DNV’nin Energy Transition Outlook’un altıncı baskısına göre, enerji güvenliğine artan odaklanma ve artan enerji maliyeti, Avrupa ile dünyanın geri kalanı arasındaki karbonsuzlaştırma hızı farkını güçlendiriyor. Enerji dönüşümünün lideri olarak kabul edilebilecek Avrupa, enerji bağımsızlığını artırmak için yenilenebilir ve enerji verimliliğini ikiye katlayacak. Avrupa’nın gaz tüketimi, Ukrayna’daki savaşın bir sonucu olarak önemli ölçüde düşecek.
Geçen yılki tahminle karşılaştırıldığında, DNV, kıtanın 2050’de doğal gaz miktarının neredeyse yarısını tükettiğini görüyor. Gaz, bugünün yüzde 25’ine kıyasla, 2050’de Avrupa’nın enerji talebinin sadece yüzde 10’unu karşılayacak.
Maliyetin enerji politikasının ana itici gücü olduğu düşük gelirli ülkeler farklı bir eğilim görüyor. Yüksek enerji ve gıda fiyatları, kömürden gaza geçişi tersine çeviriyor ve karbondan arındırma yatırımlarını yavaşlatıyor. Örneğin, Hindistan alt kıtasının enerji karışımındaki gazın payı önümüzdeki beş yıl içinde yüzde 11’den yüzde 7’ye düşerken, kömürün payının artacağı öngörülüyor.
DNV’ye göre, yeni araç satışlarındaki elektrikli araç payı yüzde 50’yi aştığında, küresel elektrikli araç ‘dönüm noktası’ 2033’e ertelendi.
Bununla birlikte, mevcut krizin genel enerji geçişi üzerindeki etkisi, uzun vadede yenilenebilir kaynakların düşen maliyetleri ve artan karbon maliyetleri tarafından ağır basıyor.
Konuyla ilgili açıklama yapan DNV Grup Başkanı ve CEO’su Remi Eriksen, “Enerji piyasasındaki türbülans, yüzyılın ortalarına doğru karbondan arındırma yolunu önemli ölçüde değiştirmiyor. Küresel enerji geçişinin en güçlü motoru, enerji sistemine mevcut kısa vadeli şoklardan daha ağır basacak olan güneş ve rüzgâr enerjisi maliyetlerinin hızla düşmesidir.” dedi.
Güneş ve rüzgâr elektrik üretimine hakim olacak
DNV’nin tahmininde ilk kez, 2050 yılına kadar küresel enerji karışımının yüzde 50’sinin biraz üzerinde fosil olmayan enerji dalgalanması görülüyor. Bunun başlıca nedeni olarak da elektrik üretiminin büyümesi ve yeşillendirilmesi olarak belirtiliyor.
Çalışmaya göre, önümüzdeki 30 yıl içinde elektrik üretimi iki katından fazla olacak ve payı küresel enerji karışımının yüzde 19’undan yüzde 36’sına yükselecek. Güneş ve rüzgâr enerjisi, çoğu yerde halîhazırda en ucuz elektrik üretim biçimi olurken, 2050 yılına kadar sırasıyla 20 ve 10 kat büyüyecek ve sırasıyla yüzde 38 ve yüzde 31 pay ile elektrik üretimine hakim olacak. Yenilenebilir enerji harcamalarının önümüzdeki on yılda iki katına çıkarak yılda 1300 milyar doları aşması ve 2030’da şebeke harcamasının yılda 1000 milyar doları aşması bekleniyor.
DNV, kömür tüketimindeki kısa vadeli artışın, 2014’teki zirvesiyle enerji karışımından hızla çıkmasını engelleyemeyeceğini öngörürken, petrolün 2030’dan itibaren keskin bir şekilde düşmeye başlayacağını belirtiyor. Ukrayna’daki savaşın bir sonucu olarak, küresel gaz tüketiminin de önceden tahmin edilenden daha düşük olması bekleniyor.
2024’ten sonra yüksek gelirli ülkelerde yeni petrol ve gaza ihtiyaç olmayacak
DNV’nin bu yılki araştırması, 2050 yılına kadar net sıfır emisyon elde etmek ve küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlamak için en uygun yolu olan Net Sıfıra Giden Yol’u da içeriyor. Buna göre DNV, gezegenin 2100 yılına kadar 2,2°C ısınma yolunda olduğunu tahmin ediyor. 2050’ye kadar net sıfıra ulaşmak için de küresel emisyonlarının her yıl yüzde 8 oranında azaltılması gerekiyor.
Net Sıfıra Giden Yol’a göre, 2024’ten sonra yüksek gelirli ülkelerde ve 2028’den sonra orta ve düşük gelirli ülkelerde yeni petrol ve gaza ihtiyaç olmayacak. Bunun için de yenilenebilir kaynaklara ve şebekeye yapılan yatırımların çok daha hızlı ölçeklenmesi gerekirken, yenilenebilir enerji yatırımlarının üç katına çıkması ve şebeke yatırımlarının önümüzdeki 10 yıl içinde yüzde 50’den fazla büyümesi gerekiyor.