iScience’da yayınlanan rapor, 145 ülkeyi yüzde 100 yenilenebilir elektrik şebekelerine geçirmenin fizibilitesini ve ekonomik sonuçlarını değerlendiriyor.
Araştırmanın baş yazarı Mark Z. Jacobson PV dergisi USA’ya yaptığı açıklamada, elektriğin yanma üzerindeki verimliliği nedeniyle enerji talebinde yüzde 38’lik bir azalmaya işaret ederek, ilk adım olarak tüm sektörlerde elektrifikasyonun önemli rolünü vurguladı.
İkinci adım olarak ise depolama çözümlerinin yanı sıra elektriğin yalnızca rüzgâr, su ve güneş kaynaklarından sağlanmasının öneminin altını çizdi.
Bu yaklaşım, yalnızca fosil yakıt çıkarma ve arıtma ihtiyacını ortadan kaldırmakla kalmıyor, aynı zamanda küresel enerji tüketiminde yüzde 11,3’lük bir azalmaya da katkıda bulunuyor.
Çalışma, temiz enerji çözümlerini benimseyen ülkeler için yıllık enerji maliyetlerinde yüzde 61 oranında önemli bir düşüş öngörüyor.
Jacobson, “Sonuçlar ülkelere yüzde 100 temiz, yenilenebilir şebekelerin sadece maliyetleri düşürmekle kalmayıp aynı zamanda mevcut şebeke sistemi kadar güvenilir olduğuna dair somut kanıt ve güven sağlıyor.” dedi.
Araştırma, çeşitli senaryoları analiz etmek için gelişmiş bilgisayar modellemesinden yararlanıyor ve şebeke güvenilirliğinin sağlanmasında hidroelektrik, piller ve yeşil hidrojenin rolünü vurguluyor.
Hidrojen depolama, belirli bölgelerde yenilenebilir enerji kaynaklarından gelen fazla elektriği emerek faydalar sunarken, ön maliyetler gibi zorlukları da beraberinde getiriyor.
Ancak Jacobson, teknolojinin büyük maliyet avantajlarını vurguladı ve politika yapıcıların, karbon yakalama ve hidrojen olmayan elektro yakıtlar gibi alternatif yaklaşımlar yerine pil depolama ve yeşil hidrojen yatırımlarına öncelik vermelerini önerdi.