Yeni bir araştırma, yenilenebilir enerji tüketimi, yeşil teknoloji inovasyonu ve doğrudan yabancı yatırımların (FDI) karbon emisyon yoğunluğu üzerindeki etkilerini gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında karşılaştırdı. 2000-2019 yılları arasında 33 gelişmiş ve 42 gelişmekte olan ülke verilerini analiz eden çalışma, çarpıcı bulgular ortaya koydu.
Araştırmaya göre, yenilenebilir enerji kullanımı karbon emisyon yoğunluğunu azaltmada önemli bir rol oynuyor. Ancak bu etkinin en güçlü olduğu yerler, yüksek karbon emisyon seviyelerine sahip olan gelişmekte olan ülkeler. Rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir kaynakların kullanımı, bu ülkelerde karbon salımını düşürerek sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlıyor.
Yeşil teknolojilerin karbon emisyonlarını azaltmadaki etkisi, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde gözlemlendi. Fakat, gelişmekte olan ülkelerde bu etkinin daha belirgin olduğu ortaya çıktı. Araştırmacılar, bu ülkelerde teknolojik yeniliklerin fosil yakıtlara olan bağımlılığı daha hızlı azalttığını vurguladı.
Doğrudan yabancı yatırımlar (FDI) ise farklı sonuçlar doğuruyor. Gelişmekte olan ülkelerde FDI, genellikle “kirletici sanayi etkisi” yaratarak çevreyi olumsuz etkileyebiliyor. Gelişmiş ülkelerde ise, beklenen “çevre dostu etkisi” tam anlamıyla gerçekleşmiyor. Araştırma, FDI’nin yeşil teknoloji inovasyonunun etkisini de azaltabildiğini, bu nedenle yatırım politikalarının çevresel faktörleri göz önünde bulundurarak düzenlenmesi gerektiğini belirtiyor.
Araştırma, karbon emisyonlarının azaltılması için politika yapıcıların ülke özelinde çözümler geliştirmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, çevresel sürdürülebilirliği ekonomik büyüme ile dengelemenin zorluğuna rağmen, yeşil önlemlerin daha etkili olduğu vurgulanıyor.