Yenilenebilir enerji, temiz enerji üretim potansiyelinin yanında sunduğu yüksek teknolojili üretim ve nitelikli istihdam fırsatları açısından yalnızca enerji ve çevre politikasının değil, sanayi ve istihdam politikasının da ilgi alanı haline gelmiştir. Özellikle COVID-19 sonrası, ekonomilerin dayanıklı ve sağlıklı toparlanma politikaları arasında da kendine genişçe yer bulmaktadır.
2021-2023 yılları arasında toplam 5,5 milyon yeni istihdam imkânı
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA)’nın yayımladığı “COVID-Sonrası Toparlanma Raporu[1]”nda da daha dayanıklı ve adil bir kalkınma için izlenmesi gereken politika çerçevesini çizmektedir. Enerji dönüşümü senaryosu altında yıllık 2 trilyon dolara varması hedeflenen yatırımların küresel ekonomik büyümeyi yıllık ortalama yüzde 1,3 oranında yükseltebileceği, bu ek büyüme ile 2021-2023 yılları arasında toplam 5,5 milyon yeni istihdam imkânı yaratılabileceği hesaplanmaktadır.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ise Sürdürülebilir Toparlanma Raporu[2]’nda, 2021-2023 döneminde düşük karbonlu enerjiye geçiş alanında yapılabilecek toplam 3 trilyon dolarlık yatırım ve oluşturulacak politikalarla yıllık yüzde 1,1 oranında küresel ekonomik büyüme ve 9 milyon istihdam sağlanabileceğini söylemektedir. Bu yatırımlar arasında yer alan güç üretim teknolojilerinde çatı-üstü PV kurulumları her 1 milyon dolarlık yatırım için yarattıkları 14 kişilik istihdam ile en yüksek potansiyele sahip görünmektedir.
Türkiye de yenilenebilir enerji alanında sahip olduğu yüksek potansiyel sayesinde bir yandan enerjisini yenilenebilir ve temiz kaynaklardan sağlarken, diğer taraftan da sanayisini ve istihdamını geliştirme imkânına sahip bir ülke olarak öne çıkmaktadır.
IRENA verilerine göre 2018 yılında Türkiye rüzgârdan elde ettiği yaklaşık 20 bin GWh’lik elektrik üretimi ile dünya sıralamasında 10. sırada yer almıştır. TEİAŞ verileri 2018 yılında Türkiye’nin rüzgârda kurulu gücünün 6,7 GW güneşte ise 5 GW olduğunu göstermektedir.
Artan yenilenebilir enerji yatırımları ile birlikte gelen sanayi üretimi ve kurulum faaliyetleri yeni istihdam yaratılmasına da katkı sağlamaktadır. Bu gelişmelerle birlikte 2018 yılı itibarıyla güneş enerjisindeki toplam istihdam (FV uygulamaları ve ısıtma/soğutma) yaklaşık 40 bin, rüzgârdaki istihdam ise 7 bin kişiye yükselmiştir (Şekil 1).
Şekil 1: Türkiye’de yenilenebilir enerji teknolojilerine göre istihdam (bin, 2018)
Kaynak: IRENA
2020 yılının ilk beş ayındaki gerçekleşmelere bakıldığında Türkiye’nin enerji üretiminde rüzgâr ve güneş kaynaklı toplam üretimin yüzde 12,3’e yükseldiği, hidroelektrik, biyokütle, jeotermal gibi kaynaklarla birlikte bu oranın yüzde 52’ye ulaştığı görülmektedir.[3] Bu olumlu gelişmelerin istihdam rakamlarına da yansıması beklenmektedir.
Daha yüksek kurulum hedefleri ile yenilenebilir enerji kapasitesindeki gelişmeleri sürekli hale getirmek, yenilenebilir enerji istihdamını da sürdürülebilir bir patikaya oturtmak olası görülmektedir.
