Aralarında Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü (International Institute for Sustainable Development, IISD), Columbia Üniversitesi ve Stockholm Çevre Enstitüsü’nün (Stockholm Environment Institute, SEI) de bulunduğu 14 kurum, Covid-19 salgınının başlangıcından bu yana, G20 ülkelerinin enerji sektörü ile ilgili sunduğu taahhütleri takip ediyor.
G20’de yer alan ülkelerin kamu finansmanı taahhütlerinin yanı sıra, enerji üretimi ve tüketimiyle ilgili diğer hükümet politikaları hakkında haftalık güncellemeleri de içeren bu bilgiler, Enerji Politikaları Takibi (Energy Policy Tracker) internet sitesinden paylaşılıyor.
Sitede dün yayımlanan rapora göre, G20 ülkeleri fosil yakıtlara 151 milyar dolar, temiz enerji teknolojilerine ise 89 milyar dolar finansman sağlama taahhüdünde bulunuyor.
Fosil yakıtlara aktarılan finansmanın yalnızca yüzde 20’sinin iklim hedefi belirlemek veya kirliliğin azaltılması gibi koşullara tabi tutulduğunu gösteren raporda, temiz enerji teknolojilerine sağlanacak desteğin, çevre koruma standartlarını ne şekilde sağlayacağı konusundaki belirsizlik ise sürüyor.
Yeşil iyileştirme prensiplerine aykırı mı hareket ediliyor?
G20 ülkelerinin maliye bakanlarının 18-19 Temmuz tarihleri arasında bir araya gelmelerine günler kala sunulan rapordaki veriler, mevcut Covid-19 kurtarma paketlerinin, dünya liderlerinin sıklıkla vurgu yaptığı “yeşil iyileşme” prensiplerine aykırı olarak geliştirildiğini gösteriyor.
“Fosil yakıtlara, temiz enerjiden daha fazla yardım sağlanıyor”
Üst düzey politikalarda yeşil ekonomik toparlanma ihtiyacı sıkça dile getirilse de veriler, gerçekleşen kamu finansmanının fosil yakıt üreticilerine ve havayolu gibi yüksek karbonlu sektörlere sunulan yardımların, temiz enerjiye kıyasla yüzde 70 daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.
IISD Uzmanı ve Enerji Politikaları Takibi Proje Koordinatörü Dr. Ivetta Gerasimchuk, “Hükümetlerin Covid-19 krizine verdikleri tepki, küresel salgının öncesinde var olan eğilimleri devam ettiriyor, hatta güçlendiriyor. Ulusal ve bölgesel ölçekteki karar vericiler, fosil yakıt kullanımını ve üretimini büyük ölçüde sübvanse ediyor.” ifadelerini kullandı.
Petrol, doğalgaz, kömür gibi fosil yakıtlara dayalı elektrik üretimi yeniden canlandırılmış durumda olduğunu dile getiren Gerasimchuk, “Aynı zamanda, hâlihazırda temiz enerjiye dayalı enerji dönüşümünü hayata geçirmeye başlayan ülkeler, teşvik ve ekonomik iyileştirme paketlerini bu amaç doğrultusunda kullanıyor.” açıklamasında bulundu.
Türkiye’de durum ne?
Enerji Politikaları Takibi’ne göre Türkiye’de Covid-19 sürecinde devreye giren destek paketlerinde iklim krizi ile mücadele odağının eksik olduğu ortaya koyuluyor.
Teşviklerin alt kalemlerinde mali büyüklüklere ilişkin bilgiler henüz eksik olsa da genel anlamda bir gruplandırma yapıldığında 3 milyar dolarlık bir kaynağın fosil kaynak yoğun yatırımlara yönlendirildiği belirtiliyor ve teşviklerin de ekonomide beklenen düşük karbonlu dönüşümü gerçekleştirecek şekilde koşullandırılmadığı ortaya koyuluyor.
Ekonomist Bengisu Özenç Enerji Politikaları Takibi’nin Türkiye verileri ile ilgili yaptığı değerlendirmede,
“Covid-19 salgını ciddi bir sağlık tehdidi olmasının yanında, yakın tarihte karşılaştığımız en büyük ekonomik krizin de ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu krizle birlikte ulusal ve uluslararası seviyede eşi görülmemiş büyüklükte destek paketlerinin açıklandığına şahit oluyoruz. İklim krizinin de bir parçası olduğu çoklu kriz ortamında harekete geçirilen bu kaynaklar, gelecekte şiddetini artıracak sistemik krizleri önlemek açısından önemli bir fırsatı barındırıyor. Bunun için desteklerin sağlıklı, adil ve sürdürülebilir bir geleceği hedefleyen bir ekonomik toparlanma çerçevesinde ele alınması gerekli.” açıklamasında bulundu.
“Türkiye destek paketlerinde yenilenebilir enerjiyi öncelik vermeli”
Enerji politikalarının, düşük karbonlu ve sürdürülebilir bir geleceğe geçişte kilit bir öneme sahip olduğunu dile getiren Özenç, “Dönüşümün ekonomik büyümeden ödün vermeden, yeni istihdam kapasitesini geliştirerek yapılabileceği yönündeki bulguların sayısı ise her geçen gün artıyor.
