Oxford Üniversitesi, Nobel ödüllü Joseph Stiglitz ve İklim Ekonomisti Nicholas Stern’in aralarında bulunduğu uluslararası bir ekip ile mevcut krizden çıkmanın ekonomi ve iklim üzerindeki etkilerini değerlendirdi.
“COVID-19 ekonomik kurtarma paketleri iklim değişikliğindeki ilerlemeyi hızlandıracak mı, geciktirecek mi?” başlıklı çalışmada, 700’ü aşkın teşvik politikası 25 başlık altında sınıflandırıldı. Araştırmada maliye bakanlıkları ve merkez bankalarından üst düzey yetkilileri de içeren, 53 ülkeden 231 uzmanla anket çalışması yapıldı.
Potansiyel COVID-19 ekonomik iyileştirme programlarını değerlendiren çalışma, ekonomi ve iklim hedeflerinin bir arada yürütülmesinin mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Önümüzdeki altı ay boyunca bu mekanizmalar, büyük ölçüde, küresel ısınmanın olumsuz etkilerinden kaçınmanın mümkün olup olmadığını belirleyecek.
Sürdürülebilir projeler daha fazla istihdam sağlıyor
Anket çalışmasının sonuçlarından ve 2008 mali krizinden elde edilen öğretilerden yararlanan ekonomistlere göre, çevre açısından sürdürülebilir projeler daha fazla istihdam yaratıyor. Bu projeler, geleneksel mali teşviklere kıyasla, harcanan dolar başına kısa vadede yüksek getiri, uzun vadede ise tasarruf sağlıyor.
Emisyonsuz ekonomik iyileşme
Raporun Baş Yazarı ve Oxford Üniversitesi Smith School of Enterprise and Environment Direktörü Cameron Hepburn “COVID-19 sürecinde tanık olduğumuz emisyonlardaki düşüş kısa ömürlü olacak. Ancak bu rapor, ekonomik iyileştirme sürecinde daha temiz hava, doğal ekosistemlerin iyileşmesi ve emisyonlardaki düşüş gibi son zamanlarda yaşadığımız olumlu gelişmelerin birçoğunu koruyabilme seçeneğimiz olduğunu gösteriyor.” açıklamasında bulunuyor.
‘Yeşil Teşvik’ öne çıkıyor
‘Yeşil’ politikalara dikkat çeken çalışmaya göre, çevresel açıdan sürdürülebilirliğin temeli emisyonların azaltılması ile mümkün.
Temiz enerji altyapısı gibi ‘yeşil teşvik’ mekanizmalarının gösterdiği ekonomik performans, yarattığı büyüme etkisi ve istihdam sebebiyle öne çıkıyor. Sonuçlar, uzun vadeli ve iklim dostu teşvik politikalarının, yalnızca küresel ısınmayı yavaşlatmakla kalmayıp, aynı zamanda ekonomik açıdan olumlu etkisinin daha yüksek olduğunu gösteriyor.
“Temiz enerji iki kat daha fazla iş hacmi yaratıyor”
Rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji üretimi yatırımlarının hızlı şekilde uygulamaya koyulabileceğinin altını çizen araştırmacılar,
“Temiz enerji altyapılarının inşaatı, önceki araştırmaların ortaya koyduğu gibi, kısa vadede yoğun emek gerektiriyor. Bu da dolar başına fosil yakıt yatırımlarına kıyasla iki kat daha iş hacmi yaratmasını sağlıyor.” diyor.
Çalışmada ayrıca; bina verimliliğini artırmaya yönelik harcamalar, temiz araştırma ve geliştirme harcamaları, ekosistemlerin dayanıklılığını artırmak ve onarmak amaçlı doğal sermaye yatırımları politikaları da yer alıyor.
COVID-19 nedeniyle oluşan işsizliğin yanı sıra, ekonomilerin karbondan arındırılması sürecinde oluşacak işsizliğinin çözümüne yönelik kapasite artırımı yatırımlarının da yer aldığı çalışmaya göre,
“Gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir tarım gibi kırsal destek programı harcamaları da üst sıralarda bulunuyor. Bunlarla birlikte, havayolu şirketlerini kurtarmaya yönelik herhangi bir koşul öne sürülmeden sağlanan teşvikler, gerek ekonomik etkisi, gerek iklim göstergeleri açısından performansı en düşük olan teşvikler olarak nitelendiriliyor.”
Çoğu G20 ülkesinde hükümetler, salgın nedeniyle önemli boyutta yardım tedbirleri uygulamaya koyuyor. Ancak bunlardan hiçbirinde önemli mali iyileştirme tedbirlerinin yer almadığını dile getiren raporun yazarları, ülkelerin ekonomilerini ve çevre sağlığını iyileştirmek adına, ulusal planlama süreçlerinde bu kriterleri dikkate alma fırsatını değerlendireceğini umuyor.
“En yüksek yatırım getirisi temiz enerjide”
Imperial College London Üniversitesi İklim Finansmanı ve Yatırım Merkezi Direktörü Charles Donovan “Temiz enerji, ekonomik performansı ve güvenilirliğinin yanı sıra en yüksek yatırım getirisini sağlıyor. Yatırımcılar fonlarını, giderek artan bir istekle, sürdürülebilir finansmana yönelik faaliyetlere aktarmak istiyorlar. Bunun gerçekleşmesi için hükümetlerin kuralları yeniden yazması gerekiyor,” diyor.
Imperial College London Üniversitesi Grantham İklim Değişikliği ve Çevre Enstitüsü Kıdemli Araştırmacısı Ajay Gambhir ise, ‘Yaşadığımız salgın nedeniyle hayat tarzımızda istemeden yaptığımız, evden çalışma ve seyahat sınırlandırmaları gibi değişimler, bize daha sessiz, daha temiz sokaklar ve daha az stresli şekilde işe gitme seçeneklerini deneyimleme imkânı sağladı. Bu değişiklikleri geniş bant internet ve elektrikli araçların yanı sıra düşük karbonlu ve enerji tasarruflu evlere yapılan hızlı yatırımlarla desteklemek, ekonomik olduğu kadar çevresel açıdan oldukça mantıklıdır” ifadelerini kullanıyor.
Cambridge Zero Direktörü Emily Shuckburgh göre de, ‘Korona virüsü salgını kapsamında sağlanan ulusal ve küresel ölçekteki ekonomik iyileştirme programlarını, iklim değişikliğine ve diğer çevresel tehditlere yönelik adımları destekleyecek biçimde şekillendirmek, mantıklı bir seçim olmasının yanı sıra analizde de belirtildiği üzere daha fazla ekonomik fayda sağlıyor.
Yeşil iyileştirme paketleri aynı zamanda, araştırma, teknolojik yenilik, altyapı ve kapasite artırımına yönelik yatırım yapılmasına, bunun yanı sıra yapılan yatırımları sağlam kurumsal altyapılarla destekleyerek herkes için artı değer yaratan, daha adil, daha dayanıklı ve sürdürülebilir bir dünya yaratmaya yardımcı olacaktır. Her zamanki gibi, en karanlık durumlar dahi umut ışığı barındırıyor. Yeter ki net düşünme, hayal gücü ve cesur adımların atıldığı bir liderlik anlayışı olsun.” açıklamasında bulunuyor.