SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü ile geçtiğimiz yıl dünyada ve Türkiye’de enerji piyasalarında yaşanan gelişmeleri ve gelecek dönem öngörülerini konuştuk.
Güllü, hem fiyat risklerinden korunma hem de enerji sisteminin karbonsuzlaşması için küresel enerji dönüşümünün hızlanması gerekliliğine dikkat çekerken, Türkiye’nin de net sıfır hedefi doğrultusunda yenilenebilir enerjide yatırım hızını artırması gerektiğini belirtti.
Pandeminin başlangıcıyla beraber küresel enerji piyasaları büyük bir değişim yaşadı. 2021 yılı da enerji talebinde büyük artışların yaşandığı bir yıl oldu. Bu kapsamda dünyanın enerji sektöründeki gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pandeminin enerji sektörü üzerindeki etkilerini farklı açılardan değerlendirmemiz mümkün olacaktır. Pandeminin yayılmaya başladığı ilk dönemlerde kısıtlamalarla birlikte enerji tüketimlerinde ciddi azalmalar yaşandı. Talebin azalması enerji fiyatlarının da azalmasına neden oldu. Elektrik üretimi karışımında yenilenebilir enerji kaynaklarının payı rekor seviyelere ulaştı. Bu dönemde bazı ülkelerde yenilenebilir enerji elektrik üretim payının yüzde 90’ın üzerinde gerçekleştiği zamanlar yaşandı. Ülkemizde de aynı şekilde bazı günlerde yenilenebilir enerji elektrik üretim payı yüzde 70’lerin üzerine çıktı. Aynı dönemde elektrik fiyatlarında da ciddi bir düşüş gördük. Bu bize çok önemli bir sonucu; elektrik sisteminde daha fazla yenilenebilir enerji üretim paylarının mümkün olduğunu ve yenilenebilir enerjinin fiyatları düşürdüğünü kanıtlamış oldu.
2021 yılında ise ekonomik faaliyetlerin tekrar artmasıyla enerji talebinde ani yükselmeler yaşandı. Enerji arzında yaşanan problemlerle birlikte, küresel enerji fiyatlarında önemli yükselmelere şahit olduk. Bu bize tekrar yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin önemini hatırlattı. Hem fiyat risklerinden korunma hem de enerji sisteminin karbonsuzlaşması için önümüzdeki dönemde enerji dönüşümünün hızlanmasına ihtiyaç olacaktır. Ülkelerin iklim değişimiyle mücadelesine daha fazla ağırlık vereceği bir döneme giriyoruz. Bu doğrultuda, tüm dünyada enerji sistemi değer zincirinin baştan sona değişim yaşayacağını öngörüyoruz.
“2050 net sıfır hedefinin gerçekleşebilmesi 2030 ve sonraki birkaç yılda emisyon açığını kapatacak somut eylemlere bağlı”
Pek çok ülke Paris Anlaşması’na imza attı ve net sıfır taahhüdü için hedefler belirledi. Enerji dönüşümüne yönelik iddialı hedefler belirlenirken, Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre 2021 yılında kömürden elektrik üretimi de zirveye ulaştı. Bu gidişata göre ülkelerin vadettikleri hedeflere ulaşması mümkün mü?
2020 yılında pandeminin etkisiyle yaşanan ekonomik durgunluk 2021 yılında yerini özellikle Çin tarafından gelen ekonomik büyüme ile birlikte bir talep patlamasına bıraktı. Buna Rusya ve diğer petrol ve gaz üreticisi ülkelerden kaynaklı arz sıkıntıları, pandemi döneminde yapılmayan santrallerin bakımı, tüm dünyada ve Türkiye’de kendini hissettiren kuraklıkla beraber düşen hidroelektrik santral rezervleri gibi etkenler de eklenince 2021 yılında kömürden elektrik tüketimi ciddi şekilde arttı.
Carbon Action Tracker (CAT) girişimi verilerine göre yeryüzü ortalama sıcaklık artışının 1,7 derecenin altına gerilemesi ancak net sıfır hedefinin gerçekleşmesi ile mümkün olacak. Ancak şu anda 2030 ulusal katkı taahhütlerini net sıfır hedefi doğrultusunda revize eden ülke sayısı ve revizyonun getireceği emisyon azaltımı küresel iklim değişikliğinin önlenmesi için yeterli değil. Glasgow’da açıklanan yeni hedeflere rağmen 19 gigatondan fazla emisyon açığı bulunuyor. 2050 net sıfır hedefinin gerçekleşebilmesi 2030 ve sonraki birkaç yılda emisyon açığını kapatacak somut eylemlere bağlı.
