İklim Haber ve KONDA Araştırma, Türkiye kamuoyunun iklim değişikliği algısını ölçmek ve giderek derinleşen iklim krizi hakkındaki görüşlerini öğrenmek için gerçekleştirdiği Türkiye’de İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı çalışmasının dördüncüsünü yayımladı. Türkiye çapında 3 bin 634 kişi ile yüz yüze yapılan anket, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı meclis onayından geçirdiği ve aşırı hava olaylarının sebep olduğu yangın ve sel baskını gibi afetlerin şiddetlendiği bir dönemde iklim değişikliği algısını irdelemeyi amaçladı.
İklim değişikliğini insan faaliyetinin sonucu olarak görenler artıyor
İklim değişikliğinin temel nedenine dair insanların ne düşündüğünü anlamaya çalışan “İklim değişikliğine dair düşüncenizi şimdi okuyacaklarımdan hangisi daha iyi açıklıyor?” sorusunu, katılımcıların yüzde 75,’i “İnsan faaliyetlerinin sonucudur” şeklinde yanıtlarken, yüzde 25’i ise “Doğal bir süreçtir” şeklinde cevapladı. Geçtiğimiz yıl katılımcıların yüzde 71,4 iklim krizinin insan faaliyeti sonucu olduğunu düşünüyordu. İnsan faaliyetleri ile iklim krizi arasındaki bağ konusunda yurttaşların farkındalığının biraz daha arttığı söylenebilir.
İklim değişikliğinin doğal bir süreç olduğunu düşünenler ile insan faaliyeti sonucu olduğunu düşünenler arasında, ekonomik toparlanma için hangi sektörlere yatırım yapılması gerektiği sorusunda cevap farklılıkları ortaya çıktı. İklim değişikliğinin doğal bir süreç olduğunu düşünenler, ekonomik toparlanma için hangi sektörlere yatırım yapılması gerektiği sorusunu yüzde 69 oranında tarım olarak cevapladı. İnsan faaliyetlerinin sonucu olduğunu düşünenler ise ekonomik toparlanmanın çözümünü daha çok temiz enerjide gördüler.
Araştırma aynı zamanda, iklim değişikliğinin Türkiye’de toplumun neredeyse dörtte üçünün endişelendiği bir konu olduğunu gözler önüne serdi. Ankete katılanların yüzde 42’si “Endişeliyim” cevabını verirken, “Çok Endişeliyim” diyenlerin oranı ise yüzde 24 oldu. Sonuçlar ayrıca, katılımcıların yüzde 58’inin iklim krizinin pandemiden daha büyük bir kriz olduğunu ve daha büyük bir tahribata yol açacağını düşündüğünü gösterdi.
Ne Paris Anlaşması ne de net sıfır emisyon hedefi hakkında yeterli bilgi var
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de geçtiğimiz yıl aşırı hava olayları şiddetini ve sıklığını arttırdı. “Türkiye’de son yıllarda görünen sel fırtına, aşırı sıcaklık ve kuraklık gibi düzensiz hava olaylarında iklim değişikliğinin rolü olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 77’si “evet” şeklinde yanıt verdi. Bu oran 2019 yapılan çalışmada ise yüzde 71’di. Geçtiğimiz yaz yaşanan orman yangınları nedeniyle ankete katılanlara yangınların sebepleri sorulduğunda ise toplumun sadece yüzde 14’ü “iklim değişikliği” yanıtını verdi. Yangınlara terör faaliyetlerinin sebep olduğunu söyleyenler yüzde 36 ile bu soru içerisinde en yüksek orana sahipken, yüzde 27’si yangınların yanan orman alanlarını imara açma isteği nedeniyle çıktığını ifade etti.
Türkiye, 2021’in sonlarına doğru önce Paris Anlaşması’nı mecliste onaylamış, ardından net sıfır karbon emisyonu hedefini 2053 yılı olarak açıklamıştı. Bu gelişmeler üzerine, ankete katılanlara yöneltilen “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi hakkında bilginiz var mı?” sorusuna yüzde 83’lük bir kesim herhangi bir bilgisi olmadığı cevabını verdi. Sıfır karbon emisyonu hedefi konusunda bilgi sahibi olmak üzerinden parti seçmenlerinin onay durumuna bakınca bütün partilerde bilgisi olan grupların bu hedefi daha fazla onayladıkları görülebiliyor.
