Yazar: Dr. İlker ŞENGÜLER
2022’de azalan su seviyeleri Afrika’daki gıda krizini artırırken, Avrupa’da üretimi olumsuz etkiledi, Çin’de fabrikaların kapanmasına yol açtı. Su kıtlığı ayrıca ABD’yi batı eyaletlerinde su salınımını sınırlamaya zorladı. Latin Amerika’da ise sosyal huzursuzluğu tetikleyerek şirketler ve topluluklar arasındaki gerilimi üst seviyelere çıkardı. Malesef 2023 yılı için tahminler daha kötü. Su sıkıntısı yeni normal haline gelecek ve nehir su seviyeleri yeni dip seviyelerine çekilecek. Çok daha önemli olan ise küresel olarak şirketlerin üçte ikisinin, operasyonlarında veya tedarik zincirlerinde önemli su riskleriyle karşı karşıya kalacak olması.
Ülkeler içinde, 1980’lerden bu yana keskin bir şekilde artan suyla ilgili çatışmaların sayısı, 2023’te yeni zirvelere ulaşacak. Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde en büyük olacak olan su kıtlığı çatışmalara neden olacak. Su kıtlığı ayrıca Orta Doğu’da; Suriye, Irak ve Yemen’de mülteci akımını tetikleyecek, Kuzey Afrika’da; Cezayir, Fas ve Tunus’da ekonomik beklentileri tehdit edecek ve Afrika boynuzunda; Etiyopya, Kenya ve Somali’de gıda fiyatlarının yükselmesine ve çiftçileri göçe zorlaması nedeniyle gıda güvensizliğini artıracaktır. Yerel eşitsizlik üzerindeki yayılma etkileri, yüksek enflasyon, işsizlik, hastalık salgınları ve enerji kıtlığı gibi diğer ekonomik ve sosyal krizlerle birleştiği yerlerde toplumsal huzursuzluğu da artıracaktır. Su sıkıntısının sonuçları daha da kötüleşirken, ülke yönetimlerinin bunlarla başa çıkma becerileri maalesef daha iyi noktalara çıkamayacaktır. Su varlığında kalıcı bir azalmayı yeterince başaramayan politika yapıcılar, kaynakları aniden kısıtlayan ve yeniden dağıtan kısa vadeli acil durum önlemlerine güvenecekler, görünürde hızlı düzeltmeler olamayacaktır.
Onlarca yıldır, tatlı su çekiminin %70’ini oluşturan bir sektör olan tarımda kullanım ne yazık ki çok pahalı olan tuzlu sudan arındırma prosesleri gibi teknolojik çözümlere yeterli ölçüde yatırım yapılmamasına yol açtı. Tarafların konferansları veya COP’lar olarak bilinen iklim ve biyoçeşitlilik uluslararası müzakereleri ivme kazandı ancak önemli bir ilerleme kaydedilemedi. Üzülerek söylemek gerekirse, maalesef yaklaşan BM Su Konferansı gibi diğer küresel girişimler de yakın bir gelecekte su sıkıntısını azaltmaya yönelik çözümler üretecek gibi görünmemektedir.