TESPAM’ın “World Energy Outlook 2100” başlıklı çalışması, sadece enerji tüketimindeki artışı değil, aynı zamanda üretim kaynaklarındaki dönüşümü ve ülkeler bazında talep değişimlerini de gözler önüne seriyor. Rapora göre, Çin enerji kullanımında liderliğini sürdürse de payı azalacak. Hindistan ise en hızlı büyüyen pazar olarak öne çıkacak. Buna karşın, ABD ve AB’nin enerji talebi sabit kalacak veya hafif gerileyecek.
Fosil yakıtlar sahneden çekilirken yenilenebilir kaynakların önemi giderek artacak. 2100 itibarıyla nükleer enerjinin küresel arz içindeki payının yüzde 23,2’ye çıkması bekleniyor. Güneş ve rüzgârın başını çektiği yenilenebilir kaynaklar da büyümeye devam edecek. Ancak buna rağmen, fosil yakıtların tam anlamıyla terk edilmesi mümkün görünmüyor.
TESPAM, karbon emisyonlarında önemli düşüşler öngörse de, mevcut politikaların net sıfır hedeflerini tutturmak için yeterli olmayabileceği uyarısında bulunuyor. Çin’in emisyonlarını yüzde 71 oranında azaltması beklenirken, ABD’nin yüzde 58, AB’nin ise yüzde 68 azaltım yapması öngörülüyor. Türkiye’nin emisyonlarında ise büyük bir değişiklik beklenmiyor; mevcut seviyelerde sabit kalması muhtemel.
Gelişmekte olan ülkeler talebi sırtlayacak
AA’dan Duygu Alhan ve Hümeyra Ayaz’a açıklama yapan TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener, enerji tüketimindeki artışın ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelerden geleceğini belirtti. Akyener, “Bu ülkeler zamanla ABD gibi kişi başına daha yüksek enerji tüketimi düzeyine ulaşmak zorunda kalacak. Bu bir lüks değil, zorunluluk.” dedi.
Küresel ticaret savaşlarının ve ekonomik dalgalanmaların enerji yatırımlarını etkileyebileceğine işaret eden Akyener, yatırım eksikliğinin ileride yeni bir enerji krizine yol açabileceği uyarısında bulundu. ABD ile Çin arasında süregelen rekabetin de enerji politikalarını şekillendirmeye devam edeceğini belirtti.
Türkiye’nin enerji politikalarını da değerlendiren Akyener, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefinin, temiz enerjiye yönelimi daha da artıracağını vurgulayarak, “Bu hedef, sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve ticari rekabet açısından da hayati önemde.” diye konuştu.