Avrupa Komisyonu tarafından hayata geçirilecek ve uzun zamandır gündemde olan Avrupa Yeşil Düzeni’nin finansman, mevzuat ve ticarete etkilerini ve bu düzenlemenin Türkiye’ye olası yansımalarını Avrupa Komisyonu Enerji Genel Müdürü Baş Danışmanı Dr. Tudor Constantinescu’ya sorduk.
Dr. Tudor Constantinescu
Avrupa Yeşil Düzeni Ekim 2020’de geçerli hale gelecek. Enerji sektörüne yönelik politika ve hedefler 2020, 2030 ve 2040 yılları için daha önceden duyurulmuştu. Yeşil Düzen’le birlikte bu hedeflerde değişikliklere gidilecek mi? Finansman, mevzuat, izleme ve uygulama konusunda ne gibi farklılıklar olacak?
Başkan Von der Leyen’in yönetimindeki Avrupa Komisyonu, başından itibaren Avrupa Yeşil Düzeni’nin beş yıllık görev süresi boyunca en fazla öncelik vereceği konu olduğunu açıkça ifade etti.
Esas hedefimiz, 2050 yılı itibariyle sıfır karbon bir ekonomiye geçiş olup, Yeşil Düzen ile tüm politika alanları ve bütün sektörlerdeki yaklaşımımızı koordine etmek. Ayrıca, Yeşil Düzen’e ulaşmaya yönelik faaliyetler ekonomilerimizin modernizasyonunu destekleyerek, COVID-19 krizinin yaşandığı bir ortamda ekonomilerin toparlanmasına yardımcı olacaktır.
Enerji, kuşkusuz dönüşüm sürecinde kritik öneme sahip alanlardan biri. Avrupa ekonomisine baktığımızda enerji üretiminin, iletiminin ve dönüşümünün Avrupa Birliği’ndeki (AB) emisyon salınımların yüzde 75’inden sorumlu olduğunu görüyoruz.
Yeşil Düzen; AB enerji politikasının üç ana önceliği olan tedarik güvenliği, finansman gücü ve sürdürülebilirliğin ön plana çıkarılmasını ve enerji sistemimizin karbondan arındırılmasını hedefliyor. Bununla birlikte maliyet açısından uygun, enerji verimliliğine sahip ve güvenli bir sisteme geçilmesi açısından da tamamlayıcı bir rol oynamayı amaçlıyor.
Aynı zamanda, bazı alanlarda diğerlerine nazaran daha büyük çaplı bir dönüşüm görülüyor ve bu nedenle hiç kimseyi ya da hiçbir bölgeyi unutmamamız, herkesi kapsam dâhiline almamız gerekiyor.
Komisyon; 2050 yılı sıfır karbon hedefinde tutarlılığı sağlamak amacıyla Birliğin 2030 yılı itibariyle sera gazı salınımını hedeflenenden daha da düşük bir seviyeye indirmesini değerlendirmeli ve buna yönelik teklifler getirmeli.
Bu yeni düzende ele alınan önemli sektörlerden biri de enerji sektörü. Enerji sektörüne yönelik ne tür faaliyetler gerçekleştirilecek? Üye ülkelerin tamamı, bu faaliyetleri gerçekleştirmeye yetecek girişimlerde bulunacaklar mı? Geçmişte tüm ülkeler hedeflere ulaşma açısından aynı performansı gösterebildiler mi?
Avrupa’daki mevcut ve yetersiz renovasyon, yani yenileme oranını üç katına çıkarmayı amaçlayan “renovasyon dalgasıyla” binalarımızın enerji verimliliğini daha da artırmaya odaklanacağız. Yenilenebilir enerji kaynaklarının mevcut enerji sistemimize entegrasyonunu kolaylaştırarak, yenilenebilir enerjinin payını da artırmamız gerekiyor.