Türkiye’de güneşte 61 bin, rüzgârda 148 bin istihdam yaratılabilir
IASS-Postdam ve İstanbul Politikalar Merkezi tarafından yürütülen Elektrik Sektörünün Karbonsuzlaştırmanın Yan Faydalarının Analizi çalışmaları kapsamında Efşan Nas Özen ile birlikte hazırladığımız “Türkiye’de Yenilenebilir Enerjiyle Beceri ve İstihdam Gelişimi Raporu” undaki bulgular 2028 yılına kadar güneş enerjisinde 61 bin, rüzgâr enerjisinde ise 148 bin tam zaman eşdeğeri istihdam yaratmanın mümkün olduğunu söylemektedir (Şekil 2).
“İleri Yenilenebilir” senaryosu altında hesaplanan bu istihdam kazanımları, güneş ve rüzgâr sektörlerinin her birinde 30 GW’lık kurulu kapasite hedefini öngörmektedir. TEİAŞ’ın 2026 kapasite senaryolarının 2028 yılına uyarlanmasından ortaya çıkan mevcut politikalar senaryosunda[4] ise istihdam kazanımları sırasıyla 7 bin ve 59 bin tam zaman eşdeğeri istihdamda kalmaktadır.
Şekil 2: Farklı senaryolar altında Türkiye’nin 2028’e kadar geliştirebileceği yenilenebilir enerji istihdamı
Kaynak: Future Skills and Job Creation Through Renewable Energy in Turkey, IASS-Potsdam & Sabancı Üniversitesi-IPM
Çalışma kapsamında söz konusu istihdamın beceri dağılımı ve üretim değer zincirinin hangi aşamalarında ortaya çıktığına ilişkin de değerlendirmeler yapılmıştır. Güneş enerjisinde istihdamın yüzde 90’ı elektrik üreticilerine mal ve hizmet sağlayan dolaylı aşamalarda yaratılırken, rüzgâr enerjisinde bu oran yüzde 60’tır.
Beceri dağılımında ise yüksek beceri gerektiren mesleklerde istihdam edilenlerin güneş enerjisindeki oranı yüzde 24, rüzgâr enerjisindeki oranı ise yüzde 30 seviyesindedir.
Güneşe göre daha olgunlaşmış bir sektör olan rüzgâr enerjisindeki görece yüksek yerli üretim imkânları MW başına yaratılan istihdama ve istihdamın beceri yapısına da olumlu yansımıştır. Yerli üretimin getirdiği faydaları bu açıdan da değerlendirmek faydalı olacaktır. Her iki alanda da orta becerili istihdamın yüksek oranı (yüzde 56) ise Türkiye’nin işgücü piyasasındaki dağılım ile de uyumlu görülmekte, bu anlamda mevcut işgücü açısından önemli bir istihdam imkânı sunmaktadır.
Türkiye teknik potansiyeli ve yenilenebilir enerji yatırımları alanında gelişen deneyimi ile yukarıda sayılan faydaları yakalamak üzere avantajlı bir pozisyonda bulunmaktadır. Mevcut iktisadi ve çevresel sorunlara anlamlı birer alternatif sunan yenilenebilir enerji yatırımları, özellikle COVID-19 döneminde ele alınan toparlanma politikalarında da önceliklendirilmelidir.
Böylelikle yeni ve nitelikli istihdam yaratılırken, Türkiye’nin emisyon kaynakları arasında en yüksek paya sahip enerji sektöründe de iyileşmeler sağlamak mümkün olabilecektir. Ancak çevresel etkiler açısından vurgulanması gereken bir nokta, emisyonlarda kalıcı bir düşüş eğiliminin yakalanması için, yenilenebilir enerji yatırımlarının tek başına ele alınmasının yeterli olmadığı, düşük karbonlu ekonomiye geçişin bütüncül bir şekilde planlanması gerektiğidir.
Bu nedenle bir yandan yenilenebilir enerjiyi teşvik eden politikaları geliştirirken, diğer taraftan karbon yoğun sektörlerden ve teknolojilerden kademeli çıkışı da tasarlamak gerekmektedir.
Kaynaklar:
[1] https://irena.org/publications/2020/Jun/Post-COVID-Recovery
[2] IEA (2020), erişim adresi: https://www.iea.org/reports/sustainable-recovery
[3] T.C. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı
[4] Mevcut politikaları senaryosunda 2028 yılı itibarıyla güneş ve rüzgar enerjisinde kurulu kapasitenin sırasıyla 8 GW ve 16 GW olacağı öngörülmektedir.