iklim verilerini ve hava modellerini kullanıyor.
İklim verileri, güneş, rüzgâr ve hidroelektrik santrallerin tüketimini ve üretimini hesaplamak için kullanılıyor ve enerji karışımının yeterliliğini incelemek için enerji sistemi modelleri oluşturuluyor.
Dünya Enerji ve Meteoroloji Konseyi’nin (WEMC) Kurucu Direktörü Dr. Alberto Troccoli, “Enerji sektöründe iklim verilerinin kullanımı son beş yılda daha yaygın hale geldi. WEMC, enerji paydaşları için kullanılabilir, neredeyse gerçek zamanlı iklim verileri sağlayan Kopernik İklim Değişikliği Servisi (C3S) operasyonel hizmetine liderlik ediyor.” dedi.
Geçmiş iklim gözlemleri, enerji sistemlerini modellemek için kullanılan en yaygın veri kaynaklarından biri olarak gösteriliyor.
Örneğin, soğuk veya sıcak hava dalgaları gibi geçmiş olaylara ve bunların rüzgâr ve güneş enerjisi üzerindeki etkilerine bakmak, gelecekte benzer bir durumda neler olabileceğine işaret edebiliyor.
Uzmanlara göre daha önce hiç görülmemiş olan 2003 sıcak hava dalgası, 2050 yılına kadar yeni bir norm haline gelebilir.
Bu, gelecekteki enerji sisteminin simülasyonları için dikkate alınması gereken önemli bir veri.
WEMC tarafından sunulan hizmet ile kıtadaki iklim ve enerjinin değişkenliği haritalanıyor. İklim verilerinin, enerji endüstrisinin iklim kaynaklı değişiklikleri tahmin etmesine ve aynı zamanda sıcaklığın kıtadaki elektrik talebini nasıl yönlendirdiğini ve bunun yenilenebilir enerji üretiminin değişkenliğiyle nasıl bağlantılı olduğunu analiz etmeye yardımcı olacağı belirtiliyor.
Iberdrola ekibine göre, “Veriler üretimi en üst düzeye çıkarmak ve artan enerji talebini karşılamak için bir ısı dalgası sırasında farklı elektrik depolama teknolojilerinin nasıl birleştirileceğini analiz etmeye katkıda bulunabilir.”