Deloitte’un “Yeşil hidrojen: Net sıfıra giden yolu enerjilendirmek” raporuna göre, yeşil hidrojen büyümenin büyük bölümünü yönlendirmeye yardımcı olmaya hazırlanıyor. Rapor, temiz hidrojenin başarılı bir şekilde uygulanmasının karşılaştığı zorluklar ve optimum altyapı boyutlandırması, yatırım ihtiyaçları ve teknoloji seçenekleri gibi çeşitli pazar dinamiklerine ilişkin içgörüler sağlıyor.
Araştırmaya göre, temiz hidrojenin 2050 yılına kadar kümülatif karbon emisyonlarında 85 gigaton’a kadar yani, 2021’de küresel karbon emisyonlarının iki katından fazla azalma sağlayabileceğini gösteriyor.
Rapora göre, gelişmekte olan yeşil hidrojen pazarı, küresel enerji ve kaynak haritasını 2030 gibi erken bir tarihte yeniden çizecek ve 2050 yılına kadar yılda 1,4 trilyon dolarlık bir pazar yaratacak.
Deloitte’a göre, ekonomileri Paris Anlaşması’nda ortaya konan hedeflerle uyumlu hale getirmek, fosil yakıtlarla çalışan eski sistemleri yenilenebilir enerji gibi düşük karbonlu enerji kaynaklarıyla değiştirmek anlamına gelir. Yeşil hidrojen, bu sınırların üstesinden gelebilir ve hem ekonomik olarak uygulanabilir hem de gerçekten sürdürülebilir olarak uzun vadede en önemli temiz hidrojen tedarik seçeneği haline gelebilir. Ya saf gaz halinde ya da türev moleküller (amonyak, metanol ve sentetik havacılık yakıtları – SAF) ), azaltılması zor sektörlerde önemli emisyon tasarrufları sağlayabilir: ağır sanayi (çelik üretimi ve kimyasallar gibi) ve ağır taşımacılık (havacılık ve nakliye gibi). Ayrıca, rüzgâr ve güneş enerjisi genişlemeye devam ederse, hidrojen güç sistemlerine esneklik ve ağ kararlılığı sağlayabilir.