Benzer bir cevap başka bir soruda daha ortaya çıktı. “Paris İklim Anlaşması hakkında bilginiz var mı?” sorusuna toplumun sadece dörtte biri “evet” cevabını verdi. Anlaşmayı bilenlerin oranıyla meclisin bu anlaşmayı onayladığını bilenlerin oranı ise neredeyse aynı. Halkın yüzde 76’sı, Paris Anlaşması ve anlaşmanın meclis tarafından onaylandığını bilmiyor. Ancak anlaşma hakkında bilgi sahibi olanların içerisinde mecliste kabul edildiğini bilenlerin oranı yüzde 71.
Termik santrallerin kapatılmasını düşünenlerin sayısı artıyor
İklim kriziyle mücadelede önceliğin yeşil alanların korunmasına verilmesini gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 86 olurken, ankete katılanların yüzde 44’ü ulaşımdan kaynaklanan zararların azaltılması gerektiğini dile getiriyor. Binaların enerji verimliliğinin artmasını söyleyenlerin oranı ise yüzde 35. Ankete göre 2020 yılından beri bu önceliklerin değişmediği görülürken, geçmişe göre daha fazla kişinin fikir beyan ettiği ve oranını en fazla artıran seçeneklerin ise “Termik santrallar kapatılmalı” ve “Uluslararası anlaşmalara uyulmalı” olduğu görülüyor.
“Partizanlık iklim krizi mücadelesinde büyük bir engel yaratabilir”
Araştırma sonuçlarını yorumlayan İklim Haber Yayın Yönetmeni Barış Doğru, ülkede sürekli kışkırtılan toplumsal kutuplaşmanın en sonunda, iklim ve çevre konularına yönelik bakışta da kendisini göstermeye başladığını söyledi. İklim krizi konusundaki farkındalığın ve endişenin geçtiğimiz seneye göre yine arttığı ve dünya ortalamalarının çok üstüne çıktığını söyleyen Doğru, “Ancak orman yangınlarının nedenleri konusundaki bölünmüşlük kötü bir işaret. İnsanlar konuya objektif bakmakta ve bilimi dinlemekte zorlanıyor. Partizanlık, önümüzdeki günlerde iklim krizi mücadelesi konusunda daha büyük bir engel yaratabilir.” diyor.
Anketin sonuçlarını yorumlayan, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay ise “İktidar cephesinde ağırlıklı olarak orman yangınlarının terör örgütlerince çıkarıldığı düşünülürken, muhalefet cephesinde ormanların imar için yakıldığı görüşü hakim. Bu cevapların ilginç olmasının nedenlerinden biri bugüne kadar yanan orman alanlarının imara açıldığı tek bir örnek olması. Yine Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 2013-2020 yılları arasında çıkan toplam 22 bin yangından sadece 47’sinin (yüzde 0,2’si) çıkış nedeninin terör faaliyeti ya da yıllık olarak çıkan ortalama 2730 orman yangından sadece altısının terör örgütlerince çıkarıldığı resmi verilerde yer alıyor. Bu net bilgilere rağmen toplumda hâlâ yangınların terör faaliyetleri sonucu çıktığına inanılması gerçekten düşündürücü. Özellikle İçişleri ya da Adalet Bakanlığı gibi orman yangınlarını soruşturmakla yükümlü bakanlıklardan bu konuda hiçbir açıklama yapılmaması, ormanların terör örgütlerince yakıldığı düşüncesinin yayılmasında etkin oldu denilebilir. Bilerek ya da bilmeyerek suskun kalınması aslında gelecekte iklim değişikliğine bağlı olarak sayısının, şiddetinin ve etki alanının artacağı orman yangınlarının önlenmesinin önünde bir engel oluşturuyor” diyor.
Sonuçları değerlendiren KONDA Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır, 2021 yılı iklim değişikliği araştırması bulgularının bir yandan toplumsal değişime diğer yandan da değişmeyenlere işaret ettiğini ifade ederek, şöyle diyor: “İklim değişikliği konusunda değişen elbette bekleneceği gibi toplumsal farkındalıktaki artış. Öte yandan ülkenin uzun süredir ruhi ve zihni ambargosunun etkisinde olduğu iktidar yandaşlığı ve karşıtlığına dayanan kutuplaşmanın iklim değişikliğinin sonuçları konusunda da etkisini görüyoruz. Bu araştırma bir kez daha yaşanan gündelik hayat ve meseleler üzerinden farkındalığın ve endişenin yükseldiğini ama öte yandan da ne yapılacağı konusunda hem bilgi eksikliğinin hem de siyasi pozisyonların ürettiği farklılaşmaların olduğunu teyit ediyor.”