Bunu başarabilmek için, elektrik, ısıtma ve soğutma, taşımacılık, doğal gaz ve tarım sektörlerinde inovasyonu teşvik edecek ve bu sektörlerin entegrasyonunu daha da güçlendirecek akıllı çözümlere yönelmemiz gerekiyor. Bunun gerçekleştirilmesine katkı sunmak için, daha fazla yenilenebilir enerjiye ihtiyaç olacak. Açık deniz (offshore) rüzgâr enerjisi ile yenilenebilir enerjiyi geliştirmeye yönelik yeni stratejiler de bu hususta katkı sağlayacaktır.
Yeşil Düzen’in Türkiye’ye yansımasını nasıl olacağını öngörüyorsunuz?
Yeşil Düzen, önceden belirlenmiş bir kural olarak sadece Üye Devletler için geçerlidir. (Komisyon’un 2050 yılı itibariyle Avrupa ekonomisini karbondan tamamen arındırmaya yönelik teklifi gibi)
Halen hazırlık aşamasında olan ve ileride uygulanması öngörülen Yeşil Düzen önlemleri Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi tarafından kabul edilir edilmez AB müktesebatının bir parçası haline gelecek.
Katılım sürecinin bir parçası olarak ve uygun olması halinde, aday ülke sıfatıyla Türkiye’nin, bu önlemlere uyum sağlaması, uygulamalarını bu önlemlerle uyumlu hale getirmesi yerinde olacaktır.
Avrupa Yeşil Düzeni’ne geçiş dâhilinde tanımlanan mali desteğin (1 trilyon Avro) bugüne kadar tahsis edilen mevcut fonlardan daha fazla olacağı ifade ediliyor. Ülke ve sektör açısından bakıldığında bu tutarın kaynağı ne olacak? COVID-19’la mücadelenin devam ettiği bu günlerde bu hedefe nasıl ulaşılabilir?
Şu an için odaklandığımız nokta COVID-19’la mücadele. Avrupa Yeşil Düzeni’nin uygulanmasına ilişkin çalışmalarımız devam ediyor. İklim krizi halen bir gerçeklik olmayı sürdürüyor, dikkatimizi ve çabalarımızı bu konuya adamamızı gerektiriyor.
Yeşil Düzeni gerçeğe dönüştürmek için finansmana ve yatırıma ihtiyaç duyuyoruz. 2030 iklim ve enerji hedeflerimize ulaşmak için, yıllık tahmini 260 milyon Avro yatırıma ihtiyacımız var. Kamunun sağladığı kaynak, bu masrafı tek başına karşılamıyor.
Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, hidrojen, akıllı enerji şebekeleri ve düşük karbonlu taşımacılığa yatırım yapmaya ağırlık vermek durumundayız. Bu bağlamda, Komisyon sürdürülebilir iş ve büyüme yaratacak projeleri finanse etmek amacıyla 1 trilyon Avro tutarında kaynak yaratabilecek Yeşil Düzen Yatırım Planı’nı sundu.
Son olarak, geçişin de adil olması gerekli. Bunun için kömüre ve diğer fosil yakıtlara dayalı olan ve büyük sıkıntılarla karşı karşıya bulunan bölgelerde gerekli kamu ve özel sektör yatırımlarını teşvik etmeye yönelik bir dizi unsur olan Adil Dönüşüm Mekanizması’nı devreye sokmuş durumdayız. Bu da, en fazla risk altında bulunan kişi ve bölgelere yönelik olan Adil Dönüşüm Fonu’na 2021-2027 AB Bütçesi’nden tahsis edilen 7,5 milyar Avro’luk yeni bir finansmanı kapsıyor.
Türkiye’nin AB’nin iklimle ilgili desteklerinden en çok yararlanan ülkelerden biri olduğunu biliyoruz. Komisyon iklim değişikliğiyle mücadeleye ne kadar bütçe ayırmayı planlıyor?
