AB’nin SKDM uygulaması, demir-çelik, çimento, alüminyum ve gübre gibi karbon yoğun sektörlerde üretimi daha düşük emisyonlu hale getirmeyi amaçlıyor. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin yayımladığı raporu, Türkiye’nin bu mekanizmaya uyum sağlamadan ihracata devam etmesi durumunda uluslararası ticaret açığının artacağını, sektörlerde katma değer kayıpları yaşanacağını ve karbon maliyetlerinin ihracat üzerindeki yükü artıracağını belirtiyor.
Öte yandan, “Sanayi Dönüşümü Senaryosu” olarak adlandırılan alternatif modelde, karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik üretim dönüşümleri sayesinde Türkiye’nin ihracatta katma değeri artırabileceği vurgulanıyor. Bu senaryoda, 2035-2040 dönemi kritik bir eşik olarak görülüyor ve Türkiye’nin rekabetçiliğini sürdürebilmesi için erken adaptasyon gerektiği ifade ediliyor.
SKDM’ye uyum için karbon fiyatlandırması ve Emisyon Ticaret Sistemi öneriliyor
Raporda, Türkiye’nin AB pazarındaki konumunu koruması için karbon fiyatlandırma mekanizmaları geliştirmesi ve Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) oluşturmasının gerekliliği vurgulanıyor. Türkiye’nin kendi karbon vergisini uygulaması durumunda, bu gelirlerin sanayi dönüşümünü desteklemek için kullanılabileceği belirtiliyor.
Ayrıca, uluslararası finansman ve iş birliği fırsatlarından yararlanarak Türkiye’nin sanayi dönüşümünü destekleyebileceği ifade ediliyor. İhracatçı ülkelerle yapılan iklim diplomasisi ve iş birliği, SKDM’nin getirdiği mali yüklerin adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayabilir.
Rapora göre, Türkiye’nin Sanayi Dönüşümü Senaryosu’nu uygulaması halinde:
- Karbon maliyetleri düşerken, ihracatın katma değeri artacak.
- SKDM kapsamındaki ihracatın AB’deki rekabet gücü korunacak.
- Orta ve yüksek teknoloji sektörlerindeki büyüme desteklenecek.
- Dış ticaret açığı azalacak, enflasyonist baskılar hafifleyecek.
Ancak mevcut durumda 100 €/ton karbon fiyatı üzerinden yapılan hesaplamalar, Türkiye’nin SKDM sektörlerindeki toplam maliyetlerinin, elde edilen faydalardan fazla olduğunu gösteriyor. Raporda, Türkiye’nin uzun vadede bu zararları minimize etmek için karbonsuz üretim teknolojilerine yatırım yapması gerektiği ifade ediliyor.
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, rapora ilişkin değerlendirmesinde, SKDM’nin Türkiye’ye ek karbon maliyeti getirirken üretim ve ihracatta var olan ama hesaplanmayan maliyetleri de görünür hale getirdiğini belirtti.
Güllü, bu nedenle enerji dönüşümünün daha önemli hale geldiğine dikkati çekerek, “Türkiye’nin, SKDM için 2035-2040 arasına odaklanması gerekiyor. Uluslararası rekabet koşulları ve AB SKDM’ye baktığımızda, hem AB’de hem de diğer bölgelerde gelişen politikalar göz önüne alındığında Türkiye’nin rekabet gücünü koruyabilmesi için sürece erken uyum sağlamalı.” ifadesini kullandı.
Uluslararası işbirliği ve finansmanın önemine de değinen Güllü, iklim diplomasisi ve ihracatçı ülkelerle işbirliğinin maliyetlerin adil paylaşımı açısından kritik olduğunu vurguladı.
Güllü, karbon fiyatlandırmasının da Türkiye için orta-uzun vadeli kritik başlıklardan biri olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti: “SKDM’nin uygulamaya geçmiş olması en büyük ticari partnerimiz AB ile yürütülen ticaretin korunması ve geliştirilmesi açısından çok önemli. Öte yandan Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi perspektifinden özel olarak SKDM’yi, genel olarak ise ekonomisinin bütününü kapsayan bir karbon fiyatlandırması politika setine ihtiyacı var.”
Türkiye’nin SKDM’ye uyum sağlamadan ihracata devam etmesi halinde sanayi sektöründe büyük mali kayıplar yaşanabilir. Ancak yeşil dönüşümü hızlandırarak, sanayi politikalarını sürdürülebilir bir çerçeveye oturtması durumunda, Türkiye AB pazarındaki rekabetçiliğini güçlendirebilir ve ekonomik faydaları maksimize edebilir.
Bu kapsamda uzmanlar, Türkiye’nin karbon fiyatlandırmasını etkin bir şekilde uygulaması, sanayide düşük karbonlu üretime geçmesi ve uluslararası işbirliklerini güçlendirmesi büyük önem taşıdığını belirtiyor.