Türkiye’de ilk kez 2014 yılında ortaya çıkan tüketim birleştirme kavramı, 2016 yılında Yenilenebilir Enerji Kooperatifleri’nin kurulması ile yaygınlaşmaya başladı.
Kendi elektriğini üreten kişilerin elektriği daha verimli kullandığını ve daha az kaynak tükettiğini dile getiren Troya Çevre Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Troya Enerji Kooperatifi Kurucu Ortağı Oral Kaya ile Türkiye’de enerji kooperatiflerinin gelişimini ve yenilenebilir enerji üretimine katkılarını konuştuk.
Bildiğimiz kadarı ile Türkiye’de enerji kooperatiflerinin geçmişi çok yakın bir tarihe dayanıyor. Bu nedenle enerji kooperatiflerinin tarihçesi ile başlamak isterim. Enerji kooperatifleri nasıl ortaya çıktı?
Troya Çevre Derneği olarak, 2012 yılının Eylül ayında bir proje çerçevesinde Belçika’ya ziyarette bulunduk. Proje ortağımız bizi bölgelerinde çalışma yapan bir enerji kooperatifi ile tanıştırdı ve enerji kooperatifi kavramı ile ilk kez burada karşılaştık.
Aynı günlerde Çanakkale’nin kuzey sahillerine 14 termik santralin yapılması gündeme geldi. Bölgede yaptığımız çalışmalarda yerelde bir alternatif model geliştirmemiz gerektiğini düşündük ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması ve bu kullanımın özellikle toplumsal tabanlı olması üzerine çalışmaya başladık.
Bu aşamada “enerji kooperatifi” kavramı gündemimize girdi. Araştırmalarımız sonucu ulusal anlamda hiçbir deneyimimizin olmadığını, hatta bu alanda makale sayısının bile çok az olduğunu gördük. Mevzuatta ise bu kavram hiçbir şekilde yer almıyordu.
Ülkemizdeki bu boşluk, bizi yurt dışındaki örneklere yönlendirdi. Kooperatiflerin nasıl ve neden kurulduklarını, ortaklık şekillerini, nasıl bir örgütlenme modeli oluşturduklarını anlamak adına Almanya, Danimarka, Belçika, Hollanda, Fransa, İtalya ve İspanya’yı inceledik.
2014 yılında ülkemizde öz tüketimi geliştirmek için yayınlanan Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetmeliğinde bulunan “tüketim birleştirme” kavramını esas aldık. “Yenilenebilir Enerji Kooperatifi” kavramı ise ilk kez 2016 yılı Mart ayında bahsettiğim Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetmeliğine girdi ve o yıl 10 tane enerji kooperatifi kuruldu. Şu anda Türkiye’de 50 enerji kooperatifi bulunuyor.
Şu an mevzuat anlamında neredeyiz?
Bundan sonraki süreçte yönetmelikte üretilen elektriğin satışı ile ilgili düzenlemeler talep ediyoruz. Mevcut durumda enerji kooperatifleri üretmiş oldukları elektriği sadece Türkiye Elektrik İletişim A.Ş. (TEİAŞ) aracılığı ile devlete satabiliyor.
Biz kooperatifler aracılığı ile üretilen elektriğin direkt o bölgedeki halka ulaşmasını istiyoruz. Bu konuda bir mevzuat değişikliği gerekiyor ve kooperatifler olarak önümüzdeki dönemde bu alanda bir takım lobi faaliyetlerimiz olacak.
Yenilenebilir enerji alanında kooperatifçilik nasıl faydalar sağlıyor?
Yenilenebilir enerji alanına baktığımızda çok teknik bir alan olduğunu görüyoruz. Bu enerji büyük şirketler aracılığı üretiliyor ve pazarlanıyor. Kooperatif modelini ortaya çıkarmamızın ve savunmamızın amacı enerjiyi tüketen kişinin aynı zamanda o enerjinin sahibi, yani üreticisi olmasını sağlamaktır.
Bu durum evinizin bahçesinde yetiştirdiğiniz marulu yine sizin yemenize benziyor. Elektriği başta kendiniz için üretiyorsunuz fazlasını ise şebekeye vererek başka insanların faydalanmasını sağlıyorsunuz.
“Kendi elektriğini üreten kişilerin enerjiyi daha verimli kullandığını ve daha az kaynak tüketimi yaptığını görüyoruz. Bu nedenle de kooperatifçiliği çok önemsiyor ve öneriyoruz.”
Bu alanın daha da gelişmeye ihtiyacı var. Türkiye çok büyük bir coğrafya ve biz Türkiye’de enerjiyi belli başlı noktalarda üretip, oralardan çok uzak mesafelere nakletmek zorundayız.
“Enerji uzak yerlere taşınırken kayıplar yaşanıyor”
Elektriğin uzak noktalara transferinde ne gibi sıkıntılar yaşanabilir?
Enerji transferi sağladığımız her dakika enerjiyi yolda kaybetmemiz anlamına gelir. Çünkü hatlarda mutlaka aşınma payı vardır ve enerji yolda kayıplara uğrar. Bu nedenle bizim üzerinde durduğumuz kavram, enerjinin yerelde üretilip direkt yerelde tüketilmesidir. Bu da ancak yerelde yaşayan insanların işin içine katılması ile olur.
