Küresel emisyonların yüzde 75’inden sorumlu G20 ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadelede daha iddialı hedefler belirlemesine ve fosil yakıt finansmanını sonlandırmasına ihtiyaç duyuluyor.
G20 ülkelerinde faaliyet gösteren 14 düşünce ve sivil toplum kuruluşunca hazırlanan 2020 İklim Şeffaflığı Raporu’na göre, G20 ülkelerinin iklim değişikliğini önlemeye yönelik mevcut politikaları yetersiz kalıyor.
Dünyanın en büyük ekonomilerinin yeni tip koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında hazırladığı ekonomik toparlanma paketlerinin önemli bir kısmı, iklim kriterlerini gözetmeyen fosil yakıt sektörüne aktarılırken, bu durum gelecek 10 yılda oluşabilecek yenilenebilir enerji fırsatlarını riske atıyor.
G20 ülkeleri ulusal petrol, kömür veya doğal gaz sektörlerine finansal destek sağlarken, 14 ülke herhangi bir iklim kriterine bağlı olmaksızın ulusal havayolu şirketlerini salgının ekonomik zararından kurtarmayı tercih ediyor.
G20 ülkelerinin yalnızca dördünün fosil yakıt veya emisyon yoğunluğu yüksek diğer endüstrilere sağlanan finansmana göre yeşil enerji sektörlerine daha fazla kaynak sağlıyor.
G20 ülkelerinde enerji sektöründen kaynaklanan karbon emisyonları iklim politikalarının etkisiyle geçen yıl yüzde 0,1 düşüş yaşarken, emisyonların salgının yayılmasını önlemek amacıyla alınan tedbirlere bağlı olarak bu yıl yüzde 7,5 azalacağı öngörülüyor. G20 ülkeleri, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 75’ini oluşturuyor.
Suudi Arabistan ve Rusya hariç 18 G20 ülkesi yeşil endüstrilere belli miktarda finansman sağlıyor. Buna karşılık, 10 G20 ülkesi doğal gaz, 10 G20 ülkesi ise yerli kömüre kaynak aktarırken, dokuz ülke ise petrol sektörünü finansal olarak destekliyor.
G20 ülkelerinden yedisi otomobil endüstrisine iklim ve çevre kriterlerine uyma koşulu olmadan destek veriyor.
İklim değişikliğine yönelik kırılganlık riski artıyor
Rapora göre, G20 ülkelerinde 1999-2019 yıllarında iklim değişikliğinden kaynaklı aşırı hava olayları nedeniyle yaklaşık 220 bin can kaybı ve 2,6 trilyon dolar maddi kayıp yaşandı.
Küresel ısınmanın 1,5 dereceyi aşması durumunda Avustralya, Brezilya, Fransa, Türkiye, Hindistan, Endonezya, İtalya, Meksika, Suudi Arabistan ve Güney Afrika, dünya geneliyle kıyaslandığında iklim değişikliğinin etkilerine daha fazla maruz kalma riski taşıyor.
Öte yandan, G20 ülkeleri arasında Suudi Arabistan hariç 19 ülkenin iklim değişikliğine uyum planları bulunmasına rağmen, bu ülkeler uygulamada iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir ilerleme kaydetmiyor.
Hiçbir G20 ülkesinin 1,5 dereceyle uyumlu yenilenebilir enerji hedefi bulunmuyor fakat Avustralya, Meksika, ABD ve Kanada hariç 16 ülke yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimini artırmaya yönelik politika benimsiyor.
Türkiye’de iklim hedeflerine çok az atıfta bulunuluyor
Raporda, Türkiye’nin salgınla mücadele ortaya koyduğu ekonomik programların sağlık hizmetleri, sosyal koruma, istihdam ve ekonomik teşvik konularına odaklandığı fakat çevre veya iklim hedeflerine çok az atıfta bulunulduğuna işaret ediliyor. Ayrıca Türkiye, geçen yıl temel sektörlerin emisyon artışının ortalamanın üzerinde (yüzde 2) seyrettiği ülkeler arasında bulunuyor.
Türkiye’nin elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarını artırmaya yönelik politikası, devreye alınan “yeşil elektrik” tarifesi ve güneşten elektrik üretimine sunulan teşvikler önemli gelişmeler olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan, Türkiye’de sıfır emisyonlu binalara yönelik ulusal ölçekteki politikaların küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefiyle uyumlu hale getirilmesine ihtiyaç duyuluyor.
“Emisyon salımından sorumlu büyük ekonomilerin daha iddialı hedefleri olmalı”
Rapora ilişkin değerlendirmede bulunan Meksika İklim Girişimi İklim Politikası Program Direktörü Jorge Villarreal, salgın öncesinde enerjiyle ilgili bazı sektörlerde iklim değişikliğiyle mücadelenin meyvelerinin toplanmaya başladığını belirterek, “Küresel salgın, G20 ülkelerinin birçoğunda bu eğilimleri pekiştirdi. Ancak iklim değişikliğiyle mücadelenin ölçeğinin genişletilmediği durumda, bu etkilerin geçici olacağı ve atmosferdeki karbon emisyonu konsantrasyonlarının artmaya devam edeceği öngörülüyor. Önümüzdeki aylarda yapılacak siyasi seçimler, G20 ülkelerinin emisyon azaltımının sürdürülebilir olup olmayacağı konusunda belirleyici olacak.” ifadelerini kullandı.
Humboldt-Viadrina Platformu İklim Şeffaflığı Proje Direktörü Catrina Godinho ise yaklaşan G20 Zirvesi ve gelecek yıl yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’nda dünyada en fazla emisyon salımından sorumlu olan büyük ekonomilerin daha iddialı hedefleri olması gerektiğini vurguladı.
Bu ülkelerin liderlik etmesi gerektiğini belirten Godinho, “ABD’deki seçim sonuçları, uluslararası iklim politikalarına yönelik bir nebze umut sağlıyor. Ancak G20 ülkelerinin tamamının üzerine düşeni sorumlulukları yerine getirmesi gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu. (AA)