Küresel ısınma ve beraberinde gelen iklim felaketleri sonucu çevre bilincinin artması, temiz enerji teknolojilerindeki gelişme ve maliyet düşüşleri, uluslararası finansmanın fosil yakıtlardan uzaklaşarak yenilenebilir enerjiye yönelmesi, enerji dönüşümü için ayrılan fonlar gibi umut verici gelişmeler var. Ancak ülkelerin hedeflerine ulaşması bu konuda kararlı olmaları, gerekli ara hedefleri ve aksiyon planlarını belirleyerek hızlı bir şekilde eyleme geçmeleri ile mümkün olacak.
Türkiye de Paris Anlaşması’nı imzalayan ülkeler arasına katıldı. Bu kapsamda 2053 net sıfır taahhüdü için Türkiye’nin temiz enerji gündemi nasıl olmalı? Bu konuda atılan adımlar yeterli mi?
Türkiye COP26 öncesinde Paris İklim Anlaşması’na taraf olarak ve 2053’te karbon nötr olma hedefini açıklayarak enerji dönüşümü için çok önemli bir adım attı. Türkiye’nin sıfır karbon hedefinin altını doldurabilmesi için öncelikle 2030 Ulusal Katkı Beyanı (NDC) hedeflerini bu doğrultuda revize etmesi gerekiyor. 2053 net sıfır hedefinin gerçekleşebilmesi için Türkiye’nin yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, elektrifikasyon, yeni teknolojiler ve fosil yakıtlardan çıkış için ara hedefleri ve bu hedeflere ulaşılması için gereken eylem planlarını da geliştirmesi gerekiyor. Bu kapsamda dönüşümün sosyo-ekonomik etkilerinin analiz edilmesi ve adil dönüşüm için yapılması gerekenlerin de belirlenmesi önemli.
Türkiye’de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı gibi kurumlarımız tarafından çalışmalar başlatılmış durumda. Ancak henüz yolun başındayız. Kamunun tüm birimleriyle beraber ilgili paydaşların da görüşlerini alarak bütüncül bir yol haritası ve aksiyon planı hazırlaması ve hızlı bir şekilde gerekli politikaları uygulamaya başlaması başarıda belirleyici olacak.
Türkiye’nin aktif bir iklim politikası yürütmesi durumunda enerjide ve ülke ekonomisinde sağlanabilecek faydalar neler olacak?
İklim politikaları ile enerji politikalarını ayrı ayrı ele almak çok doğru olmayacaktır. Dolayısıyla bütüncül bir bakış açısıyla enerji ve iklim politikalarının ve olası etkilerinin belirlenmesi kritik öneme sahip. Bilindiği üzere, enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz. Enerjide dışa bağımlılığın ve cari açığın azalmasında özellikle yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyellerinden azami faydalanmamız gerekiyor. Enerjide dışa bağımlılığın azalması ekonomiye katma değer yaratacak, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanlarında yeni iş olanaklarının artmasına sebep olacaktır. Ayrıca Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında uygulanacak olan sınırda karbon düzenleme mekanizmasının ihracatımıza olası olumsuz etkileri azalacaktır.
SHURA’nın Temmuz 2021’de yayımladığı “Türkiye’de Enerji Dönüşümünün Sosyoekonomik Etkileri” raporunda hızlandırılmış elektrik sistemi dönüşümü senaryosunu, mevcut politikaların devam ettiği baz senaryo ile kıyasladık ve dönüşümün ekonomi ve istihdam üzerindeki etkilerini araştırdık.
Raporda, 2030 yılında elektrik üretiminin yüzde 55’inin yenilenebilir kaynaklardan sağlandığı, enerji verimliliği artışıyla elektrik tüketiminde mevcut politikaların devamı olan baz senaryoya kıyasla yüzde 10 tasarruf sağlandığı, trafikte 2,5 milyon adet elektrikli araç ve binalarda 2 milyon adet ısı pompasıyla elektrifikasyonun arttığı bir hızlandırılmış elektrik sistemi dönüşümü senaryosunu temel aldık. Bu senaryoyu mevcut politikaların devam ettiği bir baz senaryoyla kıyasladığımızda dönüşüm senaryosunun baz senaryodan yıllık 12 milyar dolar daha yüksek ekonomik fayda sağlayacağını ortaya koyduk. Dönüşümün sağlayacağı ekonomik faydanın maliyetinin üç katı seviyesinde olduğunu gördük.
