ABD başkanlığına seçilen Joe Biden yönetiminin Paris İklim Anlaşması’na yeniden taraf olacağı öngörülürken, yeni dönemde temiz enerji yatırımlarının ana gündem maddelerinden olması, petrol ve gaz sektörlerine bazı kısıtlamaların uygulanması bekleniyor.
Biden’ın, ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan ayrılması yönünde karar alan ve fosil yakıtlara destek veren 45. Başkan Donald Trump’tan çok farklı bir enerji ve iklim politikası izleyeceği belirtiliyor.
ABD’nin yeni başkanının, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele kapsamında oluşturulacak 2 trilyon dolarlık ekonomik toparlanma ve istihdam programının merkezine temiz enerji ve iklim değişikliğine dirençli alt yapı yatırımlarını alması bekleniyor.
Biden’in bu tutumunun ABD’de federal ölçekte yeni bir iklim politikası dönemine işaret ettiği ve fosil yakıtlara yönelik yeni kısıtlamaların uygulamaya konulabileceği öngörülüyor.
Beş temel değişim
Merkezi İskoçya’da bulunan araştırma ve danışmanlık şirketi Wood Mackenzie’ye göre, Biden yönetiminin enerji politikalarında 5 temel değişim yaşanacak. Bunlardan ilki deniz üstü (offshore) rüzgar enerjisi santrali yatırımlarının artırılması olurken, petrol ve doğal gazda yeni kısıtlamalar gelecek. Bu sektörlerde kamu alanları ve sularında yeni sahaların geliştirilmesine izin verilmeyecek. Karada ise bu kısıtlamaların uygulanması biraz daha zaman alacak.
Petrol ve gazda yeni alt yapı yatırımlarında bu projelerin sera gazı emisyonları ve iklim değişikliğine etkisi göz önünde bulundurularak karar verilecek. Biden yönetiminin elektrikli araç satışlarını desteklemesi beklenirken, 2030’da ABD yollarında yaklaşık 4 milyon elektrikli araç görülecek.
Öte yandan, Biden, Trump’ın İran’a yönelik politikalarını sert bir dille eleştirmesine ve bu konuda değişik bir yaklaşım sergileyeceğine söz vermesine rağmen, yaptırımlar konusunda hızlı bir yumuşama görülmeyecek. Bu kapsamda iki ülkenin en erken Haziran 2021’de yeni bir anlaşma için görüşmeye başlaması beklenirken, anlaşmaya yönelik bir garanti de bulunmuyor.
“Biden, 2050’de karbon nötr ekonomi sözü verdi”
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Sinan Erensü, Biden’ın aday adaylığı döneminde iklim kriziyle mücadeleye yönelik çok fazla vaadi olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Hatta kampanyasının iklim krizi bakımından sessizliği iklim aktivistleri tarafından sert biçimde eleştirilmişti. Ancak Biden, adaylığı kesinleştiğinde bu alana dair pozisyonunu yeniden gözden geçirdi. Bunu da siyahi taban örgütleri, çevre ve iklim adaleti aktivistlerine yer açarak yaptı. Bu beklenmedik iş birliği neticesinde, Biden kampanyası 2035 itibarıyla elektrik üretimini, 2050 itibarıyla da tüm ekonomiyi karbon nötr haline getirme ve bunu yaparken de adil geçiş prensipleri doğrultusunda dar gelirli insanlara ve azınlıklara yeni iş imkanları yaratma sözü verdi.”
Erensü, bu durumun Biden’ı kömür ve petrole bağımlı Pennsylvania, Doğu Virginia ve Texas gibi eyaletlerde zorlasa da genç seçmeni mobilize ettiğini ve aktivistlerin sahada onun adına kampanya yapmasını sağladığını anlattı.
Bundan sonraki süreçte Biden yönetiminin verdiği sözleri tutması için Senato’ya da ihtiyacı kalmayabileceğini dile getiren Erensü, “Biden yönetiminin ABD’yi Paris İklim Anlaşması’nın yeniden tarafı yapacağından emin olabiliriz.” dedi.
“Trump rüzgarı tersine dönüyor”
İklim merkezli düşünce kuruluşu Mission 2020 Finans Baş Danışmanı Sue Reid ise ülkeler ve iş dünyasının net sıfır emisyonlu ekonomilere dönüşüm yarışında ABD’nin yeniden rekabetçi hale gelebileceğini ifade etti.
Trump yönetiminin son 4 yılda fosil yakıtları destekleme çabasına rağmen temiz enerji kaynaklarının dayanıklılığını ve piyasadaki rekabet kapasitesini kanıtladığını vurgulayan Reid, “Şimdi, Trump dönemi rüzgarı tersine dönüyor. Temiz enerji teknolojilerinin daha hızlı büyümesinin istihdam ve ekonomide yeni fırsatlar getirerek, kirliliği de azaltmak gibi yan faydalar sağlaması bekleniyor. Yatırımcılar bu gidişata göre hareket etmeye hazır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye kendi stratejisini gözden geçirme ihtiyacı duyabilir”
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selma Cerit Mazlum, ABD’deki seçim sonuçlarının küresel iklim eylemleri için olumlu sonuçları olacağını dile getirdi.
ABD’nin yeniden Paris İklim Anlaşması’na katılmasının diğer birçok ülkenin bu konudaki politikalarını etkileyebileceğini belirten Mazlum, “Trump yönetimi sırasında ABD’nin arkasına saklanan ve sorunun gerektirdiği ölçüde kararlı adımlar atmamayı ABD’yi örnek göstererek gerekçelendiren birçok ülke, tutumlarını yeniden gözden geçirecektir. ABD’nin anlaşmaya geri dönmesi Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı ve özellikle sınırda karbon düzenlemesi konusundaki tartışma ve müzakereleri de mümkün hale getirecektir.” diye konuştu.
Mazlum, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması kapsamındaki pozisyonunun doğrudan ABD’ye göre şekillenmediğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“ABD’nin izleyeceği aktif ve diğer tarafları zorlayacı iklim diplomasisi Türkiye’yi de yeniden değerlendirme yapma gereğiyle karşı karşıya bırakacaktır. ABD’nin net sıfır emisyon hedefi koyan büyük ekonomiler arasına katılması, Türkiye’nin de en azından Paris İklim Anlaşması’nda öngörüldüğü gibi kendi uzun dönemli stratejisini hazırlaması ihtiyacını ivedi hale getirebilir.” (AA)