AA’dan Duygu Alhan’ın haberine göre, IMF’nin “Kritik bir Madde (A Critical Matter)” başlıklı raporunda, elektrikli araçlardan güneş panellerine, rüzgâr türbinlerinden, depolama teknolojilerine kadar çeşitli temiz enerji teknolojilerinde kullanılan nadir toprak elementlerinin üretimini ve ticaretini güvence altına almak isteyen ülkelerin birbirleriyle mücadele edebileceği ve bunun fiyatların artmasına neden olarak yeşil enerji dönüşümünün maliyetini yükseltebileceği uyarısında bulunuldu.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2030’a kadar talebin bakırda 1,5 kat, nikel ve kobaltta 2 kat, lityumda 6 kat artacağı öngörüsünden hareketle söz konusu madenlerin fiyatlarının yükseleceğine işaret edilen raporda, kritik minerallerin gelecek 20 yıl boyunca dünya ekonomisi için ham petrol kadar önemli hale geleceği vurgulandı.
Bakır, nikel, kobalt ve lityum gibi madenler, elektrikli araçların yapımında, pillerde, güneş panelleri ve rüzgâr türbinleri gibi yenilenebilir enerji teknolojilerinde kullanılmaları sebebiyle temiz enerjiye geçiş için kritik rol oynuyor.
Standart bir elektrikli araç pil takımının üretiminde yaklaşık 8 kilogram lityum, 35 kilogram nikel ve 14 kilogram kobalta ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca, şarj istasyonlarının kurulumu önemli miktarda bakır madeni gerektiriyor.
Madencilik faaliyetlerinin her yerde yapılamaması, yapıldığı yerin değiştirilemez olması ve çıkarılan minerallerin ikame edilememesi gibi sebepler ve ithalatın önündeki engeller madencilik sektörünü doğrudan etkiliyor.
“Yeşil koridor” oluşturulması önem taşıyor
Kritik madenlerin tedarikine yönelik gelecekte çıkması muhtemel arz krizlerini önlemek için uluslararası işbirliklerine ihtiyaç duyuluyor.
Rapora göre, Dünya Ticaret Örgütü’nün ihracat kısıtlamaları ve tarifeleri ile ayrımcı sübvansiyonlara ilişkin konularda kural koyma yetkisinin genişletilmesi, ithalata dayalı krizlerin önlenmesi konusunda en iyi çözüm yolu olarak gösteriliyor.
Tam işbirliği sağlanmasının mümkün olmadığı bir durumda dahi kritik minerallerin serbest akışını sürdürmek ve farklı ülkelerden firmalar arasında ayrımcılık yapılmasını önlemek amacıyla bir “yeşil koridor” oluşturulmasına öncelik verilmesi tavsiye ediliyor.
Raporda, maden piyasalarında veri paylaşımını ve standardizasyonu iyileştirmeye yönelik uluslararası bir girişimin de piyasa belirsizliğini azaltabileceği öngörülüyor. Sadece kritik minerallere odaklanacak Uluslararası Enerji Ajansı veya Gıda ve Tarım Örgütü benzeri bir kurumun oluşturulması gerekiyor.
Ayrıca, ülkelerin, emtia arz kaynaklarını çeşitlendirilmesi, madencilik ve depolamaya daha fazla yatırım yapılması ve kritik minerallerin geri dönüştürülmesi gibi stratejiler geliştirerek yaklaşmakta olan sorunun önüne geçebileceği belirtiliyor.
Öte yandan, sanayi politikalarının, ülkeler arası çarpıklıkları ve verimsizlikleri önlemek ve mali riskleri en aza indirmek için rekabetçi piyasalarda firmalara eşit muamele edilmesini sağlamak üzere dikkatli bir şekilde tasarlanması gerektiği ifade ediliyor.