Delaware Üniversitesi’nden yeni bir araştırma, Amerika’nın Doğu Kıyısında yaşayanların, açık deniz rüzgâr santrallerinin bir sonucu olarak yüzey sıcaklığında veya rüzgâr hızında herhangi bir olası meteorolojik değişiklik hakkında endişelenmemesi gerektiğini gösteriyor.
Araştırma, yaz aylarında sıcaklık üzerindeki etkilerin ihmal edilebilir düzeyde olduğunu, hatta yüzeyde hafif bir soğuma olduğunu gösterdi. Açık deniz rüzgâr santrali alanlarında rüzgâr hızı yüzeyde azalırken, bu azalma kıyı bölgesine ulaşmıyor ve yaz aylarında hakim rüzgâr okyanusa doğru estiği için kıyı topluluğunu etkilemiyor.
Büyük projelerin ABD’de yer almasına az bir zaman kaldığı için araştırmacılar, açık deniz rüzgâr santrallerinin yakınındaki kıyı toplulukları için olası meteorolojik etkileri daha iyi anlamak istediler.
Araştırmanın baş yazarı Maryam Gölbazi, “Bu rüzgâr santralleri 2 binden fazla türbine ev sahipliği yapan büyük bir alanı kaplayacak. Bununla ilgili olarak gördüğüm bir soru, ‘Yüzeydeki meteorolojiyi nasıl etkileyecekler’ veya ‘kıyı topluluğunu nasıl etkileyecekler?’ Bu yüzden toplum için bu soruya bilimsel bir cevap bulmak istedik.” açıklamasını yapıyor.
Araştırmacılar, çalışmalarını yürütmek için New Jersey, New York, Maryland, Rhode Island, Delaware, Massachusetts ve Connecticut gibi Doğu Kıyısı boyunca kıyı eyaletlerini incelediler. Rüzgâr santrallerinin neden olduğu sıcaklık değişimleri, kararlı atmosfer koşullarında en güçlü gibi göründüğünden ve bu istikrarlı koşullar çoğunlukla yaz aylarında meydana geldiğinden, araştırmacılar çalışmalarını 2018 yazının simülasyonlarına dayandırdılar.
Amerika Birleşik Devletleri’nde henüz büyük bir açık deniz rüzgâr santrali kurulmadığı için araştırmacılar potansiyel etkilerine bakmak için bir modelleme yaklaşımı kullanmak zorunda kaldı. Gerçek zamanlı simülasyonlarda tahmin amacıyla kullanılan Hava Durumu Araştırma ve Tahmin (WRF) modelini kullanan araştırmacılar kullanarak bu sayede rüzgâr santrallerinin gelecekteki yüzey etkilerini simüle ettiler.
Ayrıca, gelecekte daha büyük rüzgâr türbinleri kullanılacağından, çapı ve göbek yüksekliği sırasıyla 220 ve 120 metreyi geçen ve nominal gücü 10 MW’ı geçen rüzgâr türbinlerini modellediler.
Çalışmanın sonuçları, genel olarak, rüzgâr türbinlerinin yüzey atmosferi üzerinde insanlar için algılanamaz bir etkiye sahip olduğu ve rüzgâr hızını, türbülansı, sürtünme hızını ve hissedilir ısı akışını biraz azalttığıdır.
Önceki çalışmalar, yüzey ısınmasının rüzgâr türbinleriyle ilişkilendirilebileceğini göstermişti, ancak Gölbazi bu çalışmanın tam tersini gösterdiğini söyledi.
Gölbazi, “Yaz mevsiminde yüzeyde soğuma görüyoruz. Ancak, çok küçük. Soğutma, ortalama olarak yaklaşık 0,05 derece mertebesindedir. Bu miktar ihmal edilebilir ve insanlar için algılanamaz.” dedi. Gölbazi bunu rüzgâr türbinlerinin yüksekliği gibi önemli bir nedene bağlarken, “Türbin yüksekliğinin önemli bir rol oynadığını öğrendik. Gelecekte türbinler daha uzun olacağından, türbinlerin yüzeydeki meteorolojik faktörleri nasıl değiştirdiğini incelememiz gerekiyor.” açıklamasını yaptı.