Türkiye’nin de bu fırsatları yakalayabilmesi için, destek paketlerinde yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, elektrifikasyon düzeyinin artırılması gibi düşük karbonlu enerji dönüşümü alanlarını öncelik vermesi, gerekiyor.” dedi.
200’den fazla yasal altyapı ve politika süreci inceleniyor
G20 ülkelerinden 200’den fazla yasal altyapı ve politika oluşturma sürecini inceleyen Enerji Politikaları Takibi, bu politikalarda taahhüt edilen miktarları bir araya getirerek genel toplama ulaşıyor.
Yapılan incelemede, farklı enerji teknolojilerine yönelik, fosil yakıtlar ve temiz enerji teknolojileri için sunulan finansman, koşullu ve koşulsuz olarak ikiye ayırıyor.
“Fosil yakıt politikalarıyla önümüzdeki onlarca yıl boyunca tehlikeli emisyon salımına devam edilecek”
Yurtdışı Kalkınma Enstitüsü (Overseas Development Institute-ODI) Kıdemli Araştırma Görevlisi Angela Picciariello, “Son aylarda hükümetler tarafından yürürlüğe konulan çok sayıdaki temiz enerji politikasına rağmen, fosil yakıt endüstrisinin karar vericilere yönelik yoğun lobi çalışmasını görüyoruz. Bu durum, koşullu olarak adlandırılan fosil yakıt politikalarıyla önümüzdeki onlarca yıl boyunca tehlikeli emisyon salımına devam edecek. Temiz finansmanı fosil yakıt politikalarından ayırmak her zaman kolay olmuyor. Takip sistemi bu politikaların çoğunlukla gizli tutulan büyük ölçekli çevresel zararını ortaya koyuyor.” dedi.
G20 ülkeleri küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 80’inden sorumlu durumda ve küresel Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 85’ini oluşturuyor.
Uzmanlara göre, G20 ülkelerindeki hükümetlerin, küresel ekonomiye sağladığı 8 trilyon doların ne şekilde dağıtılacağına dair kararlar, önümüzdeki onlarca yıl boyunca dünyanın çevresel ayak izini belirleyecek.
“Temiz enerji desteklenerek, geleceğe yatırım yapılmalı”
Amerikan Sivil Toplum Kuruluşu Uluslararası Petrol Değişimi (Oil Change International OCI) Program Direktörü Alex Doukas, “Ekonomik iyileştirme kapsamında yapılan harcamalar, geçmişteki kirleticileri sübvanse etmek yerine, temiz enerjiyi destekleyerek, geleceğe yatırım yönünde rotasını değiştirmelidir. Fosil yakıtlara yapılan yatırımlar, küresel salgın başlamadan önce dahi akılcı değildi.” ifadelerini kullandı.
Korona virüsünün yarattığı krizden kurtuluşun, enerji dönüşümünün hızlanmasıyla sonuçlanması gerektiğini dile getiren Columbia Üniversitesi Uluslararası ve Kamusal İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Tom Moerenhout, “Bu fırsatı kaçırmamız ve 2008’de olduğu gibi ekonomik iyileştirme fonlarını fosil yakıt endüstrisine aktarmaya başlamamız durumunda, gezegenimizin yükselen ısısı geri dönülmez seviyeye ulaşacak.” dedi.
Güneş ve rüzgâra yalnızca 16 milyar dolar ayrıldı
Yayınlanan veriler, bugüne kadar temiz enerji teknolojilerine taahhüt edilen desteğin 89 milyar doları tutarında olduğunu gösteriyor. Ancak, güneş ve rüzgâr gibi koşulsuz olarak adlandırılan temiz enerji desteklerine yönelik taahhüt edilen miktar yalnızca 16 milyar dolar.
Çin, Almanya, Hindistan, Japonya, Güney Kore ve İngiltere’nin uzun soluklu ve nitelikli yeşil işler sağlayan yeşil kurtarma politikalarını onayladığını görmekten mutluluk duyduğunu ifade eden Küresel Çevre Stratejileri Enstitü Baş Koordinatörü Dr. Satoshi Kojima, “Bu stratejiyi yaygınlaştırmak için daha fazla çaba harcanması gerekiyor.” dedi.
“Sürdürülebilir ekonomik toparlanma için hala fırsat bulunuyor”
Stockholm Çevre Enstitüsü Araştırma Görevlisi Elisa Arond “Günümüzde hükümetler küresel salgın ile mücadele sürecinde ekonomik iyileştirme planlarını kurgularken fosil yakıt yatırımlarını iki katına çıkarıyor. Ancak yine de, sürdürülebilir ekonomik toparlanma için hala fırsat bulunuyor. Karar vericiler ve sivil toplum kuruluşları Enerji Politikaları Takibi’ndeki verileri, yeni iyileştirme politikalarının yanı sıra, enerji politikalarının genelinde yenilikçi yaklaşımların hayata geçmesi için kullanabilir.” dedi.
Uzmanlara göre, veri tabanına eklenen ülke sayısı arttıkça ve haftalık güncellemelerle, uygulamanın sonuçları gelişmeye devam edecek.