Küresel ortalama sıcaklık artışının 2 dereceyi geçmesi halinde insan hayatını doğrudan etkileyecek yıkıcı sonuçlar ortaya çıkacağı belirtiliyor.
İklim krizinin önüne geçmek için küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmak, mümkünse 1,5 derecenin altında tutmayı amaçlayan Paris İklim Anlaşması şimdiye kadar 197 ülke tarafından imzalandı.
Bu ülkelerin 191’i anlaşmayı onaylarken, onaylamayan altı ülke Eritre, Libya, Irak, İran, Yemen ve Türkiye.
Peki, Paris Anlaşması nedir? Türkiye’ye etkileri ne olacak? Merak edilenleri 10 soruda şöyle özetlemek mümkün:
1. Paris İklim Anlaşması nedir?
Paris Anlaşması, iklim krizinin önüne geçmek amacıyla 197 ülkenin ortak hareket etmeleri gerektiğini kabul ettikleri uluslararası bir anlaşma.
İklim krizinin önüne geçmek için küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmak, mümkünse 1,5 derecenin altında tutmayı amaçlıyor.
2. Paris İklim Anlaşması taraf ülkelere belli bir emisyon azaltım hedefi dayatıyor mu?
Hayır. İklimi korumak için emisyonların azaltılması ve fosil yakıtların kullanılmaması gerekiyor olsa da taraf ülkeler, ne zaman ve ne kadar sera gazı azaltım taahhüdünde bulunacağına kendileri karar veriyor ve ulusal katkı beyanlarıyla iletiyor.
Paris Anlaşması, ülkelerin kendi şartlarına göre hazırladıkları beyanlarını (Ulusal Katkı Beyanı) baz alıyor ve ülkeleri her beş yılda bir bu beyanlarını iyileştirmeye davet ediyor.
3.Türkiye Paris İklim Anlaşması’nı imzalarken emisyon azaltım taahhüdü verdi mi?
Türkiye’nin BM Sekreteryası’na sunulan Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda, 2012 yılında 430 milyon ton olan toplam sera gazı emisyonlarının, azaltım önlemleri ile 2030 yılında 929 milyon tona kadar çıkarabileceği belirtildi. Başka bir deyişle Türkiye sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdü vermedi, iki katından fazla artırabileceğini söyledi.
Türkiye bunu yaparken, eğer hiç önlem alınmazsa emisyonlarının 2030’da 1 milyar 175 tona çıkacağını, verilen beyanla bu miktarın 929 milyon tonda tutulacağını söylüyor. Bu beyanını da “artıştan yüzde 21 oranında azaltım” olarak tanıttı.
Türkiye’nin resmi planlarında 2030 sonrasındaki dönemde de sera gazı emisyonunu azaltmaya yönelik bir hedefi bulunmuyor.
4.Türkiye hedeflediğinin daha iyisini yapabilir mi?
Evet, çünkü veriler Türkiye’nin emisyon azaltımı için hiçbir önlem almadan bile hesapladığı miktarın çok altında sera gazı emisyonu ürettiğini gösteriyor.
TÜİK’in yayımladığı son sera gazı emisyonu envanterine göre 2019 yılında toplam emisyonlar 506,1 milyon ton CO2 olarak gerçekleşti ve azalma eğilimini sürdürdü. Dolayısıyla mevcut büyüme/ekonomi eğilimi dahilinde, hiçbir emisyon azaltım önlemi almadan dahi hedeflediği/beyan ettiği rakamın altında kalacağı görülebiliyor.
5.Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı imzalarken verdiği söz yeterli mi?
Türkiye’nin Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda verdiği hedef ne yazık ki yeterli değil. Eğer tüm ülkeler Türkiye gibi hedefler sunarsa ortalama yüzey sıcaklığındaki artış 4 dereceyi geçebilir. Halbuki bizim ısınmayı 1,5 ya da en kötü olasılıkla 2 derecenin altında tutmamız gerekiyor.
6. Türkiye’nin anlaşmaya taraf olması ekonomik bir yük yaratır mı?
Tam tersi… Araştırmalar, Türkiye’nin aktif bir iklim politikası yürütmesi halinde milli gelirinin yüzde 7 artacağını gösteriyor. Türkiye enerjide yüzde 70’lerin üzerinde dışa bağımlı ve bu bağımlılığın temel nedeni petrol, doğal gaz ve kömür.
İklim krizini durdurmak için yapmamız gereken bu üç fosil yakıtı kullanmayı bırakmak ve yerine güneş, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak. Yenilenebilir enerji kaynaklarının herhangi bir yakıt maliyeti yok dolayısıyla dışa bağımlılık söz konusu değil. İlk yatırım sırasında bazı ekipmanlar ithal edilse de, bu durum kömür ve gaz santralleri için de geçerli.
Rüzgâr ve güneşi merkeze alan bir enerji dönüşümü, teknoloji içeriği yüksek bir sanayi gelişimini de beraberinde getirebilir. Ayrıca güneş ve rüzgârdan elektrik üretim kapasitesinin artması sanayi üretimindeki değer zincirini de önemli oranda büyümesi anlamına geliyor.
7. Paris Anlaşması sorunu çözebilir mi?
Dünyada iklim krizini tek başına durdurabilecek bir ülke yok, bu yüzden de her ülkenin çözüme sorumluluğu oranında katkıda bulunması gerekiyor. Paris Anlaşması bir sihirli değnek değil fakat küresel iklim eylemi için uluslararası işbirliğini tesis eden bu ölçekteki tek araç.
8.Hangi ülkeler daha fazla sorumlu?
Küresel emisyonların yüzde 50’sinden Çin, ABD, AB ve Hindistan sorumlu. Türkiye, en çok emisyona sahip 20 ülkeden biri.
9. Türkiye anlaşmayı neden onaylamıyor?
Türkiye, ülkelere uyum için toplam 100 milyar dolar kaynak sözü veren Yeşil İklim Fonu (GCF) gibi finansman kaynaklarına ulaşamamaktan şikâyetçi.
Bu durum ilk bakışta adil gözükmüyor ancak söz konusu fondan ağırlıkla en az gelişmiş ülkelerin yararlanması planlanıyor. Aslında Türkiye, başta Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası gibi pek çok finansal kurum aracılığıyla iklim finansmanına zaten erişebiliyor. 2013-2016 dönemini kapsayan bir çalışma, AB kurumlarının iklim fonlarından en fazla yararlanan ülkenin Türkiye olduğunu ortaya koyuyor (yılda ortalama 667 milyon avro).
10. Türkiye’nin anlaşmayı onaylaması neyi değiştirecek?
Türkiye, Paris Anlaşması’ını onaylamayan tek OECD ve G20 üyesi. En fazla sera gazı emisyonuna neden olan ülkeler arasında 16’ncı. Avrupa Birliği 2030’a kadar emisyonlarını yüzde 55 azaltmayı hedefliyor. Çin, 2060 için karbon nötr olma hedefini ilan etti. Resmi olarak Paris Anlaşması’na geri dönen yeni ABD yönetimi de 2050 yılında karbon nötr olmaya yönelik hedeflerini açıkladı.
Türkiye ise 2030’a kadar emisyonlarını iki katına çıkarmayı planlıyor, 2050 için de bir karbonsuzlaşma hedefi yok. Karbonsuz yeni bir düzen kuruluyor ve Türkiye bunun dışında kalıyor. İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunan Türkiye’nin hem bu tahribattan korunmak hem de sağlıklı bir refah toplumu yaratmak için adım atması gerekiyor.