Örneğin, Çanakkale’deki tüketiciler kendi elektriğini Çanakkale’deki bir kooperatif aracılığıyla üretip yine kendisi tüketirse hiçbir enerji kaybı yaşanmaz. Tabii ki üretilen bu elektrik ulusal ağa bağlanmak zorundadır. Ulusal ağa bağlanarak üretilen fazla elektriğin yakın yerlere iletilmesini sağlarsanız, birbirine yakın yerlerde yapılan enerji transferi ile kayıpları da azaltırsınız.
Yerel üretimi çok önemsediğinizi söylediniz. Elektriğin yerelde üretimi başka nasıl faydalar sağlayabilir?
Örneğin, güneş enerjisi santrali kurduğunuzu ele alalım. Bu durum güneş enerjisi panellerinin yerelde yaşayan insanlar tarafından kurulacağı, o panellere yapılacak ayakların veya çekilecek kabloların o yörenin halkı tarafından yapılması anlamına gelir, yani yerelde yaşayan insanlara istihdam sağlarsınız. Böylece yerelde ekonomik bir büyüme sağlarsınız ve hepsinin ötesinde doğacak olan kazançtan yine yereldeki insanlar faydalanır.
Sizce Türkiye’de hangi yenilenebilir enerji alanlarında yatırım yapılmalı?
Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarının hepsinde gerçekten çok iyi. Hiç aklımızın ucundan geçmeyecek akıntı enerjisi için bile İstanbul ve Çanakkale Boğazımızı kullanarak çok büyük bir akıntı alanı yaratabileceğimizi düşünüyoruz. Bu elbette ki çok çok yeni bir alan.
Bunun haricinde Türkiye özellikle jeotermalde çok gelişmiş durumda. Güneş potansiyeli çok iyi, rüzgâr potansiyeli dünyadaki en verimli alanlardan bir tanesi.
Ancak kooperatifler olarak üzerinde durmamız gereken alanın ise biyogaz olduğunu düşünüyorum.
Özellikle köylerde hayvansal ve tarımsal atıkların çok olması biyogazın hızlı bir şekilde üretilmesini sağlayacaktır. Tarım kooperatiflerinin bu konuda bir geçmişi var ve enerji kooperatifleri olarak onlarla işbirliği yapıyoruz. Bu işbirlikleri geliştirilmeli ve hukuki altyapısının da güçlendirilmesi gerekir.
Şu anda kooperatiflerin en fazla üretim yapmasını sağlayan kaynak hangisi?
Türkiye’de kooperatifler olarak güneş enerjisine yönelmiş durumdayız. Güneş potansiyelinin çok yüksek olmasının yanı sıra çok pratik bir kaynak olması da işimizi kolaylaştırıyor.
Örneğin, rüzgâr alanında verimli bir üretimden bahsediyorsak çok sayıda kooperatif ortağına ihtiyacınız var ve en azından 1 MW’lık bir üretim yapmanız gerekiyor. Kooperatiflerin şu anki üretim kapasiteleri ise 500-600 KW civarında. Bu da bize ancak güneş santralleri kurma imkânı veriyor.
Biz Troya Enerji Kooperatifi olarak 250 KW’lık bir güneş enerjisi santrali kurmaya çalışıyoruz. Ayaklarımızın üzerinde durup, üretime başladığımız andan itibaren yeni ortaklar ile 500 KW’a belki de 1 MW’a kadar üretim yapma imkânına sahip olacağız.
Bu şekilde kademeli büyümenin yöntemi de güneş. Rüzgâr, jeotermal ya da hidroelektrik gibi yüksek maliyetli alanlarda bu yatırımları yapamazsınız. Güneşte var olan bir yatırımı büyütmek de kolay, panellere eklemeler yaparak santralinizi büyütebilirsiniz.
Son olarak, kooperatif kurmak ya da bir kooperatif ortağı olmak isteyen kişilere önerileriniz nedir?
Troya Enerji Kooperatifi kendi bölgesindeki enerji tüketicilerini bir araya getirdi. Şu anda 30 gönüllü ortağımız var.
Geçtiğimiz günlerde de Ankara’da dört enerji kooperatifi ve iki sektör temsilcisi bir araya geldik ve neler yapabileceğimiz konusunda fikirlerimizi paylaştık. İnternet üzerinden araştırma yaptığınızda Türkiye’de faaliyet gösteren 50 enerji kooperatifinin bilgilerine ulaşabilir ve onlardan destek alabilirsiniz.
Asıl amacımız ise Türkiye’deki tüm enerji kooperatiflerini bir çatı altında toplayacağımız bir birlik oluşturmak. Biz tüketici olarak başka insanlara da rol model olmak istiyoruz.
Nisan ayında Almanya’nın Frankfurt kentinde Avrupa genelindeki yenilenebilir enerji kooperatiflerinin birliği olan REScoop‘un düzenlediği ve herkesin katılımına açık oturumların yer aldığı “Citizen Energy 2020” konferansına katılacağız. Tüm enerji kooperatiflerinin bir araya geleceği bu konferansta kendi kooperatif yapımızın gelişmesi için daha fazla bilgi sahibi olacağız.
Teşekkürler.