İklim değişikliğiyle mücadele konusunda en fazla hibeyi AB sağlamakta ve iklim değişikliğinin toplam bütçesinin yaklaşık yüzde 20’lik bir kısmını karşılamaktadır. Diğer üçüncü ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye, AB’nin uluslararası iklim destek önlemlerinden en fazla yararlanan ülke. Katılım öncesi mali yardımın (IPA) bir parçası olarak, Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği önlemleri de dâhil olmak üzere AB’nin özellikle enerji alanındaki kaynaklarından yararlanıyor. Enerji sektörüne sağlanan IPA yardımıyla, 2014-2020 döneminde aşağıdaki hedeflerin yerine getirilmesi öngörülüyor:
- Türkiye’nin Avrupa elektrik ve doğal gaz piyasalarıyla enterkonneksiyonunu ve entegrasyonunu artırmak;
- AB’nin kaynak verimliliği ve iklim eylemi hedeflerine uygun şekilde enerji verimliliğini ve yenilenebilir enerjileri özendirmek ve
- Türkiye’nin, müktesebat ve AB standartlarıyla uyumluluğunu sağlamak amacıyla nükleer güvenlikle ilgili düzenlemelerini ve operasyonel çerçevesini iyileştirmek.
AB, 2014-2020 döneminde enerji sektörüne 62,4 milyon Avro tahsis etmiş bulunuyor. Finansmanla ilgili faaliyetler, hedefler ve finansman türleriyle ilgili daha fazla bilgi, AB’nin (ilk olarak 2013’te kabul edilen ve en son Ağustos 2018’de değişikliğe uğrayan) 2014-2020’nde yer almaktadır.
AB’nin bir sonraki Çok Yıllı Mali Çerçevesi (MFF), halen Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nde detaylı olarak tartışılıyor. Komisyon, iklim değişikliğiyle mücadeleye önümüzdeki yedi yıl süresince AB bütçesinden yüzde 25’lik bir pay ayırılmasını öneriyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının Yeşil Düzen kapsamında oynayacağı rol ne olacak?
Yenilenebilir enerji, Yeşil Düzen’in bir parçası. Yapılan tüm analizlere göre sıfır karbon bir ekonomiye ulaşmak için yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji karmasının orta safhaya geçmesini gerektiriyor. 2030’da yenilenebilir kaynakların enerji üretiminin yüzde 55’ini temsil etmesi bekleniyor.
Bu oranın 2050 perspektifiyle yüzde 80’in üzerinde olması bekleniyor. Enerji sistemlerinin birbirleriyle bağlantı kurmasını sağlamamız ve yenilikçi teknolojileri ve modern altyapıyı (örneğin; enerji depolama, hidrojen) teşvik ederek yenilenebilir kaynakların enerji şebekesiyle olan bağlantısını daha iyi kurmamız ve yenilenebilir enerji kaynaklarını şebekeye entegre etmemiz gerekiyor. Avrupa’nın açık deniz (offshore) rüzgâr enerjisinin tüm potansiyelini geliştirmeyi de planlıyoruz.
Ayrıca, Yeşil Düzen, enerji verimliliğiyle ürünlerin eko-tasarımını da ciddi ölçüde artıracak, tüketicileri daha güçlü bir noktaya getirerek Üye Devletlerin enerji yoksulluğunu çözmelerine yardımcı olacak ve AB enerji standartlarının küresel düzeyde geliştirilmesini sağlayacak.
Son olarak da ısıtmanın, ulaşım ve sanayinin karbondan arındırılmasını desteklemek üzere yenilenebilir enerjiden üretilen elektriğin hidrojene dönüştürülmesine imkân vererek, doğal gaz sektörünü karbondan arındırmamız ve akıllı entegrasyonu teşvik etmemiz gerekiyor.
Yeşil Düzen’le birlikte, Avrupa kaynaklı finansman imkânlarında ve Türkiye ile yenilenebilir enerji yatırımlarındaki işbirliklerinde bir artış olması öngörülüyor mu?
Türkiye’nin büyük bir yenilenebilir enerji potansiyeli bulunuyor. Geride bıraktığımız yıllarda Türkiye’de bu alanda kayda değer bir ilerleme yaşandı. Bu olumlu gelişimin devam etmesi için, Türkiye’nin yurt dışından daha fazla yenilenebilir enerji yatırımı çekmesi gerekecek.
