Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) Başkanı Francesco La Camera, okyanus enerjisinin yeni biçimlerinin küresel olarak ilgi kazandığını ve Avrupalı şirketlerin gelgit ve dalga teknolojilerinde lider olduklarını açıkladı.
Okyanustan elde edilen enerjinin, açık deniz rüzgârın yanı sıra, gelgit ve dalga gibi daha az bilinen iki yenilenebilir enerji kaynağını da kapsadığı bilgisini veren La Camera,
“Okyanus enerjisi teknolojileri, elektrik üretmek için kullanılan kaynağa göre kategorize edilir. Bu bir gelgit akışı olduğunda, buna gelgit enerjisi diyoruz. Dalgaların enerjiye dönüştürülmesiyle elde edilen ise dalga enerjisi oluyor. Bunlar okyanus enerjisi ile ilgili en gelişmiş teknolojilerdir.” ifadelerini kullandı.
Euractiv’e açıklamada bulunan La Camera, toplam okyanus enerjisi kurulu gücünün yüzde 98’inden fazlasının (512,5 MW) gelgit, 2,3 MW’lık kurulu gücün ise dalga enerjisinden elde edildiğini ve bu veriler ışığında, gelgit enerjisinin dalga enerjisinden daha kolay ticarileştirilebileceğini dile getirdi.
La Camera, “Ancak teorik olarak 29.500 TWh ile dalganın potansiyeli, 1200 TWh olan gelgite kıyasla daha yüksek. Bu durum dalga enerjisinin teorik olarak tek başına küresel enerji talebini karşılayabileceği anlamına geliyor.” dedi.
Dalga enerjisindeki bu 2,3 MW’lık kapasite, üç kıta ve sekiz ülkede yer alan dokuz projeden oluşuyor. Bu bölgelerde toplam 33 dalga enerji dönüştürücüsü bulunuyor.
1 MW’ın üzerinde kapasiteye sahip tek aktif proje Hawaii’de bulunuyor. Aktif projeleri olan diğer yerler arasında; Cebelitarık, İspanya, Yunanistan, İtalya, Portekiz, Fransa ve İsrail bulunuyor.
La Camera’ya göre, dalga enerjisinin potansiyelini ortaya çıkarmak için maliyetleri düşürmek ve ölçek avantajlarına sahip olmak gerekiyor. Bunun için ise kamu müdahalesi gerekli.
Okyanustan elde edilen enerjinin stabil edilme özelliğinin güneş ve rüzgardan daha fazla olduğunu sözlerine ekleyen La Camera, deniz florası ve faunası üzerindeki çevresel etkilerinin ise mutlaka araştırılması gerektiğine dikkat çekti.