İklim dostu bir ekonomiye geçiş sadece ulusal boyutta değil, tüm dünyayı yakından ilgilendiren önemli bir adım olarak görülüyor.
Avrupa Komisyonu, Yeşil Mutabakatı tüm politika planlarının merkezine koyuyor ve büyüme stratejisini bu yönde belirliyor.
Bununla birlikte, Avrupa’nın diğer ülkelerle işbirliği içinde olması da büyük önem taşıyor. Küçük devletlerin birden fazla sınırı paylaştığı bir kıtada, enerji sistemleri giderek daha fazla birbirine bağlı hale geliyor.
Bu nedenle ulusal eylemler veya bu eylemlerin hiç olmayışı ülke sınırlarının çok ötesinde sonuçlar ortaya çıkarıyor.
Clean Energy Wire’ın (CLEW) derlediği bilgilere göre, Avrupa Birliği (AB) liderlerinin bloğun 2030 iklim hedefini artırma ve 2050 yılına kadar iklim nötr olma kararları memnuniyetle karşılandı.
Bu karar uluslararası iklim eylemine öncülük eden bir karar olarak değerlendiriliyor ve Avrupa ülkelerindeki enerji hedefleri ve iklim politikalarının hiçbir zaman yalnızca ulusal düzeyde belirlenmediğine dikkat çekiliyor.
AB’nin uluslararası anlaşmalarda oynadığı rol merak konusu ve uzmanlara göre, Avrupa’daki enerji piyasaları fiziksel, ekonomik ve düzenleyici bir bakış açısından daha entegre ve birbirine bağımlı bir hale geliyor.
Avrupa’da uyumlu ve birbirine bağlı bir enerji sistemi oluşturulurken, piyasa kuralları ve yasal enerji paketleri de bu yönde düzenleniyor.
AB, 2015’ten beri enerji güvenliği ve dayanışması ile tam entegre bir iç pazar oluşturmayı, araştırma ve rekabet gücünü desteklemeyi planlıyor. Bunun yanı sıra 2050 yılına kadar karbon nötr AB ekonomisi hedefine yönelik atılan adımlarla, enerji verimliliği ve iklim eylemini hızlandırmayı amaçlayan bir Enerji Birliği geliştiriliyor.
Bunun temel amacı, AB tüketicilerine güvenli, sürdürülebilir, rekabetçi ve uygun fiyatlı enerji sağlamak. Kaçınılmaz olarak artan entegrasyonla birlikte, AB çapındaki bu manevralar karşısında Üye Devletlerin egemenliğine ve AB tarafından Üye Devletlere yüklenen yasal yükümlülüklerin hakkaniyetine ilişkin tartışmalar da yaşanıyor.
Uzmanlara göre, iklim krizinin aciliyeti ve sınır aşan doğası göz önüne alındığında, enerjinin artık yalnızca ulusal bir mesele olarak kabul edilemeyeceği giderek daha açık hale gelmiş durumda.
Emisyon azaltımı her derde deva mı, ticarete etkileri ne olacak?
AB iklim eylemi için bir teşvik olarak kabul edilen ancak blok ile ticaret ortakları arasında yeni ticaret anlaşmazlıklarına neden olabileceği belirtilen sınırda karbon vergisi gündemdeki yerini koruyor.
Emisyonların fiyatlandırılması, yerli şirketlerin giderek daha iklim dostu bir şekilde çalışmalarını ve üretim yapmalarını teşvik ediyor.
Ancak Komisyon’un, AB’nin ticaret ortakları ile bir fiyatlandırma yapmaması durumunda, bu durumun rekabet açısından bir dezavantaja dönüşeceğinden ve “karbon kaçağına” yol açacağından endişe ediliyor.
Çok sayıda ülke teorik olarak net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için benzer bir yolda olsalar da, CO2’nin gerçek fiyatı ve üretimdeki çevre standartları ülkeler arasında büyük farklılıklar gösteriyor.
Bu sorunun sınırda karbon vergisi ile çözülebileceği belirtiliyor ve bir ürün AB sınırını geçtiğinde yerel olarak üretilen bir ürünün üreticisinin ödemek zorunda olduğu CO2 maliyetlerinin aynısının o ürüne de eklenmesi planlanıyor.
Bu sürecin nasıl ilerleyeceğini ve 2021 yılında hangi adımların atılacağını hep beraber göreceğiz.