2024 Şubat ile 2025 Nisan arasında iletim seviyesinden yapılan bağlantı başvurularının yüzde 65’inin şebeke yetersizliği nedeniyle reddedildiği Türkiye’de, Mayıs 2025 itibarıyla iletim ve dağıtım seviyelerinde sadece 0,52 GW’lık bir kapasite kalmış durumda. Bu durum, güneş enerjisinde büyümenin önündeki en büyük engelin bağlantı kısıtları olduğunu net biçimde ortaya koyuyor.
Ancak Ember’in yayımladığı rapor, bu engelin aşılmasının bir yolunu gösteriyor: var olan rüzgâr ve hidroelektrik santrallerine entegre edilecek hibrit güneş sistemleri. Mevcut ekonomik koşullar göz önüne alınarak yapılan analiz, hibrit projelerle 8 GW’lık ilave kapasitenin mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Üstelik finansman koşullarının iyileşmesiyle bu potansiyelin 25,6 GW’a kadar çıkabileceği öngörülüyor.
Sadece 8 GW’lık kapasitenin devreye alınması bile Türkiye’nin toplam güneş enerjisi kurulu gücünü 30 GW’a çıkararak, güneşi kurulu güç açısından tüm enerji kaynaklarının önüne geçirebilir. Ember’e göre, bu potansiyel 2024 yılında değerlendirilmiş olsaydı, güneş ve rüzgârın toplam elektrik üretimindeki payı yüzde 21,6’ya ulaşarak, bu iki kaynak ithal kömürün ardından ikinci sıraya yerleşebilirdi.
Hibrit sistemler kuraklığa karşı da direnç kazandırıyor
Hibrit güneş santrallerinin bir diğer avantajı da mevsimsel üretim düşüşlerine karşı direnç sağlamaları. 2021 yılında yaşanan kuraklık nedeniyle hidroelektrik üretimi önceki yıla kıyasla 9 puan azalmıştı. Ember’in analizine göre, o dönemde hibrit sistemler yaygın olsaydı hidroelektrik üretimi yaklaşık 2,5 puan artabilirdi.
2024 verileri de hibrit projelerin katkısını gözler önüne seriyor. Bu yıl hibrit sistemler, 25 rüzgâr ve hidroelektrik santraline ortalama yüzde 14’lük bir ek üretim katkısı sağladı. Bu sayede santrallerin kapasite faktörü ortalama 5 puan, yaz aylarında ise 7,3 puan arttı. Örnek projelerden biri olan Malatya’daki bir rüzgar santralinde kapasite faktörü 20 puan, Adıyaman’daki bir HES’te ise 13 puan yükseldi.
Ayrıca, analizde hibrit güneş kapasitesinin yaklaşık yüzde 46’sının barajlı HES’lerde ve yüksek güneş potansiyeline sahip bölgelerde yoğunlaştığı da vurgulanıyor. Bu durum hibrit santralleri, kuraklık riskine karşı güçlü bir çözüm haline getiriyor.
“Mevzuat değişirse büyük potansiyel devreye girebilir”
Ember Enerji Analisti Çağlar Çeliköz, Türkiye’nin enerji dönüşüm sürecinin şebeke kapasitesi yetersizlikleri nedeniyle yavaşladığını belirterek, hibrit güneş projelerinin mevcut bağlantı altyapısı kullanılarak hızla devreye alınabileceğine dikkat çekti. Çeliköz, “Üretime ciddi katkı sağlayan bu projeler, mevzuatta yapılacak küçük değişikliklerle çok daha hızlı hayata geçirilebilir.” dedi. Çeliköz’e göre, özellikle birincil kaynağın santral sahasında yer alma zorunluluğu ve kapasite sınırı gibi kısıtlamaların kaldırılması, süreci hızlandırabilir.
HESİAD: “Hibritler sistem güvenliği için kritik öneme sahip”
Hidroelektrik Santralleri Sanayi İşadamları Derneği (HESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Elvan Tuğsuz Güven de, HES’lerde yaşanan üretim düşüşlerine rağmen bu santrallerin enerji arzında kritik rol oynamaya devam ettiğini belirtti. Güven, “Kuraklık kaynaklı üretim kayıplarının telafisi için hibrit güneş sistemleri tek gerçekçi çözüm. Ancak bu yatırımların önündeki kapasite tahsisi sorunları kaldırılmalı ve izin süreçleri hızlandırılmalı.” dedi.
Güven, hali hazırda enerji üretimi için ayrılmış alanlarda hibrit projelerin ivedilikle onaylanmasının enerji güvenliği açısından zorunlu olduğunu da sözlerine ekledi.