Prof. Dr. Engin Türe – Temiz Enerji Vakfı Başkanı
İnsanoğlu milyonlarca yılda yer altında oluşan kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıt kaynaklarını düşüncesizce, çok değil son 150-200 senede mirasyedi gibi hızla tüketmektedir. Fosil yakıtların doğaya ve canlıların sağlığına verdiği zararlar etkisini artarak göstermekte olup atıklarıyla, hava, su, toprağı da kirletmeye devam etmektedir.
Fosil yakıtların yarattığı olumsuzluklar sadece yakın çevreyle sınırlı kalmayıp atmosferde sera gazlarından oluşan bir örtü oluşturarak küresel ısınma ve iklim değişikliğine yol açarak, dünyada tüm yaşamı tehdit etmektedir. Yapılan son çalışmalar fosil yakıt zararlarının yılda 10 trilyon doları geçtiğini göstermektedir.
Burada önemle üzerinde durulması gereken ve maalesef pek gündeme gelmeyen konu, bu zararların fosil yakıtlardan üretilen elektrik maliyetlerinin hesabında hiç göz önüne alınmamasıdır.
Ayrıca, bu yakıtlar nedeniyle hayatlarını kaybeden, örneğin maden kazasında ölen işçilerin veya soba zehirlenmesi nedeniyle hayatlarını kaybeden aileler hiç hesaba katılmamaktır.
Her ne kadar bir hayatın bedelini maddi olarak ölçmek mümkün olmasa da, bu insanların geride kalan aile bireylerine tazminat ödenmesi söz konusudur. Son derece zor olan bu maliyet hesabı ülkenin ekonomik şartlarına, o ülkenin kendi insanına verdiği değere, sigorta ödemelerine, mahkemelerin ölen kişinin ailesine ödenmesine karar verdiği tazminatlara göre hesaplanmaktadır.
Buna göre bazı ülkelerde bu bedel neredeyse 8-10 milyon dolarlara kadar çıkarken, Bangladeş gibi ülkelerde 3 bin doların altına dahi düşmektedir. Ülkemizdeki değer hesabını ve yorumu okuyucuya bırakıyorum.
Alman Federal Çevre Ajansı linyit yakan bir kömür santrali için çevresel maliyetleri 2017 yılında KWh başına yaklaşık 11 avro, yani MW-saat başına 110 avro olarak hesaplamıştır.
Dünya Bankası verilerine göre ise taş kömürlü bir termik santralin çevre zararı MW-saat başına 58 dolar olarak verilmiştir. Buna göre, 4000 MW gücünde bir santralin yılda yaklaşık 35 milyon MW-saat elektrik ürettiği düşünüldüğünde, sadece tek bir santralin çevre zararı yıllık neredeyse 2 milyar doları bulmaktadır.
Türkiye’de kömür santrallerinden üretilen elektriğin ortalama maliyeti olan 5 cent üzerine en az 6 cent çevre maliyeti eklendiğinde üretim maliyeti 11 centi bulmaktadır. Güneş enerjisinden elde edilen elektriğin maliyetinin seneler içinde hızla düşmesi ile günümüzde KW saat başına maliyet sadece 5-8 cent arasında olup fiyat gittikçe daha da düşmektedir.
Buna göre harici (çevre) zararları göz önüne alındığında kömürden elektrik üretiminin güneş enerjisine göre çok daha pahalı olduğu açıkça görülmektedir.
Rüzgâr enerjisi maliyetleri ise zaten çoktan fosil yakıtlardan daha ekonomik hale gelmiş durumdadır. Avrupa’da Avusturya ve Belçika’dan sonra İsveç de son kömürlü santrali kapatmıştır. Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri de zaten önümüzdeki senelerde kapatma kararı almışlardır.
Fosil yakıtların doğaya verdiği zararlar arasında gücü gittikçe artan fırtınaları, aşırı kuraklık veya sel felaketlerini de saymak mümkündür. Fosil yakıtların çıkarılması, taşınması ve yakılması ile doğaya verilen bu zararların fosil yakıt maliyetlerine eklenmesiyle, yenilenebilir enerjilerin pahalı olduğu iddiasının doğru olmadığı, aksine bu enerjilere yatırım yapmanın gelecek için çok daha akılcı bir çözüm olduğu görülecektir.
Fosil yakıt teşviklerinin sonlandırılması sera gazı emisyonlarının azaltılmasını da sağlayacaktır. Yapılan bir çalışmaya göre, eğer 1980 yılında fosil yakıt teşvikleri sonlandırılmış olsaydı, 2010 yılında mevcut karbon emisyonları yüzde 36 azalmış olacaktı.
Fosil yakıt teşviklerinin sonlandırılması, iklim değişikliğinin neden olduğu seller, kuraklıklar gibi insan sağlığını tehdit eden olayların, dolaysıyla hastalık ve erken ölümlerin önlenmesini sağlayacaktır. Türkiye’de elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payı giderek artış gösterse de kömürün payı hala çok yüksek olup, hava kirliliğinde önemli rol oynamaktadır.
Dünyamızın daha fazla ısınmasına engel olmak ve iklim değişikliğinin önüne geçmek için bugüne kadar bulunan fosil yakıt rezervlerinin en az yüzde 75’inin yeraltında bırakılması gerekmektedir. Petrol, kömür gibi birçok ürün için ham madde olarak yararlanılacak bu kıymetli kaynakların gelecek nesiller tarafından da kullanılabilmesi önem taşımaktadır.
Çözümün yenilenebilir enerjiler olduğu son derece açık ve net olarak görülmektedir.