Aynı çalışmada dönüşümün orta-yüksek teknoloji düzeyindeki sektörlerde üretim, ihracat ve istihdam üzerinde olumlu etki yapacağını, makine, otomotiv, beyaz eşya, eğitim, sağlık, profesyonel hizmetler gibi sektörlerde kayda değer istihdam artışı beklenebileceğini saptadık. Enerji sektöründe ise 2018-2030 döneminde yenilenebilir enerji alanında toplam yaklaşık 600 bin yeni istihdam yaratılabileceğini; enerji verimliliği, elektrifikasyon ve dijitalleşme ile birlikte farklı alalarda istihdam potansiyeli oluşabileceği görüldü. Ancak, doğrudan doğruya fosil yakıtlardan enerji üretimiyle bağlantılı sektörlerde ve genel verimlilik kazanımlarından faydalanamayan alanlarda üretim ve istihdam olanakları azalacaktır. Dolayısıyla dönüşümün faydalarını azami düzeye çıkarmak ve olumsuz etkilenen grupların bu faydalardan adil bir şekilde yararlanmasını sağlamak için ulusal ve yerel ölçekte yeni çözümler oluşturulması gerekecektir.
“Gelecek dönem, Türkiye’nin uzun dönemli enerji politikasını net sıfır hedefleri doğrultusunda gözden geçireceği ve yeni hedefler ortaya koyacağı bir dönem olmalı”
SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi’nin son yayınladığı hidrojen raporuna göre, hidrojen Türkiye’nin enerji dönüşümünde nasıl bir rol oynuyor?
Türkiye elektrik sektörü dönüşümü hızlı şekilde devam ediyor. 2021 yılında, yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulu gücü toplam kurulu gücün yarısından fazlasını oluşturdu. Son iki yılda elektrik sektöründe yapılan yatırımların neredeyse tamamı yenilenebilir enerji kaynaklarına yapıldı. Açıklanan net sıfır hedefi kapsamında bu büyümenin artarak devam etmesi gerekiyor. Diğer taraftan elektrik sektörü, Türkiye toplam enerji tüketiminin sadece yüzde 20’sini oluşturuyor. Enerji tüketiminin geriye kalan büyük bölümü, binalar, sanayi ve ulaştırma sektörlerinden kaynaklanıyor. Enerji sisteminin 2053 yılında karbon nötr olabilmesi için, bu sektörlerin karbonsuzlaşması kritik olacaktır. Binalar, ulaştırma ve sanayi sektörlerinde kullanılan fosil yakıtların ikamesi için elektrifikasyonun sağlanması, karbonsuzlaşma kapsamında önemli fırsatlar sunarken, bu sektörlerin tamamen karbonsuzlaşmasında daha kapsamlı çözümlere ihtiyaç olacaktır. Bu noktada, elektrifikasyon ve enerji verimliliği yanında yeşil hidrojen bu sektörlerin karbonsuzlaşmasında kritik rol oynayabilir. Hatta yurtiçi hidrojen talebinin belirli bir bölümü karşılandıktan sonra yeşil hidrojen ihraç edebilir. Yeşil hidrojenin depolanarak elektrik sektöründe tekrar kullanılması, değişken üretime sahip yenilenebilir enerji kaynaklarının sistem entegrasyonunu kolaylaştırabilir. Yeşil hidrojenin üretimi, yurtiçi kullanımı, olası ihracatı ve tüm enerji sisteminin karbonsuzlaşmasında alacağı rolün detaylı analiz edilmesi ve stratejilerin yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişimiyle birlikte belirlenmesi raporumuzdan çıkan en temel sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Önümüzdeki dönem için Türkiye’nin enerji dönüşümü konusunda öngörüleriniz neler?
Döviz riski, özel sektör borcu, genel makroekonomik ortam enerji dönüşümünün finansmanı için bir yandan güçlük yaratırken diğer yandan artan enerji maliyetleri ile birlikte enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjinin önemi artacak.
Yenilenebilir enerji, özellikle de rüzgâr ve güneş enerjisi için son yıllarda yakalanan yatırım hızı düşebilir. ABD doları bazlı YEKDEM’in sona ermesi, YEKA yarışmalarının Türk Lirası cinsinden yapılması ve eskalasyon formülünün yüzde 52 oranında ÜFE-TÜFE içermesi projeler için uzun vadeli ve uygun koşullu finansman bulunmasını zorlaştıran faktörler. İhalelerde tahsis edilen kapasitelerin gerçekleşme oranlarının yakından takip edilmesi ve finansmanı kolaylaştırıcı düzenlemelerin yapılması net sıfır hedefi doğrultusunda yenilenebilir enerjide yatırım hızımızın da artması gereken bir dönem için oldukça önemli olacak.
Türkiye’nin uzun dönemli enerji politikasının net sıfır hedefi doğrultusunda gözden geçirileceği ve yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, elektrifikasyon ve fosil yakıtlardan çıkış gibi konularda mevcut hedeflerin revize edildiği ve gerekli noktalarda yeni hedeflerin ortaya konulacağı bir dönem olacağını beklemekteyiz.