Yapılacak ilave dış yatırımlar, genellikle Türkiye’nin düzenlemeyle ilgili mevcut yapısına (ulusal yenilenebilir enerji destek önlemleri, açık artırma sisteminin niteliği ve şeffaflığı, hukukun üstünlüğü vb.) dayalı olarak gerçekleştirilecek. Son zamanlarda Türkiye yenilenebilir enerji sektöründe giderek daha fazla yerel içerik kuralını uyguluyor. Yerel İçerik Kullanma Zorunluluğu, AB’nin düşüncesine göre Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ile uyumlu bir uygulama değil. Dolayısıyla, bu tür yenilenebilir enerji projelerinin gelecekteki finansmanı, Avrupa Yatırım Bankası ve diğer Uluslararası Finans Kuruluşları açısından çok zor olabilir.
Enerji verimliliği, birçok ülkenin gündeminin önemli bir maddesini oluşturuyor. Türkiye, bu konuda çok sayıda yasa, düzenleme ve strateji hazırladı. AB ile karşılaştırdığımızda, bu konuda bazı uygulamalar olduğunu ancak mali desteğin görece az olduğunu görmekteyiz. AB’nin bu konudaki önceliği nedir ve Türkiye’deki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
AB Enerji Birliği, “önce enerji verimliliği” prensibini uygulamaya koymuş durumda. AB mevzuat ve programları, meskenden sanayiye kadar tüm sektörlerde enerji verimliliğini artırmaya yönelik potansiyeli karşılamayı hedefliyor. Bu konudaki gelişmeleri, Ulusal Enerji ve İklim Planları dâhilinde gözden geçirmeye devam ediyoruz ve gerekli olması halinde, özellikle daha iddialı bir Yeşil Düzen bağlamında ek önlemler alınmasını önereceğiz.
Türkiye’de enerji verimliliği konusunda halen büyük bir potansiyel bulunuyor. (Binaların renovasyonu, enerji yoğun endüstrilerin modernizasyonu, akıllı sayaçlar ve ev aletlerine ilişkin eko-tasarım önlemleri gibi) Enerji verimliliği önlemleri, Türkiye’nin enerjide ithalata bağımlılığının ve ülkenin enerji yoğunluğunun azaltılmasına katkı sağlayabilir.
AB, Türkiye’nin (ev aletlerinin eko-tasarımı ve enerji etiketlemesi gibi) Gümrük Birliğiyle ilgili alanlara ilişkin taslak mevzuatını gözden geçirerek halen Türkiye’yi düzenleme konusunda desteklemeyi sürdürüyor.
AB, Yeşil Düzen konusunda komşu ülkelerle birlikte çalışmayı da planlıyor. Halen müzakere edilmesi gerekli olan Çok Yıllı Mali Çerçeve (MFF) kapsamında enerjide yapısal değişimi, yani enerji dönüşümünü gerçekleştirmek için ileride dışarıdan destek almayı da düşünebilir.
Türkiye şu anda Paris Anlaşması’na taraf değil. Yeşil Düzen’in yürürlüğe girmesinin ardından bu durum Türkiye-AB ticari ilişkilerini nasıl etkileyecek? Örneğin, bazı enerji yoğun ürünlerin ticaretinde kota ve finansman gibi konuları gündeme getirilebilir mi?
AB, ekonomisini 2050 itibariyle tamamen karbondan arındırmayı planlıyor. AB ekonomisinin karbondan tamamıyla arındırılması, sadece AB açısından değil hepimiz açımızdan yararlı olacaktır. Bu geçiş dönemi süresince haksız rekabetten kaçınmak için AB, aşırı karbon kullanımına dayalı malların ticaretiyle ilgili muhtemel bir karbon düzenleme mekanizması üzerinde kafa yoruyor. Bu tür bir mekanizmanın, DTÖ ile uyumlu bir şekilde tasarlanıp tasarlanamayacağını bekleyip göreceğiz. Bu konuda henüz alınmış bir karar yok.